Şengül Hablemitoğlu
Ekmeği asmak, sosyal adaletin ipini çekmek…
Birkaç gündür, etrafında dönen tartışmalarla birlikte ülkemizin siyasetçileri yine şahane işlere imza atarak, hem toplumun hem de dünyanın gerisine düşen uygulamalarına bir yenisini daha eklediler. ‘’Askıda ekmek’’ kampanyası; ki, buna kampanya demek ne kadar doğru o ayrı bir tartışma konusu, hem çağ dışı, hem de bilim ve etik dışı uygulamalarda ilk sıraya yerleşti. Eleştiriler karşısında kılıfı da hazır; ‘’… köklü tarihimizden gelen bir gelenek.’’ Gelelim günümüze, açıkçası Türkiye’de siyasetçiler ve onların siyaseti artık bu türden çıkışlarla köhne bir profil sergilemekten başka bir şey yapmıyorlar. Ülkemiz insanına söyleyecek bir sözleri olmadığı gibi, dünyanın gelişen ve değişen bilgi birikiminden de haberdar değiller. Yeni Zelanda’da henüz seçim kazanan Jacinda Ardern gibi bambaşka bir liderlik ve yönetişim örnekleri de gözümüzün önündeyken, bunca genç nüfuslu bir ülkede yeni nesil ilerici bir liderlik modeline ne denli ihtiyacımızın olduğu da ortada. Bir ayağı çukurda, zihni 17. Yüzyılda kalmış liderlerle akıllı nesnelerin dünyasında yaşayan gençlere umutlarını tüketmekten başka ne vaad edebilirsiniz ki?
Ülkemizde ekonomik göstergeler insanların günlük yaşamı ile örtüşmüyor. Salgının etkilediği hayatlarımızı sürdürmenin giderek zorlaştığı şu günlerde, toplumun bir kuralsızlık döneminden geçtiğini de yadsıyamayız. Şiddetin, adam kayırmanın, güvensizliğin kuşattığı bir ortamda adil yargılanmaya, düşünce ve ifade özgürlüğüne dair yaşananları da ekleyince, kurumların bozulan işlevlerinin ülkeyi karanlık bir yere çektiğini görüyoruz. Ülkedeki kaynakların ve gelirin dağılımındaki eşitsizliğin yarattığı huzursuzluğu ve gerginliği görmezden gelerek böyle bir girişimde bulunmak siyasetçinin işi değildir. Bu girişimi; ‘’…dar ve orta gelirli vatandaşlara, onları incitmeden, izzet-i nefislerini zedelemeden destek olmaya gayret ettik. Bir elin verdiğini diğer elin görmemesine ayrıca özen gösterdik. Manevi bir görevi ifa hassasiyeti, kardeşliği, hatırlamayı, paylaşmayı ve kader ortaklığını ifade hasbiliğidir. Biliyoruz ki bölüşürsek tok oluruz, bölünürsek yok oluruz’’ diyerek açıklayamazsınız. Ülkenin yönetimindeki kişiler sivil toplum örgütü lideri değillerdir. Görevleri insani gelişmeyi ve sosyal adaleti tesis etmektir. Bugünlerde pek ilgi çekmiyor anayasamız ancak, 2. Maddesi Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal bir hukuk devleti olduğunu söylüyor. Tam da bu nedenle göreviniz ekmek dağıtma kampanyası düzenlemek değildir. İnsanları bir ekmeğe muhtaç hale gelen ülkede, ekmeği değneğin ucunda sergilemekten gurur duyuyor olmanız, sosyal adaletin ipini çekmektir. Yoksulluğu önlemek, eğitimde fırsat eşitliği sağlamak, iş piyasasına katılımı geliştirmek, sosyal güvenlik ve sosyal yardımları insan haklarını gözeterek ve insan onuruna saygıyla organize etmek, kaynakların, refahın ve gelirin adil dağılımını, adil bir vergi düzenini ilşer hale getirmek sosyal adalet için yapmanız gerekenlerdir. Ekmeği askıya aldığınızda asli görevlerinizi de askıya alıyorsunuz. Sosyal adaleti umursamadığınızda yaşanacak sorunları tarih size anlatır. Bu toplum bütün bunları hak etmiyor…