2020 yılının mart ayından beri barlar, gece kulüpleri, konser salonları kapalı.
Tiyatro da yapamıyorsunuz çünkü gece sokağa çıkma yasağı var. İnsanlar ne zaman işten çıkıp ne zaman tiyatroya gidecekler?
Tüm bu mekanlar kapalı olunca bakın kimler aç kalıyorlar…
O mekanlarda çalışan garsonlar, kapı görevlileri, güvenlik işi yapanlar, ışıkçılar, ses sistemleri işini yapanlar, dekor ve sahne kuranlar, bu malzemelerin ulaşımını sağlayanlar, nakliyeciler, otobüs ve minibüs şoförleri, temizlikçiler, yer gösterenler, gişe görevlileri, afiş hazırlayanlar ve onları uygulayanlar.
Belki aklıma gelmeyenler de vardır.
Hepsi ekmeğini taştan çıkarmaya çalışan, insanlar deli gibi eğlenirken, mutlu olurken saatlerce çalışan insanlar.
Şöyle kaba taslak bir düşünün Türkiye’de kaç bar, gece kulübü, konser salonu, tiyatro salonu vardır.
Bu saydığım işleri yapanları da hayal edin ve kaç kişinin bir yıldan uzun zamandır hiç çalışamadığını, aç kaldıklarını düşünün.
Müzisyenler var.
Hiçbir konsere çıkamayan, çaldıkları etkinlik kadar para kazanabilen, sabit bir maaşı olmayan insanlar.
Konser, bar programı, etkinlik olmayınca onlar için ekmek yok anlamına gelir.
Geçen sene marttan beri çalışmıyorlar. Enstrümanlarını sattılar, eşyalarını satanlar var.
Canına kıyanlar var.
Ve tüm bunlar olurken bu ülkenin Kültür Bakanlığı ne yapıyor?
Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın aynı çatı altında toplandığı, bakanlığın başında bir otel patronunun olduğu bir ülkede yaşıyoruz.
Kültüre sahip çıkılmamasına şaşırmıyoruz.
Ama iki ana işinden biri olan kültürle ilgili böyle büyük bir kriz yaşanırken bu kadar duyarsız olmak nedir?
Haziran sonuna kadar sokağa çıkma yasağı 22’de başlayacak.
Konser yok anlayacağınız.
Artık işin sadece salgın olmadığı çok net anlaşılıyor.
Gece insanları evlerine tıkmak, bara gitmelerini engellemek, içki içmemelerini bu yolla sağlamak bu zihniyetin hoşuna gidiyor.
Konunun ideolojik olduğu belli.
Zira bunların ideolojisi artık içindekini kusmaya başladı.
Ayasofya’da Atatürk’e lanet okuyan imam gördük.
Kimse sesini çıkarmadı koca mabette. Kimse itiraz etmedi.
Açık açık bunları söyleyenler elbette çıkıp eğlenmenizi, içmenizi istemez.
Ama unuttukları bir şey var,
Dünya dediğin bir gemi ve hepimiz o geminin içindeyiz.
Gemi ileri doğru giderken sen içinde istediğin kadar geri koş.
En fazla geminin kıçından aşağı düşersin.
Şu anda tam da geminin kıç tarafındaki küpeştedeler, bilmiyorlar.