Erhan Karadağ
“Kestiğin ağacın gölgesinden kalk”
İkizköy’de ağaç katliamını durdurmak için nöbet tutan vatandaşlar gölgede konuşlanmış TOMA’lara ve jandarma birliklerine böyle sesleniyor. Ağaç kesilmesini protesto eden çevre gönüllüleri dün de Jandarma ile karşı karşıya geldi. İkizköy nöbeti 11’inci gününde.
Çevreci vatandaşlar slogan atarken, onların hemen yanında duran İkizköylü kadınlar “Bizim suçumuz ne? Niye düşman olduk biz” diyerek ağlıyorlar. Evi ve tarlası kesim sahasının ortasında kalan İlkay Demir: Kurdun kuşun yuvasını bozdular ben daha ne isteyim, burada büyüdüm, burada ölmek istiyorum. Evimin arkası kesim önü kesim ben öksüz kaldım, tozun içinde kaldım. Ben de vatan evladıysam bu toprakta büyüdüysem niye burada ölemeyeyim.”
- İlkay Demir (İkizköylü) :
“Bu ormanın tek dalı kalasıya kadar direneceğim. Evimi kaldırırlarsa tapulu arazim içine bir çadır kuracağım tek bayan olarak belki korkuturlar ama korkmayacağım sonuna kadar devam.”
Limak ve IC şirketleri 4 yıl kömür çıkartsın diye İkizköy’ün bin yıllık doğal hayatı kolluk güçlerinin koruması altında yerle bir ediliyor. Zaman zaman gerilimin tırmandığı sahada jandarma birliklerinin sayısı önceki gün itibarıyla artırıldı. Muğla Valiliği’nin “Bölgede ağaç kesim işlemi bitmiştir” açıklamasından sonra jandarma sayısının artması şüpheleri artırdı. Akbelen’de ağaç kesiminin bittiğine kimse inanmıyor, halkın tepkisi sürüyor.
TMMOB, TTB, KESK ile kamu işçi sendikaları da alana gelerek Akbelen'in doğasını koruma çabasına destek veriyor.
CHP Muğla milletvekilleri de alanda nöbete katılırken, diğer illerden vekiller de dayanışma amacıyla İkizköy girişindeydi.
Tartışılan bölgede dün jandarma bariyerleri eylem alanını ve çevre gönüllülerinin çadırlarını içinde tutacak şekilde abluka altına alındı. Jandarmaya ait iki sinyal kesici araç devreye sokuldu ve ağaç kesim sahasının dış dünyayla görüntülü irtibatı kesildi.
Maden çıkarılması planlanan saha ile jandarma barikatı arasına demir kaynakçıları getirtilerek tel çekildi.
Otobüslerle takviye edilen yeni jandarma ekipleri alanda önceden görev yapan askerlerle yer değiştirirken ağaçların gölgesinde beklemeleri protesto konusu oldu. Ağaç kesimini engellemek için bölgeye gelenler uzunca bir süre “Kestirdiğin ağacın gölgesinde durma”, “Madem kesilmesine göz yumuyorsun, niye o ağacın altındasın” diye bağırdılar.
Zaman zaman yükselen gerilimde bir kişi gözaltına alındı. Muğla Valiliği ağaç kesiminin durduğunu açıklamıştı ama bölgede güvenlik güçlerinin aldığı önlemlerin dün itibarıyla artırılması kesimin devam edebileceği yönündeki görüşlere ağırlık kazandırdı. Sinyal kesici iki araçla birlikte bölgede görevlendirilen üst rütbeli subayların sayısı da artırıldı. Kamyonlar dolusu demir bariyerler maden sahasındaki çalışmaların ve gerilimin devam edeceğinin işareti gibiydi.
Güvenlik bariyerinin “girilemez” bölgesinde, kesim yapan firmanın saha ofisinin hemen yanında üst rütbeli subaylar için de özel çadır alanları oluşturulmuştu.
