Haldun Solmaztürk
Listelere bir bak, Haluk Pekşenler orada mı diye…!
Partiler, milletvekili aday listelerini dün YSK’ya verdiler. Ben bu yazıyı teslim ettiğimde henüz listeleri görmemiştim ama şimdi—bugün—kimlerin listelere konulduğunu biliyoruz.
Bu yazı, listelerde kimlerin olmadığıyla ilgilidir; çünkü onları bilmeden listeleri anlayamayız.
Galile ve Newton’un geliştirdiği ‘iki boyutlu’ görecelilik teorisini duymuşsunuzdur: ‘dış gözlemcinin’ hareket ederken gördüğü gemideki ‘yolcu’ için o gemi hareketsizdir. Albert Einstein görecelilik teorisini geliştirerek ‘zaman, mekan ve hareketi’ birbirine bağladı.
Milletvekili listeleri de ancak ‘göreceli’ anlaşılabilir: zaman içindeki hareket yani değişim ve değişimin yönü mekana bağlı olarak—geminin (!) içinden ve dışından—farklı algılanabilir.
Hatırlar mısınız, bir Haluk Pekşen vardı—Trabzon milletvekili.?
O, geminin içinde ama aynı zamanda dışında kalmayı, hem yolcu hem gözlemci olmayı ve zaman-mekan-hareket ilişkisini göreceli olarak algılamayı başarmıştı.
Partisinin çalışkan, özverili, zekası ve birikimiyle en aktif temsilcilerinden biriydi. Samimi bir Atatürkçü, demokrasi ve hukuk savaşçısıydı. Şahsen tanıdığım için güvenle söylüyorum.
Açılımın (!) arkasından gelen uğursuz ‘7 Haziran-1 Kasım’ seçimleri döneminde önseçimle aday olmuş ve milletvekili seçilmişti. 24 Haziran 2018 seçimlerine gelindiğinde 2319 aday adayından biriydi. O zaman da—20 Mayıs 2018 Pazar günü—önce Merkez Yönetim Kurulu, sonra da geç vakit Parti Meclisi toplanmış, listelere son şekli (!) vermişlerdi.
Ertesi gün görüldü ki, Haluk Pekşen—ve 2015’te önseçimle gelen başka birçok isim—listelere konulmamışlardı. Pekşen; “Mustafa Kemal Atatürk’ün askerleri, üzülmeyin” deyip aynı heyecanla çalışmaya devam etti.
Pekşen, ‘Tüzük reformu’, somut ve gerçekçi bir kalkınma ve demokrasi programı, topluma güven verecek güçlü—liyakate dayalı—bir ‘kadro’ istiyordu. Kendisi gibi düşünenlerle o yönde bir ‘değişim’ başlatmak, olağanüstü kurultaya gitmek istediler. Genel başkan adayları arasında adı geçen Pekşen, “Türkiye’nin He-Man’lere değil Voltran’lara ihtiyacı var. Bunun hangi parçası olmam isteniyorsa üzerime düşeni yaparım” diyordu. He-Man ‘tek ve yüce güçlüyü’ ama Voltran parçalardan oluşan çok daha güçlü bir bütünü, birlikteliği, ortak aklı temsil ediyordu.
Olağanüstü kurultay için gerekli 624 imzayı toplayamadılar—605’te kaldılar; Kurultay ancak Temmuz 2020’de toplandı ama ‘kadrolar’ aynı kaldı. 2022’de yapılması gereken olağan Kurultay da bir yıl—Temmuz 2023’e—ertelendi. O zaman da olur mu—sanmıyorum.!
Tüzük reformu gerçekleşmedi ama Altılı-Masa kapsamlı bir kalkınma ve demokrasi programı geliştirdi—onunla seçime gidiliyor. Pekşen’in ısrarla vurguladığı ‘kadro’ dünden beri kamuoyuna yansıyan listelerle oluşturulabildi mi henüz bilmiyorum. Dilerim öyledir.!
Pekşen altı ay önce, boğazına takılan ‘balık kılçığı’ nedeniyle doktor ve hastane kontrolü altında hayatını kaybetti. Ölümü hemen her sektör ve kurumdaki bozulmanın sağlıkta hangi derecelere vardığının çarpıcı ve acı bir örneğidir.
Şimdi sadede gelelim…
Demokrasi halk tarafından, halk adına, halk içindir…!
Birileri ‘Türk milliyetçiliği’ adına ümmetçilerle—şimdi de bölücülerle—kolkola girdiler.
Başkaları PKK ile siyasi müzakereye oturdular; hendekleri, yığınakları görmezden geldiler.
‘Orduya’ kumpas kurdular, “FETÖ ile kol kola girip, Kemalistleri kırdırarak yol aldılar”.
Devletin kurum, kural ve kültürünü bitirdiler; yerine ‘bedevi’ tarzı yönetim şeklini ikame ettiler.
Müslüman Kardeşleri iktidara getirmek için Suriye iç savaşına girdiler; Fırat’ın doğusunda PKK/PYD devleti, batısında Suudi Arabistancıklar oluşurken seyrettiler; yetmedi, cihatçılara kol-kanat gerip Rusya’yla savaşa girdiler. Milyonlarca sığınmacıyla ülkenin tüm dengelerini bozdular; şimdi—on yıl sonra—çaresizce o bataklıktan çıkmanın yollarını arıyorlar..
Amerika’nın kuyruğuna takılıp Afganistan’a girdiler; sonra oradan da milyonlarcası geldi.
Afrika açılımı (!) deyip nüfus patlaması yaşayan—ve onları besleyemeyen—ne kadar yozlaşmış rejim varsa onlarla işbirliği yaptılar, oraların milyonlarını da içeri aldılar.
Birleşmiş Milletler’de, Suriyelilere ‘briket ev’ yapmak için broşür dağıtıp para dilenirken geleceği bilinen depremle ilgili hiçbir hazırlık yapmadılar—50 binden fazla insanımızı kaybettik.
Enflasyon, işsizlik, döviz kurları, cari açık, dış borç artarken, hazineyi iflas noktasına getirdiler.
Her bir yeşil alana bir beton ihalesiyle doğamızın, şehirlerimizin üzerinden silindir gibi geçtiler.
Ve Atatürk’ün demokrasi projesi olan Cumhuriyeti ‘özgür olmayan’ ülke statüsüne indirdiler.
Bütün bunları hep senin adına ama başkaları için yaptılar.!
Bunları, tek kişilik partiler—kuyruksuz aslanlar—değil o listelerdekiler düzeltecek.
Demem o ki, listelere bir bak, Haluk Pekşenler orada mı diye…
Listelerde olması gerekip de olmayanları sor..!
Yoksa, senin tarafından, senin adına AMA senin için olmayan yozlaşmış düzen sürecektir.
Geminin içinden (!) farklı görünüyor.!
‘Sensiz olmaz, sessiz olmaz’ diyorlar ya, olmaz, olmuyor…!