CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, yurt dışında kurulan vakıflara yapılan para transferi hakkında açıklamalar yaptı. TÜRGEV ve Ensar Vakfı’nın ABD ve İngiltere’de kurdukları TURKEN Vakfı’na aktarılan paraların bir milyarın liranın üzerinde olduğunu, bu paraların siyasi iktidarın seçimi kaybetmesi sonrasında yurt dışına çıkacak iktidar yanlılarına imkân sağlamak için aktarıldığını açıkladı.
Kimileri Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarını “Eee ne var bunda, bu bilgiler zaten vakfın açık kaynaklarda var” diyerek önemsizleştirmeye çalışsa da açıklamanın önemi, açıklamaya karşı verilen tepkilerden ve siyasi zemine yaptığı etkilerden anlaşılabilir. Tıpkı SADAT’ın kapısına gidilmesinin hemen ardından “tanımıyorum, ilgim yok” yönünde verilen tepkiler gibi TURKEN konusunda gösterilen tepkiler de zülfü yâre dokunulduğunu ortaya koyuyor.
Turken Vakfı kendisine aktarılan paralarla “öğrencilere barınma imkânı sunulduğunu, seminer vb. sosyal etkinlikler yapıldığını” açıkladı. Oysa TÜRGEV’in internet sitesine bakarsanız, TURKEN, ABD’de bulunan 8 öğrenci evinde sadece 50 öğrenciye barınma imkânı sağlıyor. Toplanan parayla barınma sağlanan öğrenci sayısının orantısız olduğu görülüyor.
Kılıçdaroğlu’nun TURKEN açıklamasının iki önemli etkisi var. Bunlardan ilki bu yöntemle para aktarılmasının, para kaynaklarıyla paranın kullanım biçiminin ifşa edilmiş olmasıdır. Diğeri ise iktidarın kırılganlığını ortaya çıkarması ve Erdoğan’ın şahsında iktidara yönelik olarak oluşturulmak istenen “yenilmezlik” halesinin giderek solduğunu göstermesidir. “Yenilmez, yenilse de gitmez” denilen bir iktidarın kaybedeceğini görüp iktidarı kaydettikten sonrası için kendisine yurt dışı planları yapması
ve bunun herkesin gözü önüne serilmesi muhalefetin uzun süredir elinde tuttuğu psikolojik üstünlüğü güçlendirecektir.
Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara yönelik sözleri de önemli sonuçlar ortaya çıkaracak nitelikte. Eski bir bürokrat olan Kılıçdaroğlu, devlet mekanizması içinde görev alan bürokratların tavrının ve bürokrasinin göstereceği reflekslerin ne kadar önemli olduğunu biliyor. Bu nedenlerdir ki daha önceki açıklamalarının bürokraside yarattığı etkiyi tahkim etmeye çalışıyor. Son açıklamasında hukuk dışına çıkan, “kirlenmiş” olarak nitelediği bürokratlara yönelik sözleri bu açıdan önemliydi. Zaten Erdoğan da açıklamanın önemini gördüğü için hemen cevap verdi.
Ancak Erdoğan’ın verdiği cevap ve bürokrasiye sahip çıkışı o kadar cılızdı ki Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları sonrasında kendini güvende hissetmeyen kamu görevlilerindeki kaygıyı daha da arttırmış olmalı. Zira Erdoğan konuşmasında, bürokratları “herkesin eleştirebileceğini”, “işini yapan her kamu görevlisinin teminatının hukukun ta kendisi” olduğunu söyledi. Oysa Kılıçdaroğlu’nun işaret ettiği kamu görevlileri “hukukun teminatına” değil, “siyasi iktidarın teminatına” ihtiyaç duyan kişilerdi. Nitekim bu durumdaki bürokratlar, hukukun işler hale gelmesi durumunda başlarına nelerin gelebileceğinin farkındalar. Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun bürokratlara yönelik olarak yaptığı uyarıların önümüzdeki günlerdeki etkisinin daha da büyük olacağını söyleyebiliriz.