Erhan Karadağ
Güçsüzün Hakkı Yok Güçlünün Hukuku
Edremit Körfezinde her gün farklı bir beldede pazar kuruluyor. Halden, seralardan gelenlerin arasında köylünün getirdikleri de var. Kaz dağlarının eteklerindeki köylerde, zeytinliklerin kıyısında, bahçelerde yetişen sebzeler meyveler süslüyor biraz da o pazarları. Kavunların karpuzların, al al domateslerin arasında, çıtır çıtır biberler, sakız kabaklar parlıyor. Kıyıda köşede bir yerde taze fasulye çuvalı duruyor. Ağzı açık çuval devrilmiş, yarısı içinde kalmış yarısı sofra bezinin üzerine dökülmüş yemyeşil taze fasulyeler müşteri bekliyor. İlaçsız, doğal mı doğal, boncuk mu boncuk, köylünün el emeği, dalından yeni koparılmış taze fasulye 7 Lira… Feracesiyle, oyalı yazmasıyla sanki bayram gibi giyinip her Cuma bir ya da iki çuvalla, biber, barbunya artık hangisi bolsa bahçesini pazara indiriyor Esma Hanım. Yolunu gözleyen, sürekli ondan sebze alan, özellikle yeşil fasulye getirecek diye bekleyen müşterileri var Küçükkuyu’dan Akçay’dan Güre’den. Bu yıl bir tuhaflık var ama. Ters bir şeyler dönüyor; Esma Hanım’ın pazara gelmesiyle kaybolması bir oluyor. Koca çuval bir anda yok oluyor son zamanlarda. O sırada Ankara... İktidar varoluş mücadelesi verirken uzun zamandır farklı seslere kulaklarını tıkıyor, kendisi gibi düşünmeyenlerin özgürlük alanlarını daraltıyor. Devlet olanakları, yargı, polis, tek sesli medya, bütün enstrümanlar muhalif olanın, eleştirenin, itiraz edenin karşısında. Farklı olana tahammül olmadığı gibi farklılıklar öne çıkarılıp kınanıyor, düşmanlaştırılıyor, ayrıştırılıyor. Ekranlar karartılıyor, gazeteciler hapse atılıyor. Muhalif belediyeler engelleniyor, yasayla, yargı kararlarıyla, hacizle para kaynakları kesiliyor. Kendisinden olmayana, kendisi gibi düşünmeyene, iktidarını sarsana her gün sabah akşam kürsülerden, ekranlardan bir kamyon laf söylenirken, yandaşların rahatı, kazancı, konforu giderek genişliyor. Adam kayıran açık kayırıyor, iltimas, torpil, rant sıradan hadise. Siyaset tepede ve tabanda kutuplaşırken, üslup sertleşirken günlük hayat da eskisi gibi gitmiyor tabi. Adaletsizlik, haksızlık sokakta, çarşıda, pazarda da aynı. Güçlüler güçsüzleri yaşatmıyor. Ne çok ah çekiyoruz bu ara, ne çok of diyoruz. Bizim asıl derdimiz haksızlık, bencillik, kötülük; o da dalga dalga yayılıyor. Hepsinden her şeyden hızlı bulaşıyor kabalık, hoyratlık. Güçlüler güçsüzlere izin vermiyor. Siyaseti de güçlüler yapıyor, ticareti de güçlüler yapıyor. Haksızlığı da. Demişsinizdir; demediyseniz de çok duymuşsunuzdur: “Emekli olunca bir kıyı kasabasına taşınırım balık tutar yine aç kalmam.” Ya da “Köyüme dönerim eker biçerim.” Öyle değil işte. Ülkenin atmosferi sadece Ankara’da, İstanbul’da kirlenmiyor ki. Ötekine yaşam hakkı tanımayan güç, her yeri sarmış, bulaşmış dört bir tarafa. Esma Hanım’ı, onun taze fasulyelerini merak ettiniz mi? Nereye gitti bu kadın? Yıllardır hep bu köşedeydi… Güçlüler, gücünü çekinmeden kullananlar doymuyor çünkü. Ne köylüye 7 liradan sattırıyor o fasulyeyi ne de kendisi 7 liraya satıyor. Pazarın sermayesi, aracılar, kabadayılar rahat bırakmıyorlar. Daha sabahın köründe bohçasını açar açmaz çöküyorlar başına. Taciz, tehdit elinde ne var ne yok hepsini 5-6 liradan satın alıp gönderiyorlar köyüne. Güçlülerin hukuku bu işte Haksız kazancınız, gücünüz batsın. Pazardaki bütün fasulyelerin kilosu artık 12 lira.