Yavuz Çingitaş

Yavuz Çingitaş

Nasıl krizlere dayanıklı şirketlere dönüşebiliriz?

Pandemi, gerek bireylerin gerekse firmaların her an tetikte olmalarının bir zorunluluk olduğunu sert ve açık bir şekilde ispatladı. Çalışan, öğrenci veya emekli, kim olursak veya ne işle meşgul olursak olalım, krizlere karşı savunmasız olduğumuz bir gerçek. Peki ya kurumlar? Maalesef özellikle büyük kurumların finansal ve organizasyon yetenekleri, düşük hareket kabiliyetlerine sahip olmaları nedeniyle, bireylere göre daha da savunmasız. İşte tam da bu problemi çözmenin ve firmaları krizlere daha dayanıklı hale getirmenin yolları var.
İnovasyonun, birey ve kurumların risklere karşı daha dayanıklı olmasını sağlayacak ana çözüm olduğunu kabul ediyoruz. Fakat “nasıl” sorusunun cevabını da vermeliyiz. Eğer ki bir risk ile karşılaşmadan önce o riskin etkilerini öngörebilir, çözümleri risk gerçekleşmeden önce test edebilirseniz, risklere karşı daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir kurum olabilirsiniz.
Bir örnek
Diyelim ki bir masa üreticisisiniz ve 20 yıl boyunca ürün yelpazeniz; sandalye, sehpa vb. ürünlerden oluşuyor. Örnekteki firma, yükselen “evden çalışma” trendini veya “freelance” çalışanların sayılarındaki artışı takip ediyor ve bu konu hakkında kendilerinin de bir çözüm yaratması gerektiğine inanarak yeni ürünler geliştiriyor olsaydı, belki de pandemi döneminden en az etkilenen kurumlardan bir tanesi olacaktı. Dolayısıyla beynimizi/kurum çalışanlarımızı yeni trendler, teknolojiler, riskler, şirket problemleri ve müşteri geri bildirimleriyle besler ve çözüm geliştirme sürecini bir kurum kültürü haline dönüştürürsek, sadece pandemi değil, herhangi bir risk kurumumuzu güçsüzleştirme şansı bulamayacaktır.
Sürdürülebilir bir inovasyon yapısı
Kurumunuzun bir inovasyon stratejisi olmalı. Hangi meseleleri (ölçülebilir hedefler doğrultusunda) nasıl bir yol haritası ile takip edileceği bilinmelidir. Bunu birey olarak da yapabilirsiniz. “Kendinizi hangi yetkinliklerle farklılaştırırsanız, diğer çalışanlardan üstün bir özelliğiniz olur?” sorusu önemli.
Kurumunuz, karşılaştığı veya karşılaşacağı problemleri çözebilecek bir yapıda olmalı. Kurumlar, problemlerini sistematik atölyeler düzenleyerek çözebileceği gibi; bireyler de, çevresinde gördüğü problemleri gözlemleyerek, araştırarak ve potansiyel kullanıcı ile empati kurarak çözümler geliştirebilir. Bu adımlar, çözüm ve problemi potansiyel kullanıcı üzerinde doğrulamak konusunda sizi başarılı kılacaktır.
Ortaya çıkan ve en iyi müşteri doğrulamasına sahip problem-çözüm ikilisine odaklanarak, ürünü geliştirmek ve odağı kaybetmemek gerekir. Kurumların veya bireylerin yaptığı en büyük hatalardan birisi, odaklanamamaktır.
Son olarak, elde ettiğimiz çıktıları deneme/yanılma döngüsüne sokarak, mümkün olduğunca çok fikri/projeyi inovasyon sürecine dahil ederek, başarılı ürün çıkartma şansını arttırmak gerekir.
Deneme/yanılma
Alex Osterwalder’in son kitabı Invincible Company’de de ilettiği gibi; kurumlar/girişimler/bireyler; ne kadar çok fikri dener ve yanılgılardan ders çıkartarak denemeye devam ederse, o denli değeri yüksek ürün/hizmet/iş modeli geliştirme şansı da artar. Bu yaklaşım, yüksek değerlemeye sahip YemekSepeti, OpsGenie, Peak Games, KafaTopu2 ve Gram Games girişimlerindeki gibi, kurumları büyük getirisi olabilecek farklı bir iş kolu bulma konusunda beslerken, faaliyet alanının dışında çözümler geliştirerek yok olma ihtimalini de azaltacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Yavuz Çingitaş Arşivi