Şengül Hablemitoğlu

Şengül Hablemitoğlu

Kadın Sağlığı Ürünlerine Erişmek Bir Sosyal Adalet Meselesidir: Menstrüasyon (Regli) Yoksulluğu

Menstrüasyon (adet-regli dönemi), doğası gereği insan onuru ile ilgilidir. Kadınlar aylık periyodlarda güvenli ve sağlıklı araçlara erişemedikleri zaman, menstrüasyonlarını onurlu bir şekilde yönetemezler. Bu da kadınların temel insan haklarından yararlanmalarını engeller. Ayrıca sadece kadınları değil, regli gören trans bireylerin ve farklı cinsiyet kimliklerinin de insan hakları ihlaline neden olur. Menstrüasyon sırasında sağlık ürünlerine erişmeyi etkileyen çeşitli faktörler vardır;


Kamusal yaşamdan dışlanma
Regli olmanın/adetin kirli ya da ayıp olduğu algısı pek çok toplumda kadınların karşılaştıkları kısıtlamalara katkıda bulunur. Yiyeceklere dokunma, dini mekanlara girme yasakları ya da kendilerini tecrit etme zorunluluğu gibi bazı kısıtlamalar kültüreldir. Bunlar menstrüasyon tabuları olarak ayrımcılığın temelini oluşturur.

Cinsiyetçi bakış
Diğer bir faktör kadınların regli döngüleri nedeniyle fiziksel ya da duygusal kapasitelerinin azalmasına ilişkin yaygın yanılgıdır. Bu fikir, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini güçlendirir.

Hijyen ve sağlık koşulları
Yoksulluk, doğal afet ve insan eliyle yaratılan krizlerin mağduru kadınlar, hapishanelerdeki kadınlar ve evsiz kadınların kültürel olarak uygun, kaliteli regli ürünlerine ve güvenli temizliğe erişimi sınırlıdır.

Artan güvenlik açığı
Menarş adı verilen menstrüasyonun başlangıcı, kız çocukların insan haklarını baltalar. Dünyanın birçok yerinde menarş, kızların evliliğe ya da çocuk doğurmaya/cinselliğe hazır olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilir. Bu inanç, kız çocukları erken yaşta evlilik ve cinsel şiddet de dahil olmak üzere bir dizi suistimale karşı savunmasız bırakır.


İngiltere kaynaklı uluslararası bir yardım kuruluşu olan Plan International tarafından 30 ülkede sağlık profesyonelleri arasında yapılan bir ankete göre; koronavirüs krizinin dünyada kızları ve kadınları regli dönemlerini yönetmekte zorladığı, birçoğunun ped bulamadığı, fiyatlardaki artışların, temel bilgi ve hizmetlere erişim eksikliğinin en yüksek düzeyde olduğu saptanmış. Geçtiğimiz yıl ülkemizde bir markette genç bir erkek kasiyer saldırıya uğradı hatırlarsanız. Pedlerin diğer başka ürünlerle birlikte kasada indirimde olduğunu söyleyen genci adamın biri darp etti. Gerekçe; “karıma nasıl Orkid dersin’’. Bir ara da sosyal medyada bazı marketlerde ped satışlarının poşetlendiğini de gördük. Şimdi de İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin kadınlara ücretsiz ped dağıtımının iyi düşünülmüş, kıymetli bir sosyal destek örneği olması bir kesim tarafından ‘’cinsel şiddet’’ olarak tanımlanıyor. Bu yaklaşım yazık ki, siyaseten çağdışı bir bakış olmasının ötesinde yukarıda açıkladığım olumsuzluklara neden olmaktadır. Regli dönemini utançla damgalamak; kadınları ve kızları değersizleştirme ve güçsüzleştirmenin bir aracı haline getirilmektedir. Türkiye kadınlar ve kız çocuklar için artık pek çok açıdan güvenli değil. Bunu kabul etmek, bugünlere gelişimize kahrolmamak mümkün mü?..

