Haldun Solmaztürk
Fransa’daki generaller niçin endişeli?
Sürekli değişen gündemde, dünyanın başka yerlerinde neler olup bittiğinin pek farkında değiliz. Bu yüzden yaşadıklarımızı bir bağlama oturtup anlamlı çıkarımlar yapmak mümkün olmuyor. Kör dövüşü sürüyor…
Biz Biden’ı ve ‘gri pasaportla insan kaçakçılığını’ konuşurken Fransa’da da emekli askerler bildiri (!) yayınladılar, ama bir iki kısa haber dışında iç siyasette ve medyada makes (!) bulmadı.
Sosyal medyada paylaşılan açık mektubun adresi Cumhurbaşkanı Macron, hükümet üyeleri ve milletvekilleri—ve Fransız halkı:
“Durum ciddidir. Fransa ölümcül tehlikelerin tehdidi altındadır. Bizler, emekli de olsak, hala Fransa'nın askerleriyiz. Güzel ülkemizin içinde bulunduğu bu duruma kayıtsız kalamayız.”
Bu mektuba aralarında yirmiden fazla generalin de olduğu binlerce ‘emekli’ asker imza koydu.
Fransız askerler; toplumdaki alt gruplar arasında giderek artan ‘nefrete’, iç savaş riskine, ülkenin temel değerlerine ve tarihine saldıranların oluşturduğu tehdide dikkat çekiyorlar.
Ayrımcı söylemle nefretin öne çıktığını, Fransa’dan (!) kopan ve kendilerini Cumhuriyet’in kanunlarına saygı duymakla yükümlü saymayan bazı kesimlerin giderek kendi kurtarılmış bölgelerinde ‘kendi’ kanunlarına göre yaşadıklarını söylüyorlar.
“Bunlara suskun, seyirci kalamayız” diyorlar.
Ülkeyi yönetenlerden, bu tehditlere karşı, Fransız Anayasası ve yürürlükteki kanunları cesaretle, tam olarak uygulamalarını istiyorlar. “Aksi takdirde” (Par contre…) diyorlar, bir ‘patlama’ olması ve bazı yoldaşlarımızın, medeniyet değerlerimizi ve vatandaşlarımızı korumak için müdahalesi kaçınılmazdır.
Fransız askerler, lafı eğip bükmeden, “Tedbir alın. Bu kaosun sonucu iç savaştır.” diyorlar.
Ya bir de ‘sarıklı amiralleri’ olsaydı acaba ne diyeceklerdi.?
Fransız halkının yüzde elli sekizi mektubun içeriğini destekliyor. Ama Fransız hükümeti, bekleneceği üzere, bu uyarıya büyük tepki gösterdi.
Fransa’da—Türkiye’den farklı olarak—askerler emekli olsalar da, orduyla ilişkileri ‘ihtiyat’ statüsünde devam edebiliyor. Şimdi, imza koyan askerlerin statüleri ‘tam emekliliğe’ çevrilir.
Asıl önemli olan bu ‘bildiriye’ neyin sebep olduğu; neyin tetiklediği.!
Fransa—emekli askerleri çarmıha germeksizin—şimdi bunu tartışıyor…
“Banliyölerde, ülkemizi, kültürümüzü aşağılıyor, tarihi yeniden yazıyorlar” diyen askerler, “On yıl önce, bir öğretmenin okul çıkışında kafasının kesileceğini kim düşünebilirdi?” diye soruyor.
Ekim 2020’deki olayda bir ilkokul öğretmenini, ‘İslam’ adına, 30 cm. uzunluğunda bir bıçakla öldüren, sonra da kafasını kesip ‘selfie’ yapan 18 yaşında bir Çeçen çocuktu. Ailesiyle birlikte, on iki yaşından beri Fransa’da yaşıyordu—Fransız hükümetinin yardımlarıyla.
Bu olaydan sonra da, benzer psikopatların benzer saldırıları durmadı. ‘Zehirli’ söylem de.!
Askerlerin bildirisinden üç gün önce Paris yakınlarında bir ‘banliyöde’ iki çocuk annesi bir kadın polis 2009’dan beri Fransa’da yaşıyan Tunuslu kaçak göçmen tarafından bıçaklanarak öldürüldü.
Son on yılda Fransa’da yaşanan bu tür otuzu aşkın saldırıda yüzlerce insan hayatını kaybetti.
Dini ideolojik dogma ve ona bağlı nefret söylemiyle bireysel ve grup şiddeti arasındaki doğrudan ilişkiyi görmek zorundayız. Fransa gibi bir ülkede bile kontrol edilemeyen çevreler, kurumlar ve odaklardan kaynaklanan dini ‘söylem’ ve ‘merdiven-altı’ eğitimin sonuçları gözümüzün önünde.
Bu önlenemez şiddet ve çatışma sarmalının tek çaresi laiklik ve Tevhidi Tedrisat’tır.
Türkiye’yi 15 Temmuz’a götüren uzun—çok uzun—süreçte yaşananlardan, başta iktidar partisi olmak üzere, hemen hiç bir ders alınmadığı ortadadır.
Uyaran amirallerin başına gelenler de.!
Uyarıların emekli askerlerden gelmesi, o uyarılara yol açan gerçekliği ortadan kaldırmıyor…
Kendi halkına tank topuyla ateş açan, polisine taarruz helikopteriyle saldıran, parlamentosuna uçak bombası bırakanlar, ‘inlerindeki’ dini propaganda, uzun ve sistemli şartlandırmayla o hale geldiler. Aynı Fransa’da ‘din’ adına cinayet işleyen fanatikler gibi…
Bu olgu dünün ‘Cemaati’, bugünün FETÖ’süyle sınırlı değil, başkaları da var.!
Bir gün Türkiye’de, laiklik ilkesi ve Tevhidi Tedrisat’ın bu kadar ayaklar altına alınacağını, hele bir amiralin üniforma üzerine cüppe ve sarıkla tekkeye namaza gideceğini kim düşünebilirdi?
Hele hele, tescilli Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının, göstere göstere baş tacı edileceklerini…
Artık kuytu köşelerinden çıkan, gün bu gündür deyip, “Adi bir güruhu, cehenneme göndermeye” kararlı fanatiklerdeki bu öz güven patlaması nereden geliyor sanıyorsunuz.?
Bugün, ekranlardan, köşelerden, sosyal medya hesaplarından, hatta makamlardan düşmanlık, kin ve nefret tohumları saçan, bunları Şeriat’la meşrulaştıranların varlığı herkesi endişelendirmeli.
Hiç olmazsa Fransızlar kadar…
Gidişat kaygı vericidir.