Haluk Levent
Enflasyon
Ortalamalar yerine, hayli farklı bir tarzda da niceliksel olunabilir. Ütopyacı gelenekselci Le Play, bir tek ailenin bütçesini bir sınıfın yaşam tarzını göstermek için kullandı ve tamamıyla farklı bir toplumsal bilim önerdi. Bu Prusya istatistik bürosunun müdürünün ev(hane) bütçesini kullanma tarzıyla bir tezat oluşturur. Söz konusu olan, nesnel bilgi olarak neyin sayılacağı fikriydi.
Ian Hacking, Şansın Terbiye Edilişi
On dokuzuncu yüzyılda gelişmeye başlayan istatistik için nesnel bilgi ile ölçülen nesnenin yani bilgi (information) ile yüklenmiş kavramın tutarlılığı en önemli meselelerden biri olmuştur. İstatistiğin kurumsallaşması arttıkça diğer bir deyişle şans kapitalist devlet tarafından terbiye edildikçe gerçekleştirilen ölçümler insanların hayatını derinden etkiler hale gelmiştir. Örneğin enflasyon deyip geçmemek gerekir; fiyatlar genel düzeyindeki artış oranı ücretlerden kiralara, devlet tarafından salınan ceza ve harçlardan nominal parasal büyüklüklerin reelleştirilmesi yoluyla refah ölçütlerine kadar çok sayıda artış oranını etkiler, hatta belirler. İstatistiğin kurumsallaşması biraz da bu etkinin belirgin hale gelmesi ile ideolojik bir veçhe de kazanmıştır. Tanımın ve/veya ölçümün öyle değil de böyle yapılması istatistiğin fiilen gelir ve servet aktarım mekanizması şeklinde işlemesine neden olur.
Ölçüm yaygın olarak temsili hane bütçesi üzerinden gerçekleştirilir. Elbette bu bütçe kompozisyonunun tespit edilmesi ve sonrasında fiyatların toplanması için artık standartlaşmış uluslararası prosedür bulunmaktadır. Bu prosedürler ölçümü standartlaştırarak hem zaman içinde hem de çeşitli bölge ve ulusal ekonomiler arasında karşılaştırma yapmayı mümkün kılar. Bu yaklaşım, kabaca üç aşamadan oluşur: Hanelerin bütçe kompozisyonunun belirlenmesi; endeks oluşturma metodolojisinin saptanması; ve son olarak fiyatların toplanarak sonucun ilan edilmesi.
Bütçe kompozisyonunu belirlemek için her yıl İstatistiki Bölge Birimi Sınıflamasına göre birinci düzeyde 12 bölgeyi temsil etmeye yeterli bir örneklem büyüklüğü ile “Hanehalkı Bütçe Anketi” yapılır. Böylelikle hem Türkiye genelinde hem de bölgeler için ayrı ayrı temsili hane bütçe kompozisyonunu çıkarmak mümkün olur. Hanelerde tüketilen malların aşağı yukarı %85’ini kapsayan 400’den fazla ürün ise enflasyon sepeti olarak adlandırılan fiyat takibinin yapıldığı ürünler olarak seçilir. Her bir ürün ve ürün grubuna bütçe içerisindeki payları ile paralel bir ağırlık atanır ve bu malların aylık fiyatlarının ağırlıklı toplamı aylık tüketici fiyat endeksi olarak hesaplanır. Gıda, ulaştırma vb. gibi alt mal grupları ve bölgeler için de ayrı ayrı endeks hesaplamak mümkündür. TÜİK her ay bu alt endeksleri de yayınlamaktadır.
Fakat bizim büyük sorunumuz ise burada başlamaktadır. Hanehalkı bütçe anketi en son 2019 yılında yapılmıştı. Takip eden iki yıl, 2020 ve 2021 yıllarında bu anketler Covid-19 pandemisi nedeniyle TÜİK tarafından iptal edildi. 2020 yılında, 2019 yılı anketinden elde edilen ağırlıklar kullanıldı; 2021 yılında ne olduğunu tam olarak bilemiyoruz.
İkinci sorun, 2019 yılı Mart ayından itibaren yine pandemi nedeniyle sürmekte olan derin kriz ekonomik bunalıma dönüştü ve kapanmalar, işsizlik gibi nedenlerle hanelerin gelirleri büyük darbe aldı, refah seviyemiz birden ve hissedilir ölçüde düştü. Bu büyük düşüş hanelerin tüketim kompozisyonunu radikal biçimde değiştirmiş olmalıdır. Geniş kitlelerde, özellikle yoksullarda ve yoksullaşan alt orta sınıf hanelerinde gelirin azalması gıda gibi zorunlu ve teknik tabirle esnekliği düşük ürünlerin tüketimdeki payının artmasına yol açmıştır. Uzun süreli yasaklar vb. nedeniyle bazı hizmet gruplarında ise tüketim yapılması zaten uzun süre mümkün olamamıştı. Dolayısıyla 2020 yılı için kullanılan ağırlıklar gerçek durumu yansıtmaktan uzak kalmıştır. 2021 yılı için ise elimizde veri bulunmamaktadır.