Ne olacağını, ne zaman olacağını bilmeyenlerin direnişi çam ağaçlarının altındaki panellerle, söyleşilerle, zaman zaman atılan sloganlarla sürerken asıl söz sahibi olan köylüler, kesim alanında toprağı olanlar konuşmaktan bıkmıştı. Ne soru dinlediler, ne konuşmak istediler. Biraz ısrar edince “Niye konuşmuyorsunuz” diye sorunca verdikleri cevaplar bile yürekleri burkmaya yetiyordu:
- Aytaç Yakar:
“Benim tapulu arazime gelenleri, buraya bize desteğe gelenleri ters kelepçe vurup boynunu yere eğip de götürdüler. Ne demek! Dört senedir biz buradayız; tapulu arazi burası. Bana bak, -tarlayı tapu tutar, kadını da nikâh tutar- bu kadar düşük olmasın gari yeter. Şu Türkiye kendini biraz toparlasın gari. Bitirdiler kestiler ne kaldı zati. Orda üç tane ağaç kaldı onu da kesecekler. Yakında buraya da girecekler korkuyorum yani. Ben bi kere o yok olan köye ev yaptım 5 ay sonra ihtarname geldi buradan da kalkacaksın diye. Paralar teklif ettiler ben gene, para reddettim. Anahtar alıp anahtar vereceğiz dediler gene kabul etmedim. Niye, köyümün, vatandaşımın yanında, toprağımın başında olacağım diye kabul etmedim. Yeter ya yeter, bu kadar da bizim üstümüze gelmesinler. Bir kere taşındım beş ay sonra geldi yine ihtarname, yine kalkın gidin ne demek ya? Ben kalkmayacağım dedim, öldürecekseniz beni burada öldürün dedim, gene vermedim gene de vermiyorum. Vermek de istemiyorum yani.”
- İlkay Demir:
“İki senedir mücadele verdiğimiz çamları şu anda elimizden gözümüzün önünden cayır cayır tomruklara şey ediyorlar. Sanki bizi terörist gibi görüyorlar. Terörist olsak bu kadar askeri jandarmayı üzerimize salmazlar. Kendi arazimizi gözümüzün önünde alınca çok zorumuza gitti. Tapulu arazimizi belki yarın elimizden çıkaracaklar. Benim evim şu anda kömür sahasının ortasında. Sağı solu kapandı. Benim çocuğum şimdi asker korkusundan evin içinde hapis. Bizim elimizi kelepçelemişler. Ben durumuma çare bulmak istiyorum. Bu işleri çıkarsınlar. Hani orman yasağı vardı yok, hani zeytin yasağı vardı yok. Bu kadar iş olmaz. Ben tarlayı verecek halde değilim. Hiçbir şey teklif etmediler. Bu ormanın tek dalı kalasıya kadar direneceğim. Evimi kaldırırlarsa tapulu arazim içine bir çadır kuracağım tek bayan olarak belki korkuturlar ama korkmayacağım sonuna kadar devam. O kadar üzüldüm ki! Kurdun kuşun yuvasını bozdular ben daha ne diyeyim. Evimin arkası kesim önü kesim, ben öksüz kaldım tozun içinde kaldım. Ben de vatan evladıysam bu toprakta büyüdüysem bu toprakta ölmek istiyordum ama… Niye bu kömür, üzerimize üzerimize geldi. Bitsin gari. Hayır, hayır, hayır, kömüre hayır.”
- Güler Döşeme:
“Orada araziye ev yaptık orada yaşıyorum. Gürültü, dinamit atıldığı zaman sallanıyor evimiz. Bizden tarlaları istiyorlar biz de vermeyeceğiz, vermek istemiyoruz yani. Muhtar konuşmuyor zaten. Para teklif ediyorlar, ne isterseniz yapacağız diyorlar, biz de kabul etmiyoruz. İki yıldır burada bekliyoruz. Topraklarımızı vermeyeceğiz imza da atmayacağız.”