Hızlandırılmış lig, takımları ciddi anlamda yordu. Testleri pozitif çıkanlar, kart cezaları ve sakatlıklar nedeniyle teknik adamlar 3 günde bir kadro kurmakta zorlanıyor
Bordo mavili takımda teknik direktör Abdullah Avcı kart cezalısı olan Baker’ın yerinde Flavio’ya, sakatlanan Abdülkadir Ömür’ün yerinde yeni transfer Berat’a şans verdi. Berat için duygusal bir müsabaka oldu. İki hafta önce forması için ter döktüğü takımına karşı oynadı. Bu da futbolun cilvesi!
Son üç maçta kalesinde 13 gol görmüş, rakip filelere bir gol atmış olan Gençlerbirliği sahaya çıkmadan yenilgiyi kabul etmiş havasındaydı. Trabzonspor ise rakibinin son üç haftadaki tükenmişlik duygusunu iyi etüt ettiği için başlama vuruşuyla kontrolü eline aldı. Oyunu yönlendiren, atak, olgunlaştıran taraftı. Yine de olağanüstü düzeyde demoralize rakibine karşı pozisyon üretmekte zorlandı. Golü Ekuban ve Djaniiny’in başarılı organizasyonunda buldu. Kolektif futboldan uzak, bireysel ayakları ile mücadele eden Bordo Mavililer oyunun vitesini yükselten Abdülkadir Ömür’ün eksikliğini bayağı hissetti.
İlk yarıdaki futboldan rahatsız olan ev sahibi ekibin Teknik direktörü Mustafa Kaplan iki hamle ile ikinci yarıya başladı. Stancu ve Murat’ı oyuna aldı. Fulman ve Soner’i kulübeye çekti. Bu değişikliklerin takım üzerinde etkisini görmeden ev sahibi takım kalesinde ikinci golü gördü. Burada Nwakame’ye bir parantez açalım. Nwakaeme “ağır abi” gibi! İstediği zaman oynuyor, pas veriyor. Ekuban’a attırdığı gol bunun en güzel örneğiydi.
Bordo Mavililer bu golle rahatladı. Ama abartılı rahatladı! Rehavete kapıldı adeta. 80. dakikadan sonra gelen kenar müdahaleleri saha içinde giderek artan laubaliliği ortadan kaldıramadı. Ev sahibi takım son 5 dakikada bulduğu golle Trabzonspor’a ecel terleri döktürdü. Hedefi olan bir takımın zayıf rakibi karşısında son dakikalarda bu kadar zorlanması düşündürücü. Trabzonspor kazandı. Bu futbol, bu anlayış, hedefi olan takım karşısında iş yapmaz..
Gençlerbirliği’ne gelince, bu takımın işi zor. Kaybettikçe eridiğinin farkında değil. Para için elindeki katkı veren oyuncuyu satarsan kabuslu günler kaçınılmaz. Takımda ne yaptığını bilen bir tane oyuncu yok. Maalesef çoğunda “Top benden çıksın da nereye giderse gitsin” anlayışı hakim. Futbol oynamak yerine oynatmamayı tercih etmek çaresizliğin ürettiği ciddi bir sorundur. Sürekli rakibi düşünmek ezdirir! Rahmetli İlhan Cavcav takımın bu haline üzülmüştür. Babalar, oğullara sadece parayı miras olarak bırakmaz!
Maçın orta hakemi Mustafa Öğretmenoğlu ile ilgili söylenecek çok şey var. Detaya girmeden tek cümle; “bırakın Süper Ligi, 1. Lig bile lüks!” Yıllardır takip ettiğim bir hakem. İnsan bir adım ileri gitmez mi?