Bahadır Erdem
Hukukun İpine Tutunun
Yüksek İstişare Kurulu üyesi sayın Bülent Arınç’ın, Enis Berberoğlu ve Selahattin Demirtaş hakkındaki açıklamaları sonrası başına gelenler hepimizin hafızasında tazeliğini koruyor. “Hukuken bırakılmaları lazım, Anayasa Mahkemesi Kararlarına ve AİHM Kararlarına uyulması lazım” dedikten sonra, önce sayın Bahçeli tarafından siyasi nezaketin ötesinde bir dil ile topa tutulmuştu. Daha sonra hemen TV programlarında ne idüğü belirsiz, mesleklerinin ne olduğu bilinmeyen, hukuk adına konuşma yeterlilikleri bulunmayan ve adeta sırtlan gibi kendilerine gösterilen ava saldıranların çirkin diline düştü. En sonunda da sayın Cumhurbaşkanı konuştu ve sayın Bülent Arınç YİK’dan istifa etti.
MUHTEŞEM U DÖNÜŞÜ
Şimdi de bir başka YİK üyesi sayın Cemil Çiçek geçen gün Haber Globalde aynı şekilde, Enis Berberoğlu ve Selahattin Demirtaş hakkında verilen AYM ve AİHM kararlarına uyulması gerektiğini söyledi. Ben tam bu yazıyı yazmaya başladığımda ve “Bakalım sayın Cemil Çiçek’in başına da Arınç’ın başına gelenler mi gelecek, o da YİK’ten istifa mı etmek zorunda kalacak” diye yazarken, haber kaynaklarına sayın Çiçek’in yeni beyanatı düştü. “Sözlerim başka tarafa çekildi. Benim sözlerimi başka tarafa çekmeyin. Ben hukukun işini hukuka bırakalım dedim” diyerek muhteşem bir U dönüşü ile bir önceki sözlerine açıklama getirdi.
Belli ki sayın Çiçek, hukukçu kimliği ile kendisine Haber Global’de soru sorulduğunda mecburen hukuk ne diyorsa öyle konuştu. Hukukçu kimliği ve yılların duayen siyasetçisi olarak başka türlü konuşmak içinden gelmedi. Ancak hemen ertesinde artık kimler ne dedi ise ikinci açıklamayı yapmak zorunda bırakıldı.
Şimdi size soruyorum. Bu ülke ne zaman bu hale geldi? Ne zaman bu hale getirildi? Kim getirdi? Kim gerçekleri söyleyenlerin üzerinde bu kadar baskı kuruyor. Sayın Çiçek aslında iki açıklamasında da aynı şeyi söylüyor; “AYM ve AİHM kararlarına uyalım.”
HUKUKUN İŞİNİ HUKUKA BIRAKALIM
AYM ve AİHM kararlarında ne denmiş? “Berberoğlu ve Demirtaş’ın uzun tutukluluk halleri, Anayasa’ya ve AİHS’ne aykırıdır, yargılama esnasındaki tutukluluğu sonlandırın” denmiş. Öyleyse sayın Çiçek, “AYM ve AİHM kararlarına uyalım” dediğinde ne demiş oluyor? “Tutukluluk halini sonlandırın” diyor. Sayın Çiçek, “Sözlerimi yanlış tarafa çekmeyin, ben hukukun işini hukuka bırakalım dedim” derken de, aynı şeyi söylüyor. Zira hukuk aynen Cemil Çiçek’in söylediğini söylüyor. İki beyanatın birbirinden farkı ne? Hiçbir farkı yok. Ancak birincisini hukukçu Cemil Çiçek söylüyor, ikincisini ise siyasetçi Cemil Çiçek söylemek zorunda kalıyor. Aynı şeyi söyleyerek, güya farklı şeyler söylemiş gibi yapıyor. Zira bugünün Türkiye’sinde ya yeni Türkiye’nin lisanına göre konuşacaksın ya da linç edileceksin.
