Serhat Güvenç
Ege’de hava gücü dengesi (değişirken)
Yunanistan’ın Fransa’dan 12 adet Rafale savaş uçağı siparişinin Ege’deki hava gücü dengesine olası etkilerini 25 Şubat 2021 tarihli yazımda ele almaya çalışmıştım. Bu arada Yunanistan sipariş ettiği uçak sayısını 24’e çıkardı. İki hafta önce Atina’nın ABD’den resmen F-35A talebinde bulunması üzerine, bu yazıyı sosyal medya hesabımdan bir kez daha paylaştım. Ayrıca geçen çarşamba, Artı1 TV’de Aydın Selcen’in hazırlayıp sunduğu “Dünya ve Biz” programında değerli meslektaşım Soli Özel ile Türkiye-Yunanistan ilişkilerinde yeni bir gerginlik evresinin eşiğinde olduğumuza ilişkin işaretleri değerlendirdik. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın samimi ve karşılıklı anlayışa dayalı bir ilişki kurduğunu düşündüğü Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis’in ABD Kongresi’ndeki konuşmasında açık açık “Bize F-35 satın, Türkiye’ye F-16 vermeyin” demesi Ege’de sakin bir yaz ihtimalini zora soktu. Bu sözler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunan muhatabı ile köprüleri atmasına yol açtı.
6 RAFALE YUNANİSTAN’DA
Yunanistan sipariş ettiği Rafale’lerden altı tanesini yılbaşında teslim aldı bile. Bu kadar çabuk teslim edilebilmelerinin nedeni ikinci el olmaları. Yani fabrikadan değil, Fransız Hava Kuvvetleri’nin envanterinden Yunanistan’a devredildiler. 2023 yılı içerisinde 24 uçağın tamamının Yunanistan’a teslim edilmiş olması bekleniyor. Rafale’lerin ilk örnekleri filo hizmetine alındıktan kısa süre sonra Ege’de hava sahası ihlallerinin karşılıklı olarak arttığına dair haberler gelmeye başladı. Rafale’ler sayesinde Yunan pilotların Ege’de geçmişe oranla daha cüretkar davrandıkları yine iddialar arasında. Rafale, iki hava kuvvetlerinin elinde bulunan diğer savaş uçaklarına göre üstün özelliklere sahip. Mütevazı sayıda hizmete alındıklarında bile Atina’ya göreli bir üstünlük sağlayabilirler. Asıl önemlisi Yunan Hava Kuvvetleri, daha önce etki edemediği Doğu Akdeniz’e güç aktarabilmek için gereken menzil ve yeteneklere ilk kez kavuştu.
F-16 V VIPER ETKİSİ
Bu arada önce Yunanistan, ardından da Türkiye ABD’den yeni üretim F-16V Viper savaş uçakları ile ellerindeki daha düşük blok F-16’ları “V” konfigürasyonuna yükseltecek modernizasyon kitleri talep etti. Türkiye’nin talebi uzun süre Beyaz Saray tarafından bekletildikten sonra nihayet onay için Kongre’ye sunuldu. Mitsotakis’in Kongre’deki konuşmasında sözünü ettiği F-16’lar işte bu uçaklar. Ege’de iki ülke hava güçleri arasındaki dengenin kaderi bu F-16’lara bağlı.
ERDOĞAN’IN NATO ENGELİ DEVAM EDERSE…
Öte yandan Mitsotakis’nin ricası tek başına Kongre’nin onayını engellemeye yetmeyebilirdi. Onayı asıl zora sokan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Finlandiya ve İsveç’in NATO üyeliği başvurularını veto niyetini kesin ve ısrarlı bir dille ortaya koymasıdır. Ay sonundaki Madrid Zirvesi’ne dek Erdoğan’ın itirazları aşılamazsa, Türkiye’nin ABD’den yeni savaş uçağı ile modernizasyon kitleri temin etmesi hayal olur. Türk hava gücünün idamesini ve gelişimini olumsuz etkileyecek bu durumda, Ege’de hava gücü dengesi ne olur?
