Transferin sessiz takımlarının maçıydı. Seyirci iyi futbol, gol, galibiyet ve şampiyonluk ister. Bir de bunlara eş değerde kaliteli, ses getirecek transferler isterler. Gazetelerin spor sayfalarına göz attığınızda kritikler, yorumlar hep transferin gerisinde kalmıştır. Fakat bugüne kadar ne Galatasaray, ne de Beşiktaş’dan hiç ses çıkmadı bu konuda. Aslında iki takımın gözüne kestirdiği futbolcu çok ama bunlara yatırılacak para yok.
Transferin iki sessiz takımının maçının ilk yarısı da sessizdi. Sessizliği bozacak sağlam bir olay yaşandı. Marcao’nun anormal geri pasını, aynı tuhaflıkta dışarı atan Larin yaşattı bu durumu. Pas isabeti ve ikili mücadele üstünlüğü rakamlara göre Beşiktaş’taydı. Fakat ilk 15 dakika sonrasında, siyah beyazlı takım, kendisini orta sahada karşılayan Galatasaray karşısında, kontra atak oynar görünümüne girdi.
Galatasaray’da kupa kahramanı Luyindama, o maç sonrası Donk’tan formayı kapmıştı. Etobo ise Terim’in sürpriziydi. Hızlı oyuncuları seven Terim, nedense takımın en süratlisi Emre Kılınç’ı yedeğe çekmişti.
İkinci yarı verimsiz futboldan sıkılmış olacak ki, maçı renklendirmek istedi Cüneyt Çakır ve kırmızı kartını Diagne’ye gösterdi. Montero öyle çığlıklarla kendini yere attı ki, kafası paramparça oldu zannetti herkes. Saçları biraz bozulmuştu genç futbolcunun..
Denge bozulunca Galatasaray sadece topu sahasından uzaklaştırmak gibi bir futbola döndü. Bunun sonucu da bitime 10 dakika kala kaçınılmaz şekilde golü yedi.
Maçın bütün günahını iki golde de hata yapan Luyindama’ya yazmak işin kolayı. Terim’in kadro seçiminden, futbolcuların dağınıklığına kadar bu kötü futbol için sağlam bir liste çıkar.
Çakır’a gelirsek, maç boyu en iyi yaptığı hareket, üstüne gelen toptan atlamaktı. Maçın sonunda bir kez daha denedi ama kart çekmedeki hızlılığı zıplamada yoktu, fena avlandı. Geçmiş olsun kendisine.