Erhan Karadağ
Nasıl Geçti Sınav?
Nasıl geçsin ki; sınavdan bir gün önce kalpleri kırıldı, adalet anlayışları bir kez daha zedelendi genç insanların. Ders çalışmayı bırakıp, dönüm noktasına konsantre oldukları gün “Katarlı askeri ve sivil öğrencilere açılan sınavsız tıp eğitimi” protokolüyle karşılaştılar. O probleme takılıp kaldılarsa, bir sonraki soruya atlayamadılarsa nasıl geçmiştir ki o sınav.
Analarının babalarının kalbi kırılacak, umudu azalacak diye söz söylemeye kıyamadıkları çocukların hayatlarıyla oynanıyor; yıllardır hem de. “Sen nasıl mutlu olacaksan o okulu oku”, “Sen ne olmak istiyorsan onu ol” deseler de kendi büyükleri, “bir dakika!” diyor devlet büyükleri; ve kırıveriyor hayalleri.
Daha önce Cumhurbaşkanı’nın “her üniversite bitiren iş bulacak diye bir şey yok” sözleri kırmıştı umutlarını bu kez de resmi gazetede yayınlanan kararname yetti.
2 milyon 600 bin genç sınava girdi hafta sonu. Bu yıl üniversiteyi bitirenlerin sayısı 250 binden az dersem anlaşılır herhalde bu can pazarı. Hele ki bu yıl sınava gireceklerin son iki yılı kabus gibi geçmiş. Ne okul görmüşler ne arkadaş. Ne dershaneye gidebilmişler ne sokağa çıkabilmişler. Bilgisayar başında test kağıtları içinde kafayı yiyen bir kuşak son gün interneti açmış, nüfusu kaç, kaç öğrenci gelir tahminen, bizim puan ne kadar etkilenir, kontenjan ne kadar eksilir diye Katar çalışıyor. Bu küçük zengin ülkenin ekonomisini, milli gelirini inceliyor. Ve dünyanın her yerinde istediği eğitimi parasıyla alabilecek güçte olduklarını öğreniyor.
Kızıyor, üzülüyor ama şaşırmıyor çünkü haksızlıklar hep vardı, biliyor. Nihayetinde fırsat eşitliğinin hiç olmadığı, adaletin pek olmadığı, çifte standardın, torpilin, kayırmanın kol gezdiği bir dönemde, gelir adaletsizliğinin ortasında yetişip öğrenmek, hayata katılmak için tam da böyle bir dönemde hayal kurmak zorunda kalan gençlerin yaşadığı ülke burası. İsteyen büyük devlet diye gurur duyar, isteyen gençler hayal bile kuramıyor diye utanır.
On yıl önce soruları çaldılar çaldırdılar. Adamlarının önünü açmak için sınav merkezinde çete kuran fethullahçıların ince işçiliği milyonlarca gencin geleceğini çaldı. O telafi edilmeden mülakat dönemi başladı. Hak yeme işi bitmedi. Başarısız, liyakatsiz 60 puan alamayan torpilli partililerden hiç sıra gelmedi hakkıyla 85 alanlara, 95 alanlara. Şimdi de Türkiye’de tıp eğitimi Katar’a açılıyor. Öyle ya da böyle anlaşma ortada.
Çocuğu tıp fakültesini kazanan bir evde yaşananları tahmin etmek zor değil. O annenin, o babanın ne hastalığı varsa o an gururla şifa buluyor, sanki bir daha hiç hastalanmayacak: “Vay be kızım doktor olacak.” Birinci sınıfta başlıyor hikaye, ilk hastası annesi babası oluyor. Ve gönüllü hastalar ilk günden kendilerini çocuklarına teslim edip iyileşiyorlar; kıvançla mutlulukla.
Ergenliğini üniversite sınavına hazırlanarak, gençliğini tıp fakültesine adayarak geçiren doktorlara haksızlık değil mi? Ülkeyi yönetenler, yarın sırtını açıp öksüreceği, ağzını açıp gözünün içine bakacağı doktor adaylarına haksızlık yaparsa, kıymet bilmezse kim saygı duyacak onlara.
Belki de bu yüzden hoyratlar acil serviste nara atmaya, cahiller doktor kapısı tekmelemeye devam edecek.