KILIÇDAROĞLU NEDEN SÜREKLİ HEDEFTE?

KILIÇDAROĞLU NEDEN SÜREKLİ HEDEFTE?
Erdoğan, AKP Grup Toplantısı’nda bir kez daha bilineni telaffuz etti ve “Parti de devlet de benim, herkes ayağını denk alsın” dedi. Bir haftalık “reform” muhabbeti, Bahçeli’den gelen sert mesajlarla AKP-MHP bloku için “olağan”...

Erdoğan, AKP Grup Toplantısı’nda bir kez daha bilineni telaffuz etti ve “Parti de devlet de benim, herkes ayağını denk alsın” dedi. Bir haftalık “reform” muhabbeti, Bahçeli’den gelen sert mesajlarla AKP-MHP bloku için “olağan” hale gelen kutuplaşma siyaseti ile yeniden buluştu.
Her alanda yönetemez hale geldiği ve çaresizliği arttığı için Erdoğan 40 yıllık yol arkadaşı Bülent Arınç’ı değil, siyasi ikbali için Bahçeli’yi tercih etse de Arınç'ın istifası önemli. Arınç istifa öncesi “geri vites” yapsa da, oğlu AKP Milletvekili Mücahit Arınç “Bu denizde bir tek gemi ve tek bir reis var” dese de Arınç’ın çıkışını “danışlıklı dövüş” olarak veya yalnızca “kayıkçı kavgası” olarak değerlendirmek hem eksik hem de haksızlık olur…
“Ömrüm boyunca hukukun üstünlüğünü ve adalet kavramını savunan birisiyim” diyen ama istifasında bile “konuşamayan” Arınç ve benzerlerine kuşkusuz “değişim-dönüşüm” misyonu biçmemek gerekiyor ama buna rağmen Arınç’ın, "Türkiye'nin yargı, ekonomi ve başka alanlarda reformlara duyduğu ihtiyaç aşikardır. Ülkemizin rahatlamasına ve milletimizin dertlerine çare bulunmasına ihtiyaç vardır" tespiti AKP’de işlerin daha da karışacağını ve istifalar devam edeceğini işaret ediyor… Farklı özellikler taşısa da Berat Albayrak, Bülent Arınç, Cemil Çiçek, İhsan Arslan, Galip Ensarioğlu çıkışları bunu gösteriyor…
ERDOĞAN SERTLEŞMEYİ TERCİH ETTİ
Geçen hafta hukukta, demokraside, ekonomide reformlardan bahseden Erdoğan’ın grup toplantısında CHP’yi ve Kılıçdaroğlu’nu “tek parti faşizminin” artıkları diye hedefe koyarak, reformu reddetti ve “daha fazla sertleşeceğim” dedi ve “muhalefetle ama esas olarak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile kavga etmenin dozunu arttıracağım” mesajı verdi…
Peki Erdoğan’ın, Bahçeli’nin, bugünlerde Çakıcı’nın, hatta iktidar blokunda yer alan birçok kişinin, her fırsatta Kılıçdaroğlu’na yönelik bu kadar hakaret etmelerinin, tehditler savurmalarının nedeni nedir?
Birincisi, iktidar bloku milliyetçiliğin ve dinin Türkiye siyasetinde halen ciddi iş yaptığını biliyor. Milliyetçilik ve din karşıtlık yaratmadan etkili olamaz!
İkincisi, Kılıçdaroğlu’nun iktidar blokunun kurguladığı “iki partili” sistem ve “yüzde 65 – yüzde 35” ezberini bozarak “yüzde 50 yüzde 50” gerçekliğini ortaya çıkarmış olması, aynı kaldırımda bile yan yana yürümeyecek birçok siyasi partiyi ve çevreyi “Millet İttifakı” etrafında toplamış olması, bu politikayla iktidarı hem 31 Mart’ta hem de 23 Haziran’da yalnızca matematiksel ve siyasi olarak değil psikolojilerini de bozarak “yenmiş olması” Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıların kuşkusuz en önemli nedeni.
Üçüncüsü, kamuoyunda açıkça konuşuluyor olmasa da Kılıçdaroğlu’na yönelik büyük saldırı ve nefret dalgasının bu siyasi nedenler dışında başka bir nedeni daha olduğu kesin: Kılıçdaroğlu’na seçildiğinden itibaren ona karşı sonu gelmez büyük bir nefreti geliştirmenin, hatta zaman zaman onu meydanlarda yuhalatmanın, Çubuk’ta Madımakvari bir linç girişiminden geçirmelerinin, Çubuk iddianamesinin “bir linç girişimi değil, bir protesto eylemi” olarak sunulmasının nedeni, Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliği!
DOKUNULMAZLIK KALDIRILIR MI?
Çözümsüzlüğü artan iktidar bloku gerilimi daha da arttırmak, kutuplaşmayı derinleştirmek için şimdi Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldırabilir. Bahçeli’nin grup konuşmasında bunu bir kez daha dile getirmesi de MHP’lilerin başvurusuyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Kılıçdaroğlu aleyhinde fezleke hazırlayarak meclise göndermesi de tesadüf olamaz ve Erdoğan, Kılıçdaroğlu’nun dokunulmazlığını kaldırılması istemini meclise getirebilir!
Emine Erdoğan’ın “katiller, mafya babaları, zorbalar rol model gibi lanse edilmesin" dediği bir ortamda Erdoğan’ın Çakıcı ile ilgili halen konuşmaması, Canan Kaftancıoğlu ile ilgili takipsizlik kararının kaldırılması, İçişleri Bakanı’ndan sonra Bahçeli’nin de İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na ayar vermeye çalışması ve kulaklara “kayyım atanacak” lafının üfleniyor olması bu kaygıyı güçlendiriyor.
Umarım yanılırım…

Öne Çıkanlar