Ahmet Çakır
Ölçüsüz hayaller ve basit gerçekler
Geçen yıl kuralar çekildiğinden bu yana yorumcuların bu kupayı kazanabileceğimizi ileri sürdüğü Avrupa Şampiyonasının açılış maçında İtalya’dan 3 yiyince, bu kez de tam tersi yönde bilinen yas türküleri söylenmeye başlandı. Şenol Güneş’in hiçbir şey bilmeyen biri olduğundan tutun da, korkaklığından aldığı paranın çokluğuna kadar daha önce defalarca söylenmiş olan sözler bir kez daha ısıtılıp önümüze konuldu.
Aslında bunları bir yere kaydedip milli takımın önceki başarıları, örneğin Fransa’yı, Hollanda’yı yenmiş olması gibi sonuçların ardından neler yazılıp-söylendiğini ortaya koymak çok eğlenceli olabilirdi. Yorumcuların çok büyük bir bölümünün yıllardır hep aynı kalıplaşmış sözleri tekrarladığı, kazanıldığında kahraman yaratıp kaybedildiğinde hain ilan etme gibi bir ölçüsüzlük içinde konuları ele aldığını görürsünüz.
Elbette ki vatandaş da bundan etkileniyor ve sosyal medyada benzer türden saçmalıklar çok geniş bir yer tutuyor. Tabii o vatandaşlar arasında, ‘İşim bu değilken, nasıl oluyor da her şeyin en doğrusunu ben biliyorum’ diye düşünen filan bulunmuyor. Belki kendi evinde ya da işyerinde neler olup bittiğinden pek haberleri olmayan bazı insanlar, milli takımla ilgili her şeyi çok iyi bildiklerini rahatça ileri sürebiliyor.
Kur’alar çekildiğinde asıl söylenmesi gereken gerçekleri kimse zerre kadar umursamadı. Gerçekte berbat bir kura çekmiştik. Çünkü bazılarının çantada keklik olarak gördüğü, grubun 4.kategori takımı Galler bile bizim çok üstümüzdeydi. Bugün de durum değişmedi. FIFA Dünya sıralamasında İtalya 7’nci, İsviçre 13’üncü ve Galler de 17.sırada bulunuyor. Bizse 29.luktan yukarı çıkamadık.
Bu sıralama kimsenin kara kaşı kara gözüyle ilgili olarak yapılmıyor. Bizi sevmedikleri için de, rakiplerimizden daha geri bir noktada gösterilmemiz gibi bir durum da söz konusu değil. (Bu tür saçmasapan iddialarda bulunanlar çıkabiliyor.) Son birkaç yıllık dönemde yaptıklarımız ve yapamadıklarımıza göre biçimleniyor bu liste. Bizim yapabildiğimiz bu ve bundan çıkarılabilecek en mantıklı sonuç da, grup sonuncusu olacağımız.
Hayır, kimse böyle bir durumu kabullenemez. Elbette ki hiç değilse bir rakibi altımıza alıp en iyi üçüncülerden biri olarak gruptan mutlaka çıkmalıyız. Bunun dışında bir sonucu ben de düşünmek istemiyorum. Ama en azından bu liste bazındaki somut gerçek, bizim grup sonuncusu olmamızı da güçlü bir olasılık şeklinde önümüze koyuyor. Bunu kağıt üzerinde ya da laf düzeyinde reddetmenin bir anlamı yok. Sahada yapacaksınız yapacağınızı.
İtalya karşısında yaşadığımız durum elbette ki üzücüydü. Yenilsek de daha iyisini yapabilmeliydik. Gerçekten kendi kapasitemizin altında kaldık ve üzücü bir durum ortaya çıktı. Ancak bunun dışında İtalya’nın bizi yenmesi son derece olağan bir sonuç. Çünkü hem 98 yıllık geçmişimizde onları hiç yenemedik hem de güncel durumda İtalya zaten yenilmez bir ekip durumunda. Her bakımdan üstünlükleri neredeyse ezici boyuttaydı.
Aslında Şenol Güneş buna dikkati çekmeye çalıştı ama bir yararı olmadı. Sevdiğimiz bir yorumcu kardeşimiz bile, ‘Güneş sık sık yenilgiden söz ediyor, demek ki bu maçtan pek umudu yok. Bu da takımı kötü etkiler’ gibisinden yarım yüzyıl öncesinin ‘Babıali usulü bir bit atmak’ta yarar görmüştü. Oysa İtalya’nın bizi 3-0 yenebileceği, tahmin değeri bile taşımayan bir gerçeklikti.
Evet, daha iyi bir mücadele, etkili futbol ve diyelim ki 2000’deki gibi 2-1’lik bir yenilgi bu kadar gürültü patırtı çıkmasını engelleyebilirdi ama sonuç değişmezdi. İtalya, puan hesabı yapılabilecek bir rakip değildi. O iş bitti. Şimdi asıl rakiplerimiz olan Galler ve İsviçre karşısında yapabileceklerimize bakalım. 2016’dakinden çok daha kötü bir sonuçla eve dönme tehlikesi çok büyük.
Gerçi en büyük başarıyı kazandığımız 2002 Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonasında da gruplardan mucizevi biçimde çıkmıştık. Bu kez de benzer bir durumun yaşanmasını dilemekten fazla yapılabilecek bir şey görünmüyor. Milli takım gerçek gücünü ve kapasitesini önümüzdeki iki maçta ortaya koyacaktır. Ama olmayabilir de. İşi hemen olmayacak boyutlara taşımak, bize gelecek için umut kazandırmıyor.
Üstelik, dünyada futboldan çok daha önemli durumların olduğunu Danimarka-Finlandiya maçında Christian Eriksen’in yaşadığı durum gösterdi. Futbolda dünyanın en büyük başarıları bile bir insanın canından daha önemli değil. Onun için oturup televizyon karşısına kupanın tadını çıkarmaya bakın. Bırakın futboldan çok iyi anlıyormuş saçmalıklarıyla kendinizi zehirlemeyi, eğlenmenize bakın!