Fatma Acar Ünlü
EKONOMİYE BAHAR GELMİYOR
Zorlu geçen ve bir türlü bitmeyen kış şartlarından mıdır, daha da zorlayan ekonomik şartlardan mıdır?.. Mart ayı geldi hala donuyoruz ve buzların erimesini baharın gelmesini bekliyoruz. Hayatımızın hemen her günü hayret, dehşet, korku, kaygı kelimelerinin anlamlarını ve nedenlerini sorgulayarak geçiyor. Her hafta Türkiye ile ilgili öngörüler yaparken içimiz acıyor ve yoruluyoruz.
Dünya ekonomiyi savuran virüs ile savaşmaya devam ederken, birçok ülkede aşılama ve özellikle vakaların düşme eğilimine girmesi ve baharın beklentisi ile tüm ülkeler geleceğe umutlu bakmaya başladı derken savaş çıktı.
Türkiye ekonomisinin gözü kulağı Rusya ile Ukrayna arasındaki krizde. Türkiye ekonomisinde, enerji, turizm ve gıda sektörünü yakından ilgilendiren bir savaş ...
ENERJİ
Maalesef ülkemiz bu krizden en fazla etkilenebilecek ülkelerin başında gelmektedir.
Avrupa gibi Türkiye de doğalgaz ihtiyacının önemli bir bölümünü Rusya'dan sağlamaktadır. Bahar aylarına girdiğimiz şu günlerde, daha az etkileneceğiz diye düşünülebilir fakat enerjinin bir de sanayi boyutu bulunmaktadır.
Enerji krizi, Türkiye'de 2022 ile birlikte, iki önemli gelişme şeklinde ortaya çıkmıştır. Sanayi elektriğine aylardır yapılan zamlar, 2022 başında da "hissedilir oranda" gerçekleşmektedir. Bununla birlikte İran'dan gaz tedarikinin aksaması, ocak ayının ikinci yarısında "sanayide elektrik kesintilerini" gündeme getirmiştir.
Savaş sonucu, oluşan enerji krizi ve artan petrol fiyatları akaryakıta yansımış ve son bir hafta içerisinde benzin, motorin ve LPG günlük fiyat artışına maruz kalmıştır. Mart ayı gelmesine rağmen kara kış şartlarında artan doğalgaz fiyatları da vatandaşın zorlanmasına neden olmaktadır.
Türkiye'nin iki ülke ile yaptığı ticaretin toplam hacmi 40 milyar doları aşarken, ülkemize gelen yabancı turistlerin 4'te biri Rusya ve Ukrayna kaynaklıdır. İki ülkenin Türkiye'nin gıda ithalatından aldığı pay %40 seviyesindeyken bu oran doğalgazda yaklaşık %50 olmaktadır. Özellikle Antalya bölgesindeki turizmciler ise iki kritik pazardaki bu savaştan oldukça tedirgin olduklarını dile getirmektedirler.
GIDA
Rusya ve Ukrayna krizi gündeme geldiğinden itibaren Türkiye'de en çok konuşulan konulardan biri de Türkiye'nin bu iki ülkeyle olan gıda ticaretidir. Özellikle son yıllarda Rusya'dan yapılan buğday gibi ürünlerin ithalatındaki büyük paya dikkat çekmekle birlikte, sektör temsilcileri iç tüketimdeki arzda kısa dönemde bir tehlikenin bulunmadığını belirtmektedirler. Ramazan ayı yaklaşırken gıda ve perakende sektörünün ve satın alma gücünün artan enflasyon ortamında olumsuz etkileneceği kesin, yani mutfaklara bahar gelmiyor. Yaşanılan Ayçiçek yağı krizinde bunu hissettik.
ENFLASYON
2022 yılının en önemli risklerinin başında ise beklenenden yüksek gelen enflasyon var. “Enflasyon bütün dünyada problem ama Türkiye’de bir başka problem” (Hakan Kara).
Arz yönlü sıkıntılar hala devam ederken, Rusya – Ukrayna krizi ile dünya yeniden önemli bir enflasyon riski ve enerji krizi ile karşı karşıya kalmıştır. Ülkemizde her ay açıklanan yüksek enflasyon rakamları, konu ile ilgili atılan adımların tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini net bir şekilde ortaya koymaktadır. Enflasyon ile mücadelede gerçekten doğru adımlar mı atılmaktadır? Eğer doğru adımlar atılıyor ise neden enflasyon bu hızla tırmanmaktadır?
