Murat Aydın
Kafasına vurulan çocuklar değiştirecek
Cumhurbaşkanı Erdoğan Rize’deki açılışta kurdeleyi erken kesen çocuğu, parmağının dış boğumunu kafasına vurarak uyardı. Aynı toplantıda saçını topuz yapan bir başka çocuğu saçının şeklinden dolayı azarladı. Yandaş medya haberi “Açılıştan gülümseten anlar” diye verdiyse de bu davranışlara muhatap olan çocuklar ve olayı izleyen bizler için ortada gülümseten bir şey yoktu.
Değindiğim bu olay yaşadığımız bunca şeyin arasında önemsiz bir ayrıntı gibi görülebilir. Siyasi iktidarın otoriter ve totaliter yönetim anlayışıyla hepimizin kafasına vura vura yaptıkları karşısında bu yaşananın sıradan bir olay olduğu bile söylenebilir. Ama muhatap olduğumuz yönetim anlayışını açıkça önümüze sermesi bakımından önemli bir olayla karşı karşıyayız.
Ortaya koyulan anlayış, liderin olduğu bir törende, kurdeleyi ilk kesmesi gereken liderden önce kurdeleyi keserseniz çocuk bile olsanız sert şekilde uyarılacağınızdır. Çocukluğunuzun ya da ergenliğinizin parçası olan yerinde duramama hali, saç şekliyle kendini ifade etme çabası otoritenin beğenisini kazanmaz bilakis onun tepkisine mazhar olur. Sınırlarınızı otorite belirler ve siz ancak bu sınırlar içinde kalırsanız beğenilir, onaylanırsınız. Belirleyici olan sizin kişilik özellikleriniz değil otoritenin bakış açısıdır. Bu bakış açısına uygun davranmadığınız takdirde size gösterilecek tepki kelimenin her anlamıyla kafanıza vurulmasıdır. Böyle bir şey olduğunda yani otorite tarafından kafanıza vurulduğunda size yapılan bu muameleye karşı çıkmak, tepki göstermek gibi bir düşünce aklınızdan bile geçmez. Böylesi bir tepkinin olabilirliği ihtimal dâhilinde bile görülmez ve size yapılan bu muamele “gülümseten an” olarak tanımlanabilir.
Sizi sert şekilde eleştiren kişiyi dikkatle dinliyor görünmek ve sakin kalmak, çok kızdırsa da nezaket göstermek bazen hepimizi zorlar. Yöneticiler bazen içlerindeki duygu ve düşünceleri dışa vurmanın onları zorda bırakacağını düşünür ve daha kontrollü hareket eder. Çevrenizdeki kişilere saygı göstermek herkes için bir gereklilik ise de bu durum yöneticiler bakımından bir zaruret ve hatta görevdir. Anlaşılan o ki siyasi iktidar, iktidar olmanın kendisinde hissettirdiği güç duygusunun etkisiyle bu zaruretleri bile göremeyecek halde.
Halkının en az yarısını ötekileştiren, siyasi rakiplerini aşağılayan bir dil kullanmayı siyaset tarzı sayan siyasi iktidarın ve onun liderinin çevresine karşı gösterdiği yukardan bakma, beğenmediği durum ve olaylara sert tepki gösterme hali muhatap olunan kişi çocuk olduğunda dahi değişmiyor. Sürekli öfke diliyle konuşan, çevresiyle şiddetli kavgalar yapanların çocuklara dahi toleransının kalmadığını görmek en basit anlatımla üzücü.
Yaşanan olay bize bunları bir kez daha gösterse de neyi, ne zaman ve ne şekilde yapacağımızı söyleyen, saçımızın şekline laf eden, bunları beğenmeyince kafalarımıza tık tık diye vuran siyasi iktidarı değiştirecek en büyük gücün kafasına vurulan, saçına laf edilen çocuklar ve gençler olacağını bilmek geleceğe dair umudumuzu tazeliyor.