Murat Aydın
Kimin adamısınız?
Meydanlarda, televizyonlarda “milletin adamı” olduğunu söyleyenlerin gerçekte kimin adamı olduğu, kimin sınıfsal çıkarının peşinden koştuğu, söylediği iki kelimeyle ya da havaya kalkan ellerle açıkça ortaya çıkar. Onlarca nutuk, yüzlerce reklam iki sözün ya da havaya kalkan ellerin altında eziliverir ve aslında kimin çıkarını koruduğunuz görünür hale gelir. Yaşadığımız iki olay bu durumu bir kez daha gösterdi.
CHP İstanbul milletvekili Turan Aydoğan, TBMM’ye sunduğu bir teklifle öğrencilerin beslenme zorlukları çektiğini dile getirdi ve devlet okullarında öğrencilere ücretsiz öğle yemeği verilmesini istedi. Bu haklı öneri Ak Parti ve koalisyonun küçük ortağı MHP’nin oylarıyla reddedildi. Çocukların sağlıklı beslenemediğini, hiç değilse bir öğün besleyici yemek yemeleri gerektiğini vurgulayan öneri, iktidarın siyasi anlayışının bir sonucu olarak reddedildi. Bu öneriye ret oyu verenler, kameralara ya da karşısına çıkabildikleri kadarıyla halka “milletin adamı” olduklarını, vatandaşın dertlerini düşünmekten gözlerine uyku girmediğini söylemeye devam ettiler.
Yaşanan bir diğer olayda, geçen hafta bir televizyona konuşan Çalışma Bakanı, “asgari ücrete %50 zam olur mu?” sorusuna “işletmelerin ödeyeceği bir ücret arayışındayız” yanıtını verdi ve ekledi; “hayali değil gerçekçi bir rakam üzerinde durmak lazım.” Oysa Ekim ayı itibarıyla açlık sınır 7.425 lira. Asgari ücret ise 5.500 lira. Yani Kasım ve Aralık ayları için beklenen enflasyon dikkate alındığında, asgari ücrete Ocak ayında %50 zam yapılsa açlık sınırını ancak yakalayacak ve sonraki ayların enflasyonu asgari ücreti yine açlık sınırının altına çekecek. Dolayısıyla bir işçi, alacağı asgari ücretle bırakın geçinmeyi, kendisinin ve ailesinin karnını doyurmakta bile güçlük çekecek.
Bakanın sözleriyle açıkça ortaya koyduğu üzere, işçilerin açlık sınırının altında nasıl yaşayacağını değil, işletmelerin yani patronların ne kadar kar edeceğini dert edinen bir hükümetimiz var. Bakana göre asgari ücretin açlık sınırının biraz üzerinde olmasını sağlayacak miktar “hayali bir rakam.” Bakan bey dört kişilik bir işçi ailesinin aç kalmasını “gerçekçi” bulurken asıl önemli olanın işletmelerin karlılığının devam etmesi olduğunu açık açık söyleyebiliyor. Aynı bakan işçi sendikalarının toplantılarına gidip işçilerin yanında olduğunu söyleyebiliyor ve işçiler de o bakanı alkışlayabiliyor.
Artık bu ikiyüzlü siyaset anlayışına son vermenin zamanı geldi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun söylediği gibi içinde olduğumuz durum ekonomik kriz olmaktan çıktı, ekonomik şiddete hatta ekonomik teröre dönüştü. Halkı itip kakanların, kamu kaynaklarını sömürenlerin “milletin adamı” olmaktan çıkalı çok oldu; geniş halk kitlelerinin hakkını hukukunu değil, sermaye sınıfının çıkarlarını gözettiğini yüzlerine söylemenin zamanı geldi ve geçiyor. Saraylarda oturup halkı değil, bir avuç yandaşı düşünen siyasi iktidar değişmedikçe; işçilerimiz açlık sınırının altında ücret almaya, çocuklarımız okula yarı aç gitmeye devam edecek.
Saray sofralarında karınlarını doyuranların, halkın kaynaklarını sömürerek zenginliklerine zenginlik katanların iktidarı, sadece bu nedenle bile olsa, halkın oylarıyla yıkılmak zorunda.