Eğer ülkemizde normal ekonomilerde görüldüğü gibi %1-5 arası bir enflasyon olsaydı veya yine normal ülkelerde şahit olduğumuz gibi yoksullar başta olmak üzere gelir kaybına uğrayan hanelere doğrudan gelir transferi yapılsaydı ağırlıklardaki kompozisyon değişiminin etkisi ihmal edilebilecek boyutlarda olurdu. Ancak bizim ekonomi yönetimi tam tersine eşitsizlikleri büyütecek şekilde, kredi desteği gibi “önlemler” almayı tercih etti. Dolayısıyla, muhtemel etkiyi daha da büyütmüş oldu. Destek politikalarındaki sektörel tercihler ise arz şokunu büyüterek sorunun günümüze kadar gelmesine neden oldu. Özellikle gıda fiyatlarında bu etkiye yakından şahit oluyoruz.
Şimdiye kadar endeks üzerinde durduk. Fiyat endeksleri fiyatlar genel seviyesini gösterir. TÜFE tüm malların ortalama fiyat seviyesini ifade ederken, gıda endeksi satılan gıda ürünlerinin ağırlıklı ortalama fiyat seviyesini yansıtır. Enflasyon ise bu fiyat seviyelerindeki yüzde değişimi ifade eder. Kamuoyu genelde fiyat değişimlerine odaklanmış durumda, ekonomik istikrara ilişkin bir şeyler söylenecekse normal olanı da bu. Ancak, eğer hayat pahalılığından bahsedeceksek fiyatlar genel seviyesini gösteren endeks değerlerinin kendisi de önemli bir açıklayıcılık taşır. Artış oranı bilinen adıyla enflasyon bir tür akım değişkeni yani cari dönemdeki gelişmeleri yansıtan bir gösterge iken, endeks değeri bir tür stok değişkeni olarak değerlendirilebilir. Bu anlamıyla endeks değerinin kendisi satın alma gücünü değerlendirmek için çok daha uygundur.
Çizim 1, TÜFE ve seçilmiş alt endekslerin 2009 ortasından 2021 yılı sonuna kadar aylık değişimlerini göstermektedir. Veriler TCMB Elektronik Veri Dağıtım Sisteminden elde edilmişlerdir. Çizimde kesikli siyah çizgi ile en aşağıda TÜFE, genel fiyat seviyesi yer almaktadır. Seçilen alt endeksler 2013’e kadar genel endeksle birlikte hareket ederken 2013 sonrasında üstünde seyretmişlerdir.
Çizimde mor ile gösterilen ve düzenli olarak artan TCMB’nin adlandırmasıyla “Gerçek Kira” fiyatlarıdır. Çizimden de görülebileceği gibi, kiralardaki yükseliş 2016 sonrası hız kazanmıştır. Ekonominin başına getirildiğini ifade eden Hazine Bakanı Sayın Nebati’nin gördüğü 1.200 TL’lik kira düzeyinin nasıl elde edildiği doğrusu epeyce büyük bir muamma olarak önümüzde durmaktadır. Kırmızı ile ise gıda fiyatları gösterilmektedir; 2021 yılı sonuna doğru gıda fiyatları bir füze gibi yükselmiş ve genel endeksin epeyce üzerine zıplamıştır.
Çizimdeki alt endeksler rasgele seçilmemiştir. Gıda, kira, konut harcamaları ve ulaştırma hizmetleri gibi zorunlu malların fiyatlarını içermektedir. Bu anlamıyla büyük ihtimalle Türkiye genelinde en yaygın hanelerin bütçeleri içindeki payları %70-75 seviyesine kadar yükselmiş mal ve hizmet gruplarındaki fiyat seviyesini göstermektedir. Diğer bir deyişle halkın karşı karşıya olduğu fiyatları yansıtmaktadırlar. Ücret zamlarını genel endeks üzerinden yapmak bu haliyle yoksullaşmanın derinleşmesi ve yaygınlaşması anlamına gelmektedir. Bu haliyle, kendi zenginlerini koruyan ve kollayan iktidarın ideolojik tercihlerini doğrudan yansıtan bir enflasyon ölçümümüz olduğunu söyleyebiliriz.
Umarım, TÜİK 2022 yılında bütçe anketini sürdürmeye karar verir. Aksi halde rasgele yapılan ağırlık seçimleri ile hesaplanan enflasyon yerine bu dört alt grubun izlenmesi çok daha doğru olacaktır. Özellikle ücret pazarlıklarında…