Biliyoruz ki, dünyanın her yerinde kadınlar regli oldukları için yaşamın gerisinde kalıyorlar. Regli dönemi yoksulluğu gelişmiş ülkeleri de içine alan küresel bir sorun. Örneğin, İngiltere de bile, her 10 kızdan 1’inin regli ürünleri satın almaya parası yetmiyor, 5 kızdan 1’i düşük maliyetli hijyenik olmayan başka seçeneklere yöneliyor ve kızların yarısının o günlerde okula devamları etkileniyor. Ancak regli dönemi yoksulluğu sadece satın alma gücü ile ilgili değil. Çoğu kadın ve kız çocuğu, hijyenik koşullara da erişemiyor. Tıpkı yaşanılan örnekte olduğu gibi, damgalama ya da menstrüasyonla ilgili batıl inançlar/dini dogmalar nedeniyle regli dönemini onurlu bir şekilde yönetmeleri de mümkün olmuyor. Ayrıca regli döneminden utanmamak önemli olsa da regli döneminin fiziksel ve ruhsal etkileri yokmuş gibi “normal görünme/devam etme’’ baskısı da yanlış bir mesaj veriyor. Bu, tüm kızların ve kadınların regli dönemini aynı yaşamadıklarının anlaşılmadığını ve önemsenmediğini de gösteriyor. Çünkü bu dönemde, dinlenmeye ve öz bakıma zaman ayırmanın ve bunu yaparken suçluluk duymamanın bir ihtiyaç olduğu da kabul edilmiyor.

Bloody Good Period adlı yardım kuruluşu, regli dönemlerinin ortalama olarak bir kadın için yaşam boyu maliyetinin 4,800 sterlin olduğunu tahmin ediyor. Temel ihtiyaçlarını bile karşılayamayan düşük gelirli aileler için, her ay regli ürünlerini satın almak imkânsız hale geliyor. Regli dönemi sağlık ürünlerine sınırlı erişim, kadınların rahatsız edici ve güvensiz geçici çözümler üretmelerine neden oluyor. Ayrıca, pedlerin tekrar tekrar kullanılmasına da yol açarak enfeksiyon riski yaratıyor. Bu çok net bir yoksulluk göstergesi ve ciddi bir sorun. Ancak bu sorunun devamlılığını sağlayan, regli dönemine ilişkin çeşitli damgalamalar var (stigmalaştırma). Regli dönemi, her kadının hijyenik, rahat ve onurlu bir şekilde yönetmesi gereken doğal bir biyolojik süreç. Özellikle sağlıklı bir bedensel işlevin göstergesi olan bu dönemin utanç duyulması gereken bir dönem olduğuna dair inanç ve baskılarla tabulaştırılması ve binlerce yıldır süregelen mitler; günümüzde hala kadınları kontrol etme yöntemi olarak kullanılıyor. Kadınların haklarını inkar etmenin, toplumsal konumlarını değersizleştirmenin ve güçsüzleştirmenin bir aracına dönüşüyor.

2017 yılında Plan International tarafından yapılan başka bir çalışmanın sonuçlarına göre; 14-21 yaş aralığındaki kızların yaklaşık yarısının regli döneminden utandıkları belirlenmiş. Ayrıca;
• Kızların %71'inin regli ürünleri satın almaktan utandıkları,
• Her 10 kızdan 1'inin anne ya da babasının bunu utanç verici buldukları ve konuşulmasını istemedikleri,
• Her 5 kızdan sadece 1'inin okulda kendisini rahatsız hissetmediği saptanmış.

Oysa kızları ve kadınları buna dair rahatça konuşabilmeleri için güçlendirmek, regli dönemindeki yoksulluğu ortadan kaldırmak için farkındalık ve eylem oluşturmayı destekleyebilecek en uygun çözümlerden biri.

Regli dönemi yoksulluğuna son vermek için pek çok şey yapılabilir;
• Regli dönemi ürünleri üreten markalar sosyal destek projeleri yapabilirler. Bizler de bu sorumluluğu alan markaları seçerek destekleyebiliriz.
• Küresel ya da yerel olarak bu alanda kampanyalar düzenleyen sivil toplum kuruluşlarına yardım edebiliriz.
• Konuyu daha fazla gündeme getirmeye katkıda bulunabiliriz. Bu anlamda değişik (!) fikirleri olan iktidar yanlısı gazete konuyu gündeme getirme şekli çarpık olsa da tartışmaya zemin hazırladı. Hem muhalefetin hem de iktidarın bu ürünlerdeki vergiyi sıfırlamayı taahhüt etmelerini sağlamak mümkün olabilir. Menstrüasyon hakkındaki toplumsal sessizlik, politika düzeyinde konuya girmekten kaçınma, cehalete ve ihmale yol açar. Bu durum, kadınları yoksulluk ve ayrımcılığa karşı savunmasız bırakır. Sosyal adaletsizliğe neden olur.

