Haldun Solmaztürk
Putin’in trajedisi: Güç yozlaşır, mutlak güç mutlak yozlaşır.!
Stalin, insanlık tarihinin gördüğü en acımasız karakterlerden biridir. Hitler’le anlaşıp birlikte Polonya’yı işgal ederek II. Dünya Savaşı’nı başlatmıştı. Her ikisi de hem dünyaya hem de kendi ülkelerine ve halklarına büyük ve kalıcı zararlar verdiler. Ama Sovyet propagandası ‘Stalin kültünü’ yarattı ve ondan—hâlâ yaşayan—bir milli kahraman çıkarttı.
Stalin’in sade bir yaşam tarzı vardı. Çoğu zaman Moskova yakınında orman içindeki küçük evde kalırdı—1953’te orada öldü. ‘Да́ча Сталина’, onun yaşadığı halde korundu.
Putin, 2000 yılında ‘başkan’ olduğunda, Rusya’nın önde gelen iş adamlarını—oligarkları—orada ağırladı. Mesajı açıktı: “Bugünün Stalin’i benim.! Gücün bende olduğunu sakın unutmayın.!”
Putin’i anlamayan ya da Stalin’i unutanlara da hatalarının (!) bedelini ödetti.
Yirmi iki yılda çok şey başardı. Rusları yıkımın içinden çekip çıkardı, Rusya’yı ayağa kaldırdı. Ama, Ukrayna savaşı bir dönüm noktası oldu. Savaş vahim bir hataydı.!
Rus ordusu çok ciddi zayiat verdi. Zayiatın artması ve general ve yüksek rütbeli subayların zayiat oranının yüksek olması Rus ordusunun zorlandığını gösteriyor.
Savaş, şimdiden milyonlarca sivili yerinden etti, binlercesinin ölümüne, yaralanmasına yol açtı. Batı—ve tüm dünya—zarar görüyor ama Rusya’nın uğradığı zarar çok daha yıkıcı ve kalıcı.!
Rusya, 2014’te Kırım’ı işgal ve ilhakından beri zaten yüz milyarlarca dolar kayba uğramış, ekonomisi küçülmüştü. Şimdi çok daha ağır yaptırımlarla kalıcı bir durgunluğa giriyorlar. Ruble değersizleşti, faizler ve enflasyon fırladı. Borsa bir aydır kapalıydı—hala da tam açılmış değil. Yaşam kalitesi düşüyor, ekonomi daha da küçülüyor.
Bu tarihi hatada Putin’deki değişimin rolü doğru anlaşılmalı. Putin, baştan itibaren bir ‘kabadayı’ olmaktan çok, kararlı, güçlü ama pragmatist, fırsatçı bir görünüm verdi. Ayının gücüyle tilkinin kurnazlığını temsil ediyordu. Ama artık öyle değil.! Dünyaya ve Rusya’nın etrafında olan bitenlere daha farklı, daha çatışmacı gözle bakıyor.
Putin yaşlandı—Ekim’de 70 olacak. Artık ölüme daha yakın, korkuyor. Yoğun tempoda uzun yıllar çalışma bazıları gibi onu da yordu, yıprattı. (Buna ‘metal yorgunluğu’ diyenler de var.) Sağlığının bozuk olduğu, mental yeteneklerinin zayıfladığı biliniyor. Kalp krizi geçirmiş de olabilir. İfadesiz yüzü ve yaşıyla uyuşmayan fiziki aktivitesi steroid kullanımını işaret ediyor.
Ama asıl sorun ruh sağlığında. Kibri, herkesten—her konuda—üstün olduğu vehmi, kendi düşüncelerini dayatma dürtüleri arttı. Daha duygusal, hoşgörüsüz ve sabırsız…! Hesapsız risk almaya yatkın, güç zehirlenmesi var. Uzun süre tek ‘karar verici’ olmak onda abartılı bir özgüven yarattı, kimseyi dinlemiyor. Kararları artık gerçeklere değil, kendi kişisel algı, heyecan ve saplantılarına dayalı.!
Etrafındakiler bir taraftan onu ‘korumaya’ öte taraftan çaresizce ‘idare etmeye’ çalışıyorlar.
Uzun süre iktidarda kalan herkes elbette böyle ‘sapıtmayabilir’, tam aksine devlet görevi, yetki kullanımı, deneyim onları geliştirir, olgunlaştırır. Ama Putin’de öyle olmadı—kontrol edilemeyen gücü aşama aşama yozlaştı, saldırganlaştı.!
Çevresindekiler de benzer süreçlerden geçtiler, ona benzediler ve sorunun parçası oldular.
Sonunda tek adam yalnız, acınası halde ve çaresiz kaldı. Artık çok tehlikeli—sadece ilkel içgüdüleriyle hareket ediyor. Sanki Stalin—ya da Hitler—mezardan kalkıp gelmiş gibi.! Amerika’nın bir dönemki mutlak gücüyle yozlaşan—ve Putin’e ilham (!) veren—Bush gibi… Kazanamadığı seçimi, güç kullanarak kaybetmemeye (!) teşebbüs eden Trump gibi…
Her şeyi yapabilir, yapıyor, yapacaktır—durdurulamazsa…!
Demokrasinin erdemi de işte burada.! Sapıtmış liderler, ancak demokrasilerde iktidardan uzaklaştırılabilir, durdurulabilirler. Amerikan siyasi sisteminin—bütün eksikliklerine rağmen—Trump’ı durdurması gibi.!
Demokrasi dışı rejimlerde neler olabileceğini ise Putin örneğinde görüyoruz.
Bir ders alacaksak şimdi tam zamanıdır.!
Yarın—o seçim kanunu değişiklikleri Meclis’ten geçerse—çok geç olacak.