“Ben bir siyasi lider olarak bu oyuna gelecek kadar istikametimi kaybetmedim”
Cümle 1 yıl önce bizzat Cumhurbaşkanı tarafından Ayasofya’nın ibadete açılması tartışmaları ile ilgili gelen soruya yanıt olarak veriliyor.
Şimdi bu durumda son 1 hafta içinde yaşadıklarımıza bakınca Cumhurbaşkanı’na bir oyun mu düzenlenmiş oluyor?
Yine mi bir kandırılma durumu var?
Yoksa değişen bir şeyler mi oldu?
1 yıl öncesini hatırlayalım.
Yerel seçimlerde kaybedilen büyükşehirler, bozulan ekonomik dengeler, Merkez Bankası’nın ihtiyat akçesini hazineye aktarmalar, işsizlik fonunda biriken paraları zarardaki kamu bankalarına peşkeş çekmeler gırla gidiyordu.
Tüm bunların üstüne pandemi geldi.
O ihtiyat akçesi böyle durumlarda ihtiyatlı olmak için tutuluyordu. Ancak çoktan hazineye aktarıldığı için kullanılamadı.
Tüm dünya ekonomik olarak zor durumdaki vatandaşlarına karşılıksız yardımda bulunurken, bizden kat kat zor durumdaki Afrika ülkeleri bile elektrik, su faturalarını ödetmezken biz borç üstüne borç verdik insanlara.
İşten çıkarmaları engellemek için kısa çalışma ödeneğine işten çıkarmama şartı koyduk.
TÜİK zaten kıvamdaydı ama daha da kıvama getirdik ve geçtiğimiz Mart ayında bırakın işsizliğin artmasını TÜİK’e göre geçen seneye göre işsizlik azaldı.
Ama işe bakın ki bir önceki yıl Mart ayına göre işsizlik maaşı başvuruları ikiye katlandı.
Böylece istatistik işini de kendimize benzettik.
Halk artık homurdanmaya başlayıp “virüsten değil açlıktan öleceğiz” dedikçe gündeme alakasız bir konu attık.
Ama hiçbiri tutmadı.
Şimdi son koz olarak Ayasofya kullanıldı.
Geleceğe dönük çok tehlikeli bir adım atıldı.
Yabancı sermayenin kaçmaya yer aradığı ortamda bir bahane daha verildi.
Peki işe yaradı mı?
Kamuoyu araştırmaları hiç öyle demiyor.
Görülüyor ki Ayasofya’da işe yaramadı gündemi değiştirmede ve aç insanların karnını doyurmada.
Sırada ne var acaba?