Regli dönemi aktivizmi 1970'lerde ABD'de başlamıştır. Ancak 2015 yılına kadar medya bu konudan uzak durmuştur. Bizde de durum pek farklı olmadı zaten. Son zamanlarda tabuları, damgalamayı ve sessizliği yıkmaya odaklanan birkaç uluslararası kampanya yapıldı. Bu kampanyalar sosyal medya üzerinden #PeriodsAreNotAnInsult, #HappyToBleed, #periodpositif, #FreeTheTampons gibi hashtag'lerle yayıldı. İngiltere'de, Laura Coryton regli dönemi ürünlerinden %5 KDV alınması için bir kampanya başlattı, Kiran Gandi 2015 Londra Maratonu'nu regli döneminde herhangi bir ürün giymeden koştu. Bu durum medyada tartışma yarattı ve bir kadın hakkı olarak regl sağlığı konusu daha çok gündeme gelmeye başladı. Sonuçta bugün, Avustralya, Kanada, İngiltere ve İrlanda’da hijyenik pedden vergi alınmıyor, İskoçya’da kadınlara ücretsiz dağıtılıyor.


Türkiye’de ise, hijyenik ped, lüks tüketim kapsamında değerlendiriliyor ve %18 KDV alınıyor. Bir süre önce 14 ve 18 yaşlarındaki iki kız kardeş Nehir ve Yeşim Çetintaş, change.org’da “lüks değil ihtiyaç, her kadın regli ürünlerine erişebilmeli’’ başlıklı bir imza kampanyası başlatarak Türkiye’deki hijyenik pedlerin vergi oranlarının düşürülmesi çağrısında bulundular. Ülkemizde konuyu meclise 2019 yılında KDV oranının %5’e çekilmesi için Sera Kadıgil taşıdı, Gülistan Kılıç Koçyiğit ise, 15-49 yaş aralığında kadınlara hijyen ürünlerinin tamamının ücretsiz sağlanmasına ilişkin kanun teklifi verdi. Ancak gündeme bile gelmedi. Ayrıca Türkiye’de 2016 yılından bu yana dezavantajlı bölgelerdeki kadınların ve kız çocukların hijyenik ürünlere erişiminde yaşadığı sorunların neden olduğu regli yoksulluğu kavramı üzerinde çalışan bir platform var; “Konuşmamız Gerek”. Bu platform, ped vb. hijyenik ürünlerin yüksek fiyatlarının kadınlar ve kız çocuklar üzerinde orantısız bir ekonomik yük oluşturduğunu sıklıkla dile getirdi. Üreticilerin ise, bu durumu umursadığı söylenemez. Buna dair bir yoksulluğun yaşandığının kimler farkında bilmem. Oysa regli dönemi sağlığı ve yoksulluğuna ilişkin, pandemi zamanında ve pandemi dışında, hükümlü kadınların ihtiyaçları da göz önüne alınarak, sosyo politik bir diyaloğun geliştirilmesine çok ihtiyacımız vardı. Ve hala var. Bu noktada şöyle bitirmek isterim; Tunceli Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu’nun, belediyede kadın çalışanlara ayda bir gün regli izni verilmesi hakkında, “benim değil, Kadın Meclisi ve Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Komisyonumuzun aldığı bir karar bu. Kadın arkadaşlarımız bunu bir ihtiyaç olarak görmüş ve bu yönde karar vermişse, ben bunu hak mıdır değil midir diye tartışmam” şeklinde dile getirdiği bir perspektifin ülkemize egemen olması dileğiyle…

Yararlanılan Kaynaklar
• https://yoppie.com/period-poverty
• https://plan-uk.org/media-centre/menstrual-health-day-global-period-poverty-and-stigma-getting-worse-under-lockdown
• https://www.bloodygoodperiod.com/
• https://www.independent.co.uk/voices/comment/here-s-why-i-ran-london-marathon-first-day-my-period-and-chose-not-wear-tampon-10455176.html

Önceki ve Sonraki Yazılar
Şengül Hablemitoğlu Arşivi