Net hata ve noksanın peşinde

Bir süredir GSYİH hesaplarında sıra dışı bir kalem olan “net hata ve noksanın (NHN)” düzenli yükselişi iktisatçıların ve siyasetçilerin dikkatini çekiyor. Gerçekten de dikkat çekmeyecek gibi değil. Gökçer Tuncer’in 15 Eylül’de Independent Türkçe’de yayınlanan ayrıntılı makalesinde cari denge (CD) ile NHN’ı birlikte izleyebileceğimiz bir tablo da var.

Tabloda 2018 ve 2022 yılları dikkat çekiyor. İlkinde CD eksi 21.7 milyar NHN ise artı 22.7 milyar dolar ve son olarak 2022 yılı için, yıl henüz bitmedi ama temmuz itibariyle yıllık olarak CD 36.7 ve NHN 24.3 milyar dolar. Son NHN bugüne kadar gördüğümüz en yüksek miktar. Milyarla konuşmaya alışık olduğumuzdan bir referans noktasıyla değerlendirecek olursak GSYİH’nın kabaca %3.5’i kadar; TL olarak yaklaşık 450 milyar TL, yani örneğin tarım teşviklerinin 5-6 katı kadar.

Peki bu NHN nasıl oluşuyor?

Gökçer Tuncer ayrıntılı olarak yazmış. GSYİH’yı bir muhasebe sistemi olarak değerlendirebiliriz. Diğer bir deyişle çift taraflı yani mal ve finansal akımların dönem sonunda bir özdeşlikle kapatılmak zorunda olduğu bir sistemden bahsediyoruz. Akımlar birbirlerine denk değilse stoklardaki değişimlerin açığı dengelemesini bekleriz. Belki de sorunlardan biri stokların, özellikle döviz stoklarının yetersiz olmasıdır. Ama keşke bu kadar basit olsaydı diyelim ve başka yerlere bakalım.

İlk olağan şüpheli, ölçüm sorunları. Zaten NHN’daki “hata” kelimesi de bu ölçüm sorunlarına dikkat çekiyor. GSYİH ölçümlerini bütün ekonomiler için uzun zamandır güvenilmez buluyorum. Küresel ekonominin son derece güçlü bir şekilde entegre olduğu, finansal akımların yeni teknolojik araçlar yardımıyla ışık hızında ve istenirse kayıt dışı bir şekilde gerçekleştiği bir dünyada 18.-19. YY’ın kapalı ekonomi tahayyülüne ve kavram setine göre ölçüm yapmak mümkün değildir. Zaten, sürekli yama yapılıyor ama dikiş tutturmak mümkün olmuyor. Fakat NHN hesabı neredeyse tamamen idari kayıttan hem de finansal idari kayıtlardan oluşuyor… Dolayısıyla, burada kayıtların zamana bağlı farklılıklardan vb. bahsetmek mümkün değil. Eğer bu kadar net ve hızla güncellenen idari kayıtlarda bir uyumsuzluk varsa bunun iktisadi bir nedeni olmalıdır.

Burada, ikinci noktaya geliyoruz.

Memlekette, döviz geliri elde eden birileri var ama bunların faaliyetleri tam olarak kaydedilemiyor. O kadar kaydedilemiyor ki, boyut itibariyle kaydedilen ve kaydedilemeyen gelirler ve giderler netleştirildikten sonra geriye ocak-ağustos arasında gerçekleşen ve geçen yıla göre patlamış haliyle, toplam ihracatın %10’u kadar büyüklüğe erişiyor. Her ne oluyorsa ihracat artacak diye uğraşanların, yaşadığı refah kaybı nedeniyle büyük bedeller ödeyenlerin avare kasnak gibi boşa döndükleri izlenimine kapılmamıza yol açıyor. Bir de bunun akımlardan kalan sızıntı olduğunu yani her ne oluyorsa muhtemelen GSYİH tablosunda gözükenden çok daha büyük miktarda bir akım büyüklüğüne sahip olabileceğinin altını çizmek gerek. Öyle ya, adı üstünde ortada kayıt dışı bir akım var. Biz bu akımın netleşmiş halini, gelirler ve giderler arasındaki farkı görüyoruz.

Burada, çokça konuşulan bir ihtimal daha var.

Ekonomi yönetiminin uzun yıllardır gelmiş, geçmiş ve gelecekteki kamu kaynaklarının beraberce yağmalanmasıyla yüz milyarlarca dolar kazanmış büyük sermaye gruplarından ve belki de ekonomiyi yönetenlerin kendi servetlerinden bir bölümünü, dövizli bölümünden bir miktarını memlekete davet ettiği iddia ediliyor. Yani “Akımdan değil stoktan gelen bir miktar döviz var” deniyor. Olabilir ama 25 milyarın tamamını bu şeklide açıklamak mümkün değil bence. Üstelik bu grupların ağırlıklı bölümü çoktan memleketle ilişiğini keserek Batı dünyasının güzide şehirlerine yerleştiler. Londra’da mal mülk almış yüksek din memurlarının bile olduğu söyleniyor.

“Peki, nereden geldi bu 25 milyar” diye dolanırken Açık Radyo’da Cengiz Aktar’ın bahsettiği bir rapor kulağıma çalındı.

Küresel Örgütlü Suç Endeksi 2021 raporu (

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haluk Levent Arşivi