Halim Bulutoğlu
Pandemide turizmin kazananları küçük oteller ve yat işletmeleri
Güney Ege’de yazın sonu. Ağustos biterken, Marmaris-Datça çevresi olanca yükünü almış görünüyordu. Yük derken Marmaris içindeki otellerden söz etmiyorum. Otellerin neredeyse yarısı kapalı. Açık olanlar, az sayıda yerli, biraz İngiliz ve Rus turist ile doluluk yakalamaya çalışıyor. Sıcak Marmaris sokaklarında dolaşan insan sayısı az. Dükkanlar açık ama müşteri yok. Marmaris yat limanı çevresi akşam saatlerinden sonra hareketleniyor. Ağırlıkla yat müşterileri ve biraz da yerliyle.
Peki yazının başında sözünü ettiğim olanca yük neredeydi?
Marmaris ve Datça’nın yakınlarındaki nispeten sakin kalabilmiş, az yapılaşmış yerleşimlerde, koylarda. Korona var ya, halkımız sakin yerleri tercih ediyor. Ne olur ne olmaz, bulaş olmasın diye.
Marmaris’ten çıkıp da Datça’ya ve Bozburun’a yönelen sıradışı bir trafik var. 34 plakalılar çoğunluk. Ama 06’sı, 07’si, 35’i, 16’sı ve 81’e kadar bütün illerin plakalı özel araçlar konvoy halinde hareket ediyor. Hisarönü, Orhaniye, Selimiye, Bozburun, Palamutbükü, eski Datça bu araçların ve ziyaretçilerin muhasarası altında. Bildik otelleri geçtik, dağı taşı tutmuş pansiyonlarda bile yer kalmamış. Orhaniye’nin meşhur Kızkumu üzerinde bu kadar kalabalık görmemiştim. İnsanlar denize uzanan daracık koridorda birbirleriyle sırt sırta yürüyor. Ayak denizde ya, bulaş olmaz diye mi düşünülüyor ne? Selimiye içinde adım atacak yer yok. Küçücük marketler tıka basa. Zavallı kasiyerler kan ter içinde çalışıyor. Selimiye öyle de Orhaniye, Bozburun farklı mı? Dağ-tepe yerlerde kalanlar denize inmek için yine sakin koyları tercih ediyor ya. Bunlardan biri, Bayır Çiftlik koyu. Önünde son sahibi Ağaoğlu olan küçük adası olan koy hani. Koya inen yolun sonu, neredeyse 1 km uzunluğunda sağlı sollu araba parkı olmuş. İnanamadım. Kumsal iğne atsan yere düşmez vaziyette. Bulduğu küçük yere çadır kuranları, karavanını yanaştıranları mı ararsın?
Bozburun’dan sonra Söğüt vardır. Bilenler bilir. Köy merkezi içerlektir. Ama iki güzel koyu vardır ki, birinin adı Saranda (şimdi Cumhuriyet mahallesi), öteki de Kızılyer-İskele mahallesi. Her ikisi de dünya güzelidir. Ama her keşfedilen saklı cennetlerde olduğu gibi, bu iki mahalle de hızla yapılaşmaya başladı. Eski taş evler elden geçirildi, dünya paraya satıldı ve bir kısmı da pansiyon-otel oldu. Kızılyer-İskele’yi popüler yapan ise yatların uğrak yeri olan, mutfağı ve servisi ile beğeni kazanmış Octopus Restoran. Bizim de çok sevdiğimiz yer. Bu sefer karadan gittik. 5 gün restoranın hemen arkasındaki küçük motelde konakladık. Günü de püfür püfür esen cafe-restoranda geçirdik. Akşamları ana baba günü. Gelen yatlardan inen, motelde kalan ve sağda solda kalıp da gelenlerin sayısı inanılır gibi değil. Hiç bu kadar kalabalık görmemiştik daha önceki yıllarda. ki her sene birkaç kez gideriz. Servise bakan eskilerden Emrah da aynı görüşte. Abi, bu seneyi anlamadım diyor. “Restoranı açar mıyız açamaz mıyız diye düşünürken, haziranla birlikte yat müşterisi arttı. Ama hepsi yerli. Son zamanlarda biraz Rus müşteri geliyor yelkenli teneler ya da guletlerle. Ama asıl kalabalık, etrafımızdaki küçük konaklama yerlerinden. Söğüt çevresinde, daha önce yolu izi bilinmez işletmeler bile doldu.”
Sezon başında, ne olacak bu turizmin hali konuşmaları ve yazılarının pek popüler olduğu zamanlarda böyle bir eğilimi bekliyorduk. Son yazıma baktım, Pencere’de yazdığım, üzerinden neredeyse 3 ay geçmiş. Tembellik işte. Ama biraz da, çok bilmiş laflar etmekten, korona ile birlikte değişecek turizm eğilimleri üzerine, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacakla başlayan çözümlemeler yapmaktan uzak durmak istediğim için belki. Biraz da günün güne uymadığı için. Hani ben demiştim demek için açmadım bu bahsi. Benim gibi birçok insan da aynı öngörüde bulundu. Bu sene yerli turizmin senesi olacak, yerli turistler de büyük, kalabalık, çok odalı tesislerden uzak duracak, daha çok kenarda köşede kalmış, sakin yerlerdeki küçük tesisleri tercih edecek diye. Daha kontrollü alanlar sunan yelkenli-gulet-motor yat gibi özel kişilere ya da ticari işletmelere ait tekneler de revaçta olacak da başka bir öngörüydü. Bu sınırlı gözlem ve manzara bu öngörülerin doğrulandığını gösteriyor.
Kısaca olan şu: İnsanlar kendi özel araçlarıyla tatile çıktılar ailecek ve tanıdıklarıyla. Otobüs ve uçakla yolculuktan zorunlu olmadıkça uzak duruldu. Seyahat acentaları ve tur operatörleri tarafından erken rezervasyonla satılmış olanlar dışında (ki bunların bir bölümü daha sonra iptal edildi ya da ötelendi), insanlar kendi seyahat planlarını kendileri yaptılar. Ve erken rezervasyonla satılmış büyük tesisler dışında, yerli tatilci yukarıda tanımlamaya çalıştığımız az odalı, kontrollü alanlarda bulunan küçük otel-motel ve pansiyonlarda konaklamayı tercih ettiler. Sayıları az kalmış Türk bayraklı bare-boat (yelkenli tekne), gulet ve kısmen motor yat kiralayan işletmeler de, önce yabancı iptalleri ve ötelemeleri ile kötü başladıkları sezonda, hızla yerli piyasadan, ağustos başından itibaren de Rus-Ukrayna gibi milliyetlerden gelen taleplerle teknelerini doldurdular, hatta yok satmaya başladılar.
Kısacası, pandemi döneminin turizminin kazananı küçük oteller ve yat işletmeleri oldu.
Söyleyebileceğimiz özetle bu.
Diyeceksiniz ki Marmaris-Datça çevresi için bunları söylüyorsun da, diğer turizm merkezleri için durum nasıl? Yıllarımız gezi-turizm yazarlığı ile geçti. Çok sayıda tanıdığımız var, bu denilen yerlerde. Sorduk tabii. Benzer şeyler anlattılar.
Öngörüden açıldı ya konu.
2021’de de çok farklı bir yıl beklemiyorum.
Aşı bulunur, korona mutasyona uğrar, o başka…