2022'de de enflasyonun en önemli kırılganlığımız olduğu bilinmektedir. Artan enflasyona karşı faizleri düşüreceği sinyali veren TCMB ve faizleri artıracağı sinyali veren Amerikan Merkez Bankası (FED), ekonomi ile ilgili endişelerimizi daha da güçlendirmektedir. Enflasyonist beklentiler bir kez tetiklendikten sonra aşağı çekebilmek oldukça zordur.
KUR
Son dönemde atılan para politikası ile ilgili adımlar piyasaları arzu edilen noktaya getirmemiştir. Dolarizasyon artarak devam etmektedir. Kısa vadeli geçici çözümlerle gündem kurtarılmaya çalışılmaktadır.
Kurdaki oynaklığın getirdiği ekonomik hasar ciddi bir tehdide dönüşünce 2021'in son haftalarında geri adım atılarak kura karşı korumalı mevduat (KKM) enstrümanı devreye konmuştur. KKM vasıtasıyla döviz tevdiat hesaplarında bir çözülme başlaması için yolun bundan sonrasında kurun mevduat faizinden daha az değer kazanacağına dair yaygın bir inanç olması ve piyasalara güven verilmesi gerekmektedir. Ancak içinde bulunduğumuz mart ayı itibarı ile öngörülen miktarda çözülme sağlanamamıştır.
Kur seviyesinin birtakım uygulamalarla belli bir noktada tutulmaya çalışılması, önümüzdeki dönemlerde para politikasının birçok bilinmezlikle birlikte genişleyici para politikasının hala devam ediyor olması bazı riskleri de beraberinde getirmektedir.
Merkez bankasının açık bir şekilde müdahalesi, bazen de kamunun örtük müdahalesi sonucu ile dolarizasyon ve kur seviyesinde burada bulunmaktayız. Bundan sonraki dönemde, sisteme, korumalı yeni bir ürün mü eklenecek bilinmemektedir. Türk Lirasını değerli kılamadığımız faiz düzeyinde, üstelik de enflasyon %50’ye giderken mümkün görünmemektedir.
RAKAMLAR
2021 yılı ihracat açısından son derece olumlu 225 milyar dolar gibi bir seviyede tamamlandı. Yine 2021’de %10’un üzerinde büyüme kaydedildi. Bunlar çok güzel fakat önümüze baktığımızda bu koşulların öngörülebilirliği ve sürdürülebilirliği tartışmalıdır.
Yabancı finans kuruluşlarının yayınladıkları raporlara bakıldığında 2022 ekonomi cephesinde hiç de parlak bir yıl olamayacak gibi görünmemektedir. Raporlara göre düşmesi bir yana kur ve enflasyon artacak.
"Kur korumalı TL vadeli mevduatı"nın da beklenenin aksine dolarizasyonu düşürmediğini belirten Standard Chartered raporunda, yeni enstrümanın kamu maliyesi üzerinde risk oluşturduğuna dikkat çekiyor.
Merkez Bankası'nın Kasım 2021 verilerine göre Türkiye'nin 1 yıl içerisinde ödemesi gereken dış borcu 167,5 milyar dolar civarındadır.
Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yayımladığı Dünya Ekonomik Görünümü raporuna göre, Türkiye 2022'de 22. sıraya kadar gerileyecek, 2023'te 19. sıradan tekrar ilk 20'ye dönecektir. Türkiye 2021'de yıllık enflasyonu %36,08'e yükselerek 19 yılın rekorunu kırmış ve bu oranla birlikte dünyada enflasyonun en yüksek olduğu ilk 10 ülke arasına adını yazdırmıştır.
Ekonomi açısından, makro gösterge ve değerlere bakıldığında 2022'nin çok ciddi sorunların yaşanacağı ve zor bir yıl olacağı öngörülmektedir.
Son olarak;
Türkiye'de uzun bir süredir gelir eşitsizliği çok büyük boyutlara ulaşmış, kişi başına düşen gelir azalmış, toplum yoksullaşmıştır. Yoksullaşma, paranın değer kaybetmesi, alım gücünün düşmesi ve enflasyonun yükselmesiyle beraber artmış ve artık daha net olarak görülmektedir. Odaklandığımız konular yaşanan bugünkü iktisadi gerçeklerle örtüşmemektedir.
Havaların dengesizliğine bakınca gerçekten bahar geliyor mu diye umut etmek dahi mümkün görünmüyor. Ekonomide hafif hafif esen bu bahar esintisi umut ederken, yalancı bahara dönüşmesin diye dua edelim.