Bahadır Erdem
Huysuz Virjin - Değişen Türkiye - İstanbul Sözleşmesi
Şimdi diyeceksiniz bütün bunların birbiriyle ne ilgisi var. Olmaz mı, hem de nasıl var. Hepsi birbiriyle ilintili. Gelin hep birlikte bakalım.
Öncelikle üç gün önce kaybettiğimiz sahnelerimizin, beyefendi, kibar, görgülü komedyeni, usta sanatçı Seyfi Dursunoğlu’na rahmet diliyorum. Ailemden birisini ya da çok iyi tanıdığım, sevdiğim birisi vefat etmiş gibi üzüldüm. Seyfi beyin zaten en büyük özelliği bu değil miydi. Bütün seyircilerine kendisini aileden birisi gibi sevdirmişti. Hem de şovu için yarattığı, o eli belinde, bütün doğruları, iğnelemelerini müstehcen espriler ile süsleyerek insanların suratına hiç çekinmeden dobra dobra söyleyen, seyirciyi yerlerde sürükleyen, saçını başını yolan fettan kadın Huysuz Virjin tiplemesiyle.
Huysuz Virjin ile Seyfi Dursunoğlu bu ülkede elli yıl kabul ve saygı gördü. Halk bağrına bastı. Röportajında yedi yıl haftanın her gecesi yedi ayrı yerde sahneye çıkıyordum diyor Seyfi bey. Televizyonların prime time kuşağında en fazla reyting toplayan programları yaptı. Ancak bundan 6-7 yıl evvel Huysuz Virjin, RTÜK tarafından televizyonlardan silindi. RTÜK başkanı bütün televizyon yöneticilerini topladı ve televizyonlarda kadın kılığına girmiş erkek istemiyorum dedi. Böylece Seyfi Dursunoğlu, 45 sene halka sevdirdiği Huysuz Virjin karakteri ile şov yapamaz oldu.
O Seyfi Dursunoğlu ki halktan kazandığını gene halka döndürmek için servetini ÇYDD’ne bağışladı. Ölümünden sonra ise vücudunu kadavra olarak bilimin hizmetine Tıp Fakültelerine bağışladı.
Seyfi Dursunoğlu soruyor bir röportajında, ’45 sene beni halk bağrına bastı da şimdi ne değişti’.
Ben cevabını hemen vereyim. 20 yıllık iktidarın seçmenden oy toplamak için taktiği değişti. AK Parti iktidarının, son on yılda başarı grafiği aşağı düşüp halkın memnuniyetsizlikleri arttıkça, iktidar kendi seçmenini bir araya getirecek ve muhalefet seçmenine karşı adeta cepheleştirecek formüllerin peşine düştü. En kolay formül ise muhafazakar seçmeni, din, iman, kadın hakları, başörtüsü yasağı, Ayasofya, İstanbul Sözleşmesi ve LGBTİ üzerinden ayrıştırmak.
Hükümet bunu önümüzdeki seçimlere kadar her geçen gün artan oranda yapacak. Zira seçmene ne ekonomide ne de başka alanlarda artık ümit veremiyor. Işık tutamıyor. O zaman da en kolay yol, seçmeni korkutarak konsolide etmek. Bu CHP anlayışı var ya bu CHP anlayışı, bir başınıza gelir ise çocuklarınız eşcinsel olur. Ayasofya’yı gece kulübü yapar ve bunun gibi bir dolu kabul edilemez sözlerle seçmenini bir arada tutmaya çalışıyor. Zira artık her bir seçmen kıymetli. Ne de olsa Cumhurbaşkanı seçilme ve hükümet etme %50+1’e bakıyor.
Hükümet özgürlük veremeyince işi yasaklarla götürmeye çalışıyor. Huysuz Virjin’e yasak. Netflix’e, Youtube ve Blue TV’ye yasak. RTÜK, Netflix’i çağırıyor, dosyayı önüne koyuyor. Falanca filanca dizilerde eşcinsel karakterler var kaldır. Hangisinde var. Casa del Papel de. Bütün dünyanın merakla seyrettiği bu dizi masaya yatırılınca da Netflix masadan kalkıyor.
Ben de diyorum ki ‘hadi Allah aşkına şu Netflix’i yasaklayın. Ne olur bir yasaklayın da görürsünüz bakın X kuşağı da, Y kuşağı da, Z kuşağı da bakın size neler ediyor’. Hastag hazır, ‘sizeoymoyyok’.
Hükümet, eleştiriden, gülmekten ve komediden açıkça korkuyor. Bu halkın sevgilisi olmuş, yıllarca bu ülkenin her bakanını, başbakanını, cumhurbaşkanını eleştiren komedyenlerini bir düşünün. Zeki- Metin ikilisi, Levent Kırca, Ferhan Şensoy. Şimdi mümkün mü, Olacak O Kadar programının televizyonlarda yayınlanması. Mümkün mü Devekuşu Kabare tiyatrosunun o seyirciyi gülmekten kırıp geçiren komedi tiyatrosunun yapılması.
Şimdi öyle bir dönem ki 77 yaşındaki Metin Akpınar ile 75 yaşındaki Müjdat Gezen’e ceza davası açılıyor. Ne için Cumhurbaşkanını eleştirdiler diye.