Murat Aksoy
Gültekin ve eleştirinin yalnızlığı
"Özgürlüklerini savunmayanların ödedikleri bedel ağırdır."
George Orwell
Levent Gültekin, program yaptığı Halk TV’ye giderken onlarca insanın olduğu trafiğe kapalı yol-da yirmibeş kişinin saldırısına uğradı. Ve onu korumaya o insanların içinde sadece bir kadın gitti.
1 kişiye karşı 25 kişi.
Levent Gültekin neden saldırıya uğradı? Sadece yazıp, söylediği için.
En son görüşmemizde, bazı konuşmalarından rahatsız olanlar olduğunu söylediğinde ona sadece “dikkatli ol” diyebilmiştim. “Ne yapabilirim ki?” dediğinde susmuştum.
Gerçekten o an, yapabileceğimiz başka bir şey yoktu. Olmadığını da gördük.
Bu topraklar, geçmişten bugüne düşünmeye, düşünceye hele hele eleştirel düşünceye karşı çok sert oldu.
Ancak son yıllarda bunun dozu arttı. Siyasi iktidar da, devlet de kendilerine yönelik her eleştiriyi bir “düşmanlık” olarak algılıyor ve bu bakışla tepki veriyor.
Üstelik yapıcı eleştiriler de buna dahil.
GÜVEN SORUNU
Bunun temel nedeni, siyasi iktidarın da devletin de kendine olan güvensizliği.
Kendine güvenmeyen siyasi iktidar ve devlet, kendisine yönelik her eleştiriyi bastırmayı, yok saymayı ve yok etmeyi tercih ediyor.
İşsiz bırakıp, açlıkla terbiye etmeye çalışıyor.
Özgürlüğünü elinden alıp, hapse atarak sindirmeye çalışıyor.
Önce tehdit sonra da, 20-25 kişi ile dövdürerek, korkutarak susturmaya çalışıyor.
Kendi payıma hapis, Levent Gültekin’e sonuncusu düştü.
Başkalarına da başkası.
Saldırıda kırılan parmaklarının acısını hissetmeden yarım saat sonra yorumcusu olduğu programa katıldı. Hem olanları anlattı hem de ona yapılan saldırıya yol açan düşüncelerini benzer kavram seti ile tekrar etti.
Bir gazetecinin, sadece düşündüklerini ifade etmesinden dolayı şiddete maruz kalması demokrasi adına kabul edilebilir değildir. Ancak oluyor.
Gültekin’e yapılan saldırının temelinde son dönemde “milliyetçilik” ve bunun üzerinden yapılan siyasete yönelik eleştiriler vardı. Gültekin, bu siyasetin ülkeyi hedeflenenin tersine ayrıştırdığını söylüyor ve yazıyordu. Ki doğru söylüyordu.
Sadece bunları söylediği için saldırıya uğradı.
Yakın geçmişte, benzer eleştiriler nedeniyle Gelecek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Selçuk Öz-dağ, Yeniçağ Gazetesi’nden Orhan Uğuroğlu ve KRT TV’den Afşin Hatipoğlu benzer saldırıla-ra maruz kaldılar.
Yine çok uzağa gitmeyelim; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Çubuk’ta katıldığı bir şehit cenazesi töreninden sonra linç edilmeye çalışılmıştı.
Peki bu saldırıların failleri, etkili biçimde soruşturulup, caydırıcı cezalar aldılar mı?
Hayır.
Bütün bu saldırıları gerçekleştirenler hukuki süreçler etkili biçimde işletilemediği için serbestçe dolaşıyorlar. Bu serbestlik insanların önünü açıyor, onları cesaretlendiriyor. Siyasi polarizasyon ise bu süreci sadece hızlandırıyor.
Dahası bu saldırıları yapanlar, kime saldırdığını bile bilmiyor olabilirler. Mesela Gültekin’e saldı-ranların kaçı onu tanıyor? Kaçı yazılarını okuyup, yorumlarını dinlemiştir?
Çok az ya da hiç.
HERKES YALNIZDIR
Sonuçta, bütün bu saldırıların, baskıların tek bir hedefi var; eleştirilerin önünü kesmek, insanları sindirmektir.
Bu eleştirilerin dinip dinmemesi, tek tek bunu yapanlar kadar; toplumun ve siyasetin bu insanlara sahip çıkıp çıkmamasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Bu açıdan mesele sadece sosyal medyada “#YalnızDeğildir” etiketi altına yazıp, olanı kınamak değildir. Daha fazlasını yapabilmek ve siyasete doğrudan sahip çıkmakla ilgilidir. Yoksa tüm saldırıya uğrayanlar yalnız kalmaya devam eder.
Saldırı sonrasında çok kez konuştuğum Gültekin’i dün evinde ziyaret ettim, yalnızdı.
Kendisine gelen geçmiş olsun dileklerinden mutluydu, bu açıdan manevi açıdan yalnız değildi ama “başka bir şey daha olmalıydı” diyor.
Orwell’in 1984 romanından şu sözü bir kez daha paylaşalım; “Özgürlüklerini savunmayanların ödedikleri bedel ağırdır.”