Şengül Hablemitoğlu
Maske Takmayı Neden Reddediyoruz?
Henüz aşı yok, ilaçlar sınırlı. Ve covid 19 ile savaşmamız için tek çözüm maske takmak. Ancak tüm uyarılara ve artan vaka sayılarına karşın, insanların neden maske takmaya direndiklerini büyük bir şaşkınlıkla ve kızgınlıkla sorguluyoruz. Yaz aylarında artan tatil hareketliliği ve bayram yoğunluğunun ardından artan vaka sayısı maske takmayı reddeden ya da yanlış kullanana kişilere tepkileri artırdı. Üstelik bu durum sadece ülkemizde değil, bütün dünyada böyle. Maske takmayı reddedenlere yönelik olarak; "basit bir tedbire uymanın nesi bu kadar zor olabilir? ‘’ ile başlayan tepkiler sokakta, kapalı ortamlarda tartışmalara, insanlar arasında gerginliklere neden oluyor. Oysa biliyoruz ki, potansiyel asemptomatik taşıyıcı olarak başkalarını tehlikeye atmama sorumluluğumuz var!..
Buna karşın, maske kullanmayanlar da “maske kullanmamanın bir hak olduğunu, maske için zorlamanın kişisel özgürlük ihlali’’ olduğunu söylüyorlar. Pek çok bilim insanı için maske kullanmanın bu kadar siyasallaşması anlaşılır değil. Örneğin, trafikte kendimizi ve başkalarını korumak için emniyet kemeri kullanmayı oldukça geniş bir kabulle benimsedik. Maske için de böyle olmadı, bu salgında bize kendimizi güvende hissettiren tek şey maske oysa ki… Zihinsel olarak buna hazır olamasak da içgüdüsel olarak ‘’savaş ya da kaç’’ bilişimizin maske takmayı kolaylaştırması ya da rasyonelleştirmesi beklenirdi. Ancak Türkiye’nin farklı bölgelerinde yapılan düğün, toplu eğlence, asker uğurlama ya da diğer pek çok kalabalıkların olduğu etkinliklerde insanların maske takmayı ya da sosyal mesafeyi önemsemediklerini görüyoruz.
Bazıları da her an hastalığa yakalanıp ölecekmiş hissi ile böyle bir zamanda tehlikeye aşırı duyarlı olup tüm düzenlemelere uymaktalar. Bu durum insanlar arasında öfke ve çatışmalara neden oluyor. Bu noktada bilmemiz gereken bir kaç nokta var; öncelikle herhangi bir insan davranışı - görünüşte basit davranışlar - maske takıp takmamak gibi, birden çok faktör tarafından belirlenir. Bunlar arasında politik inançlar, ideoloji, cinsiyet, yaş gibi sosyo demografik faktörler, eğitim başta geliyor. Ülkemizde özellikle maske konusunda hem bilimsel hem de siyaseten hastalığın yayılma gücüne ve etkilerine dair yapılan açıklamaların yeterli olmadığını düşündüren somut bir durum var. İnsanlar virüsün varlığına inanmıyorlar. Bu da pek çok aktörün ve kanalın virüsün yarattığı tahribatı ve ölümcül etkileri insanlara yeterince ulaştıramadığını ortaya koyuyor. Değişkenlik göstermekle birlikte insanların maske takmayı reddetmelerinin ardındaki bazı nedenler saptanmış. Bunlar;
• Belirsizlik kimimiz için korku ve kontrol güdüsüne neden olurken, kimimiz için kontrol edemeyeceğimizi düşündüğümüz durumlarda bir tür oluruna bırakma davranışına yol açıyor. Bu durumda kimi insanlar kendilerini güvende hissetmek için maske takıyorlar, diğerleri de reddediyorlar.
• Maske kullanımına iilişkin salgının başından itibaren DSÖ-Dünya Sağlık Örgütü, sağlık ve kamu otoriteleri yönergeleri arasında yaşanan tutarsızlık maske takmaya güven oluşturmadı. Uygun önlemler konusunda iletilen karışık mesajlar, maske takmayı tartışmaya açtı.
• Ayrıca yapılan çalışmalar maske kullanan insanların doğuştan kurallara uyan kişiler değil de, kar zarar analizi yaparak kişisel refah, ailelerinin sağlığı ya da sadece bunu halihazırda kontrol altına alma arzusu ile kısıtlayıcı kurallara uymanın faydasının ağır bastığına inanan insanlar olduklarını ortaya koyuyor.
• Bir diğer gruptakiler ise, koronavirüs enfeksiyon sayıları yükselirken, henüz bir arkadaşlarının, yakınlarının ya da aile üyelerinden birinin covid-19'a yakalandığını görmedikleri için durumu ciddiye almıyorlar. Hatta maske takma konusunda alaycı bir tutumları var.
• Erkeklerin de kadınlara göre maske takmayı daha fazla reddettikleri saptanmış. ABD’de yapılan bir araştırmada maske takmanın kişinin inisiyatifine bırakıldığı durumda erkeklerin yalnızca % 29’unun, kadınların % 45’inin maske taktıkları belirlenmiş. Ayrıca bu eğilimin kadın ya da erkek siyasi figürler arasında da benzer olduğu biliniyor.
• Gençlerin maske takmayı, özellikle yaşlılar kadar etkilenmeyecekleri bilgisinin neden olduğu düşük risk algısı ile reddettiklerine de tanıklık ediyoruz. ‘’Genciz ve yakalanyamayacağız’’ diyorlar.
• Bazı insanlar ise, siyaseten karşı çıkıyorlar. Maskenin sivil hak ihlali bir dayatma olduğunu, vatandaşlık haklarını zayıflattığını düşünüyorlar. Ve diyorlar ki; ‘’ kimse bana ne yapacağımı söyleyemez. Hükümete, kamu kurum ve kuruluşlarına, uzmanlara inanmıyorum. Virüs o kadar ciddi değil. ‘’
Salgınla mücadelede iki ucu keskin kılıç bir süreçteyiz. Bir yanda açıklanması gereken yasal sorunlar, anayasal haklar, bireysel özgürlükler ve sivil özgürlükler var. Ve diğer yanda ciddi bir halk sağlığı sorunu ve yükü artan bir sağlık sistemi var. Günlerdir sağlık çalışanlarının dikkate alınmayan uyarıları ile tükenmişlik noktasına geldikleri geri dönüşü olmayan bir yola girdiğimizin pek çoğumuz farkındayız. Şu anda tek ve koruyucu olduğu bilinen maske kullanmayı reddedenlere ulaşmanın bir yolunu bulmak zorundayız. Anlaşılıyor ki, maske takmak ya da takmamak sadece sağlıkla ilgili değil. Karşılaştığımız pek çok sorunun kökeninde olduğu ve göz ardı edildiği gibi anlamamız gereken sosyo-psikolojik etmenler var.