Türkiye’de son yıllarda hukuk kararlarına uymamak gibi bir alışkanlık geliştirilmeye başlandı. Düşünün ki 14. Ceza Mahkemesi, AYM kararına uymuyor. Hadi AİHM kararlarına uymamayı, “Vay efendim biz AİHM kararlarına uymak zorunda mıyız, biz sadece Türk Mahkemesi kararlarına uyarız, AİHM değil Türk yargısı karar verir” gibi hukuka aykırı bir bahane üreterek, güya milleti ve kendinizi kandırıyorsunuz. Peki AYM kimin mahkemesi? Bu ülkenin en üst yargı organı değil mi? Verdiği kararlar Anayasaya göre, bütün mahkemeleri ve herkesi bağlamıyor mu? AYM kararlarına uymamanın bahanesi ne? İşinize gelmemesi.
Bu hukuka uymazlıkla, Türkiye’de vatandaşın yargıya güveni, tarihin en düşük seviyesine indi. Bu iş daha fazla böyle gitmez. Milletin canına tak etti. Her gece tvlerdeki tartışma programlarında hakkı, hukuku ve doğruyu savunanların, sırtlan kılıklılarca linçe uğramasını daha fazla seyretmek istemiyor. AİHM kararını anlatıyorsunuz, hukuken ne anlama geldiğinden söz ediyorsunuz; ne dediğiniz gayet açık, aynı sayın Çiçek gibi, “kararlara uyalım” diyorsunuz, programdaki AK Partili ya da MHP’li size ısrarla soruyor. “Yani ne demek istiyorsunuz, yani ne demek istiyorsunuz, falanca ya da filanca serbest mi bırakılsın diyorsunuz, hadi açıklayın, açıkça söyleyin.” Siz gene hukukun devleti de herkesi de bağlayan doğrularını söylüyorsunuz ve o AK Partili ya da MHP’li vatandaş, güya kendince istediğini elde etmiş oluyor. Falanca siyasetçi, gazeteci ya da hoca, ‘falanca serbest bırakılsın’ dedi diyerek, paçavra haber siteleri ya da paçavra kağıtlarda, sizi manşet yapıp linç ettirmeye kalkıyor.
KANDIRMAYA ÇALIŞARAK ÜLKE YÖNETİLMEZ
Nereye kadar beyler, soruyorum nereye kadar? Bakın size söyleyeyim bu iş böyle gitmez. Doğruları gizleyerek, hukuka uymayarak, aynı yalanları her gün kırk kere tekrarlayıp, milletin bir kısmını kandırmaya çalışarak ülke yönetilmez. Hiç kusura bakmayın buraya kadar. Bu millet size sonsuz bir toleransla 18 yıldan beri sonsuz bir kredi açtı, ama siz bu kredilerin hepsini tükettiniz. İlk seçimde gidicisiniz. Üstelik de AYM ya da AİHM kararlarına uymadığınız için de değil.
SİZİ EKONOMİK KRİZ GÖTÜRECEK
Bütün bu hukuksuzlar çok çok önemli ama sizi esas götürecek olan, bu hukuksuzlukların da sebep olduğu büyük ekonomik kriz. Millet sizi bebeğine mama alamadığı için yollayacak. Pazarda dolanıp dolanıp, bir kötü Pazar filesini dolduramadığı için yollayacak. İşsizlikten ve pandeminin başından beri bir senedir 1380 TLye evde aç açına beklediği için yollayacak. Bütün yardımları AK Parti’ye kayıtlı seçmene dağıttığınız için yollayacak. Gençlerin hayattan ümit kesmesine yol açıp, gözlerini ve ümitlerini yurt dışına diktiğiniz için, ana babalar evlatlarına hasret yaşlanacaklarından korktuğu için, yollayacak.
Bu milletin feraseti çoktur. Sabrı çoktur, ama sabrı bir taştı mı, iktidarlara gereken dersi gider, sandıkta bir güzel verir. İşte o zaman bakalım bu tvlerde konuşan sırtlan kesim ne yapacak diye soruyorsanız eğer, hemen cevabını vereyim. İşte asıl en büyük dönüşü ilk önce onlar yapacak. “Biz zaten bu işin böyle gitmeyeceğini biliyorduk, ama ne yapalım üzerimizde büyük bir baskı vardı” diyerek iktidarı ilk onlar yalnız bırakacak.
Hukukçu olarak en önce siyasetçilere daha sonra da herkese iki çift lafım var. “Hukukun ipine tutunun. Hukuk sizi mahcup etmez. Boynunuzu bükmez. İçte de dışta da alnınız pek, başınız dik olur.” Benden söylemesi.