Ahmet Çakır
Kırık kalpler balesi
2020 Avrupa Şampiyonasında 3-0 yenilip darmadağın olduğumuz İtalya karşısında bu kez başa baş oynar gibiydik ama sonuç değişmedi…İki taraf da aradığını bu maçta bulmanın olanaksızlığı gibi bitik bir psikoloji içindeydi. Tamam, İtalya’nın durumu elbette bizi ilgilendirmez ama onların, futbol tarihinin en büyük 10 sürprizi içinde ilk sıralarda yer alabilecek bir karşılaşmanın ardından kendi evlerinde Katar hayallerine veda etmiş olmaları çok daha acı bir durumdu. 2018’de İsveç, bu kez de Kuzey Makedonya Dünya Kupası yolunu kesmişti. 2016’nın görkemli Avrupa Şampiyonu, sonrasında maç kazanma rekortmeni, Dünya Kupasını defalarca kazanmış sayılı ekiplerden biri olma gibi etiketlerin hepsi bir anda çöpe gidiverdi… Ama hepsi o kadar. Bırakın kazanmayı, berabere kalmayı bile beceremeyip sahadan en iyi bildiğimiz durumda ayrıldık.
İtalya-Kuzey Makedonya maçının verilerini sonuçtan bağımsız olarak bilgisayara verseniz en az 4-0 ya da 5-0 İtalya galibiyeti gibi bir sonuç çıkardı. Dünya çapında kaliteli golcülerin son vuruşlardaki özensizlikleri ve bir türlü çerçeveyi bulamayışları İtalya gibi bir futbol devinin sahne dışında kalmasına yol açtı.
Bizse 48 yıl aradan sonra 2002’de katılabildiğimiz Dünya Kupasından sonra bir yenisi için yarım yüzyıl daha beklemeyi pek sorun edecek gibi görünmüyorduk. Her büyük turnuva fiyaskosundan sonra rahatlıkla bir sonraki organizasyona yönelebiliyorduk. Niçin başaramadığımız, bu kez başarmak için neler yapmamız gerektiği gibisinden dertlerimiz hemen hiç olmuyordu. Hele sorumluların hesap vermesi ve ehil kişilerin işbaşına getirilmesi gibi durumlar asla söz konusu olamazdı. Umut dolu boş laflar her sorunun çözümü gibi görünüyordu. Olimpiyatta mı başarılı olamadınız? Ne gam! 4 yıl sonra yenisi yapılacak. Dünya Kupasına mı gidemediniz? Üzülmeyin, kapıda Avrupa şampiyonası var… Nasıl olsa böyle yaşayıp gitmeyi öğrenmiş durumdayız…
Portekiz maçında niçin oynamadıkları en çok sorulan iki oyuncu olan Rıdvan Yılmaz ile Enes Ünal bu kez 11’deydi. Kuntz, kalede de değişikliğe gerek görmüş, formayı Altay’a vermişti. Cengiz’in erken golü “Kuzey Makedonya’nın yaptığını biz niye beceremeyelim” haykırışı gibiydi. Üstelik, bugüne kadar İtalya’yı hiç yenememiş olmamız da isyan edilecek bir durumdu. Ozan’ın erken sakatlığı endişe vericiydi. Duran top savunmasındaki zaafımız nedeniyle üstünlüğümüzü koruyamadık. Hemen ardından kalecimizin topu oyuna sokma beceriksizliği, yenik duruma düşmemize yol açtı. Sonrasında da bu durumu değiştirebilecek gücümüz yoktu. Üçüncü golü yememiz de de şaşırtıcı değildi. Maçın son golünü atmamız minik bir avuntuydu. Skoru 3-3’e getirmemize rakip kaleci Donnarmma izin vermedi.
Epeyce eski zamanlarda teknik direktörlerimiz, maçın oynandığı kentin takımından da oyuncu alıp seyirci ilgisini artırmaya çalışırlardı. Konyasporlu stoper Abdülkerim’in Ay Yıldızlı formayı giyebilecek düzeyde bir oyuncu olduğunu biliyoruz ama onu sahada görmek mümkün olmadı.
Yine minik bir soru ile bitirelim: Tarihi boyunca Dünya Kupasına sadece 2 kez katılabilmiş bir ülkenin takımı, o kupayı 4 kez kazanmış ülkenin takımını hazırlık maçında da olsa yenebilir mi? ('Kuzey Makedonya yendi ama’ diye itiraz edebilirsiniz ama o tür futbol mucizeleri çok sık olmuyor.)