Haldun Solmaztürk
O mektup Cumhurbaşkanı’na değil, size yazıldı
Açık mektuplar bir kişi ya da makama hitaben yazılsalar da asıl adresleri toplumdur…
Bu mektubu emekli bir albay yazmış.
Alican Türk ‘28 Şubat’ kumpas davasında yargılanan, hapis yatan ve beraat eden askerlerden biri, ‘Bitmeyen Sömürü: 28 ŞUBAT Yalanlar Gerçekler Belgeler:’ kitabının yazarı.
Davanın ‘adı’, 28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu toplantısından geliyor. Toplantıda ‘irtica’ tehdidine karşı tedbirler karara bağlanıyor. Hükümet de uygulama direktifi yayınlıyor.
Refah Partisi-Doğru Yol Partisi hükümetinin Başbakanı Necmettin Erbakan, dört ay sonra 18 Haziran’da Cumhurbaşkanı Demirel’e istifasını sundu. Demirel, Mesut Yılmaz’ı görevlendirdi ve yeni hükümet 30 Haziran’da göreve başladı, 8 Temmuz’da da güven oyu aldı.
Ama bazı askerler “Hükümeti cebren ıskat ve vazife görmekten men etmekten” mahkum oldular.
Mektup 4 Eylül 2021 tarihli…
Hani “Yargı kararını verdi. [Ama] bizim kapımızı çalan olmadı” demişti ya, ondan 4 gün sonra.
‘Sayın Cumhurbaşkanımız’ diye başlıyor. Aynen böyle… ‘Cumhurbaşkanımız’.!
Daha önce yazdığı mektupları hatırlatıyor, “Bu beşincisi, kapınızı bir kez daha çalıyorum” diyor.
‘Darbe’ soruşturmasının 2011’de—Erbakan’ın vefatının ardından—başlatıldığına dikkat çekiyor. Darbenin (!) üzerinden 14 yıl geçmiş, kendileri 10 yıldır iktidardalar. Ama dava ‘ıskat edilen’ başbakan öldükten sonra başlatılıyor.
‘Bavulcu’ ihbarcıdan savcılara, hâkimlerden Genelkurmay ‘uzantılarına’, polislerden TÜBİTAK’çılara kadar, bu davaya karışanların neredeyse tamamı FETÖ’cü.! Bir kısmı 15 Temmuz kalkışmasında aktif rol almış, halen ya cezaevinde ya da yurt dışında firardalar.
‘İddianame’ 1309 sayfa; resmî belgeler tahrif edilmiş, cümle parçaları cımbızla alınıp yeni cümleler üretilmiş. ‘Sağlıklı delil’ olarak sunulan CD aslında hiçbir delil niteliği taşımıyor.
Savunmanın tanıkları—sanıkların tüm ısrarlarına rağmen—mahkemece çağrılıp dinlenmiyor.
Tam aksine, savcılar sahte delil üretiyor, bazı kişilere sanıklar aleyhinde ifade vermeleri için tehdit ve psikolojik baskı uyguluyorlar.
Yargılama sürecinde MGK tutanakları, hükümet direktifleri, bakanlık genelgeleri, MİT ve Emniyet istihbarat raporları, ıskat edilen (!) hükümetin başbakanının ‘İstifa’ dilekçesi, basın toplantısı, Demirel’in beyanları, Milli Güvenlik Siyaset Belgesi, hiçbiri dikkate alınmıyor.
Yargıtay geçen Haziran, on dört emekli asker hakkındaki mahkûmiyet kararlarını onadı. Çoğu 80 yaşını aşmış generaller tutuklanarak cezaevine konuldular. Rütbeleri ‘söküldü’, geçmişte yaptıkları görevlerden dolayı ‘koruma’ altında oturdukları askeri lojmanlardan da çıkartıldılar.
Alican Türk, Yargıtay’a verilen—ama belli ki okunmayan—4 cilt ‘temyiz’ dilekçesinin bir kopyasını da mektubuna eklemiş. “Bunlara baktırın, bu dava kapsamında yargı üzerinde ‘apaçık baskı’—en azından ‘telkin’—anlamına gelebilecek konuşma ve uygulamalardan kaçının” diyor.
Ama “Acırsanız acınacak hale gelirsiniz” zihniyetinden herhalde böyle bir şey beklemiyordur.
Son günlerini huzur içinde aileleri yanında değil de cezaevi hücrelerinde geçiren ‘eski’ generallerin de bir ‘af’ beklentisi yok. Onlar “Af değil, adalet” istiyorlar…!
‘O zaman, o mektup da bu yazı da niçin yazıldı?’ derseniz en başta söylediğim gibi “Kimse, bizim bunlardan haberimiz yoktu” demesin diye.!
Bu gece sıcacık aile ortamlarınızda, sevdiklerinizle birlikte yeni yıla girerken çeyrek asır önce Milli Güvenlik Kurulu toplantısında ‘irticai’ tehdide dikkat çeken hapisteki o askerleri düşünün.
Onların uyarısından sadece beş yıl sonra iktidara gelen “Demokrasi tramvaydır, bindiğimiz gibi inerizcileri”, “Keşke Yunan galip gelseydi” diye hayıflananları, “Beni tanıyanlar kime firavun dediğimi bilirler” diye böbürlenenleri, onlara ‘çaya’ gidenleri, Egemenlik Şeriat’ındır (!) anayasasıyla ‘Ümmet’ devleti hayali peşinde koşanları hatırlayın.
“Biz kendimiz yapmıyoruz. Biz inanıyoruz ki bize yaptıran Allah’tır” diyebilecek kadar şuursuzlaşanları hatırlayın.
Ve nihayet, “Bir Müslüman olarak naslar neyi gerektiriyorsa onu yapmaya devam edeceğim. Hüküm… Bu.!” pervasızlığıyla laik demokratik Anayasayı reddedenleri.!
Kendi ifadeleriyle, “FETÖ ile kol kola girdiler. Kemalistleri FETÖ’ye kırdırarak” yol aldılar.
Bu dava da o sürecin uzantısı.! Yoksa ortada ne ‘düşürülen’ bir hükümet ne de ‘cebir’ var.!
Bütün bu olacakları en baştan gören, sizleri uyarmaya çalışan o askerleri unutmayın.!
O mektup size yazıldı, ona değil.
Yeni yılınız kutlu olsun.
Hayırlara vesile olsun.!