Üç gün önce Türkiye Kupası’nda Trabzonspor’a 3-0 yenilen Fenerbahçe, dün gece iki oyuncu değişikliğiyle bu kez bir lig maçı için Kasımpaşa’nın karşısındaydı. Sarı lacivertliler, kimseyi yanıltmayarak 2-0 yenildiler! Karşımızda son dokuz lig müsabakasından sadece tek galibiyet çıkarabilen bir Fenerbahçe varken hakem veya taktik konuşmaya ne hacet! Dişini sıkıp birkaç dakika maçı izlemeyi başaranlar, takımın futboldan başka her şeye benzeyen anlamsız bir koşuşturma halinde olduğunu görmüştür. Camianın yıllarca büyük bir hasretle beklediği ve rekor oyla kulübün yönetimini teslim ettiği Başkan Ali Koç’un, bu kadar kötü bir sınav vereceği kuşkusuz kimsenin aklından geçmemiştir. Koç’un, borca batık durumdaki kulübe yaptığı maddi katkının boyutu düşünüldüğünde insanın yüreği sızlıyor. Milyonlarca Fenerbahçeli, bu denli büyük bir emeğin ziyan oluşunu izlemektense artık televizyonu kapatmayı tercih ediyor. Düğününü, doğumunu, tatilini, eğlencesini Fenerbahçe’nin maç takvimine göre ayarlayan insanlar futboldan soğudular.
Başkan güven tazelemeli
Öyle bir ruh hali ki, bu takımdaki hiç kimseyi bir daha Kadıköy’de görmek istemiyorum; değil Saracoğlu’nda futbol oynarken kaldırımda yürürken bile… Ve sanırım hayatımda ilk kez yeni sezon öncesi böylesine keyifsizim. Sorun sadece kaybedilen maçlar değil, Fenerbahçe’nin coşkusunu kaybetmesi ve sıradanlaşması her şeyden acı… Böyle bir ortamda bile camianın önde gelen isimleri birbiriyle kavgalı olduğu, o devasa egoları Fenerbahçe sevgilerini gölgede bıraktığı için sadece önümüzdeki sezon adına değil koca çınarın geleceği adına da karamsarım.
Ali Koç, “Gelecek nesilleri kaybediyoruz” diyerek başkanlığa soyunmuştu fakat bu sonuçlarla mevcut taraftarı dahi korumak mümkün değil. Camianın Ali Koç’a duyduğu sevgiyi bir kenara koysak bile… Bu yönetimin kredisini tükettiği çok açık. Böylesi bir güvensizlikle yeni bir maceraya atılmak olmayacak duaya âmin demekten farksız. Başkanın tecrübeli ve iddialı isimlerle dolu yeni bir yönetim kuruluyla güven tazelemesi gerektiğine inanıyorum. Yazabileceğim en “hafif” şey bu…