Geçen hafta siyasal ve toplumsal muhalefet yapma biçimine yönelik ciddi bir eleştiri dile getirildi. İstanbul Milletvekili Ahmet Şık sosyal medyada gösterilen tepkilerin gerçek bir dayanışma olmadığını belirterek Twitter hesabını askıya aldı. Şık, Gazete Duvar’dan İrfan Aktan’la yaptığı söyleşide, yapılan hak mücadelesine destek vermek yerine sosyal medyadan kendisini rahatlatanlara tepki gösterdi ve sosyal medyanın toplumsal muhalefetin yayıldığı yer olmaktan çıkıp sıkıştığı yer haline geldiğini söyledi.
Ahmet Şık’ın tepkisi çok yerinde. Zira gerçek hayatta karşılığını bulmayan, görünmeyen ve en önemlisi sizinle aynı fikirde olmayanlara ulaşmayan tepkilerin etkisi düşük kalıyor. Zaman zaman sosyal medyada gösterilen tepkilere verilen küçük karşılıklar ve elde edilen ‘başarılar’ sosyal medya tepkilerimizin etkili olduğu sanısına yol açıyor. Oysa gösterilen tepki gerçeklikte karşılığını bulmuyorsa yarattığı etki hem sınırlı hem de geçici oluyor.
Gerçek hayatta bir şeyler yapmaya çalışan, örgütlenen, hak mücadelesini veren insanların yanında durup mücadeleyi güçlendirmek yerine, bu kişilerin başına bir şey geldiğinde #yalnızdeğildir etiketli yazılar yazmak çok da işe yaramıyor. Twitter’da bilmem kaç bin yalnız değildir etiketli mesaja rağmen cezaevlerindeki hak savunucuları, gazeteciler yalnızlar. Hak mücadelesinde ölenlerin cenaze törenlerinde, cezaevlerinde haksız yere tutulanların duruşmalarında bir avuç insan bulunuyor. İçeriye düşmüş birisinin (ketılı yoksa) okuyamayacağı twitter mesajı yazmak yerine ona bir mektup göndermek bile aklımıza gelmiyor ya da bunu yapmayı gözümüz kesmiyor.
Basın özgürlüğünün bunca kısıtlı kaldığı bir noktada sosyal medya ve alternatif medya araçlarının önemi elbette büyük. Bu araçları kullanmak da gerekli. Ancak siyasal ve toplumsal muhalefet ile hak mücadelesini sadece bu alanlarla sınırlamanın sonuç alıcı olmadığı ortada. Sosyal medyada örgütlenen, iletişim kuran ancak tepkisini gerçek hayatta gösteren bir anlayış geliştirmeliyiz.
Dile getirilen talebin gerçekleşebilmesi için toplumun ya da yönetenlerin gündemine gelmesi ve toplumsal bir talep halini alması gerekir. Bunu sağlamanın yolu tepkinin geniş kitlelere, belli bir tutarlılık ve süreklilikle ulaşmasıdır. Tutarlılığı, bütünlüğü ve en önemlisi sürekliliği olan ve gerçek hayata taşınan talepler toplumsal talep halini alır.
Toplumsal talebi oluşturacak tepkiyi gerçek hayata taşımayı sadece sokakla, sokak gösterileriyle de sınırlamamak gerekir. İnsanların birbirini göreceği, hissedeceği ve en önemlisi öyle düşünmeyenlerin dikkati çekecek her yol etkili olacaktır. Duvara yazılmış bir yazı, bir afiş, bir gösteri, bir mektup, satın alınmış bir gazete, bir kare fotoğraf, bir film, bir şarkı veya bir kişinin somut tavrı binlerce twitten daha etkili olacaktır. Gezi günlerinde meydana gelip duran, sadece duran bir kişinin yarattığı etki bu yüzden hala aklımızda.
Birbirimizle sadece sanal ortamlarda değil gerçek hayatta da dayanışma göstermedikçe, tepkimizi ve taleplerimizi gerçek hayata taşımadıkça yeterince güçlü olamayacağız.