Teknolojik üstünlük uzun yıllar sonra ilk kez Yunanistan’a geçer. Ancak bu Ege’de Yunan Hava Kuvvetleri’ne mutlak üstünlük getirmeyecektir. Türk Hava Kuvvetleri, sahip olduğu havada yakıt ikmali, HEİK ve İHA/SİHA yetenekleri ile Yunan Hava Kuvvetleri’nin olası teknolojik üstünlüğünü bir ölçüde telafi edebilir. Hürjet ve Milli Muharip Uçak (MMU) projelerinin olabildiğince yaşama geçmesi uzun vadede Türk Hava Kuvvetleri’ne sürdürülebilir bir üstünlük dahi getirebilir. Kısa vadede kritik unsur, nitelikli uçuculara sahip olmak ve onları elde tutabilmektedir.
“MAKİNELER SAVAŞI KAZANAMAZ”
Aydın Selcen ile yaptığımız yayının paylaşıldığı sosyal medya hesabının altına bir izleyici yorum yapmış. Yoruma bir de fotoğraf eklemiş ki fotoğrafı ilk paylaşan kişi Cem Doğut. Fotoğrafta yeni tasarlanmış ve işlenmiş bir peç (patch: yama) bulunuyor. Üzerinde Yunan milliyet işareti bulunan bir Rafale, bir kartal tarafından ikiye bölünüyor. Kartal, Türk Hava Kuvvetleri’ni temsil ediyor. Peçin üzerinde şu ifade var: “Makineler savaşları kazanmaz.”
Makineleri kullanan insanların, yani uçakları kullanan pilotların önemine bir vurgu yapılmış. Bu önermenin ne kadar büyük haklılık payı içerdiğini 100. gününü dolduran Rusya-Ukrayna savaşında gördük.
REJİM TÜRÜ VE HAVA GÜCÜ
Ancak hava gücü söz konusu olduğunda insanların makineleri en verimli şekilde kullanmasını yakından etkileyen bir faktör daha var. Savaş çalışmaları literatüründe rejim türünün hava gücünün peformansını etkileyebileceğini iddia eden çalışmalar mevcut. Stratejik Düşüncenin Evrimi dersimde hava gücünü işlerken bu tür çalışmalara yer veririm. 1997 yılında Charles M. Westenhoff’un kaleme aldığı “Hava Gücü ve Siyasi Kültür” isimli makalesi zaman zaman tartışmalarımıza temel oluşturur. Bu makale yer yer Oryantalist çağrışımlar içerse de özellikle otoriter rejimlerin hava gücünün gerçek potansiyelini kullanmada yaşadığı sorunlara dikkat çektiği için önemlidir.
Hava gücü savaşlarda belirleyici rol oynar. Bir silahlı kuvvetlerin vurucu gücünü oluşturur. Üç boyutta harekat yeteneği, esnekliği ve hızlı reaksiyon süresi hava kuvvetlerinin en önemli avantajlarıdır. Esnekliğin temelinde pilotların insiyatif kullanabilme becerisi ve imkanı yatar. Hava kuvvetleri, diğer kuvvetlere oranla çok daha az sayıda eğitimli ve yetkin personel ile hatırı sayılır bir vurucu güç oluşturur. Yani pilotlar bir silahlı kuvvetlerin en seçkin unsurlarıdır.
OTORİTER REJİMLERİN HAVA GÜCÜ AÇMAZI
Bu sonuncu özellik otoriter rejimler için bir dizi açmaz doğurur:
“Tek bir pilotun denetimine bırakılan yüksek tahrip gücüne sahip bir savaş uçağının barista ve savaşta kendi hükümetine karşı kullanılması nasıl önlenebilir?” ya da “Hem rejime sadık hem de etkin bir hava kuvveti nasıl oluşturulur?” gibi.
Westenhoff, İran-Irak Savaşı’nda iki tarafın hava kuvvetlerinin kullanımına getirdiği kısıtlamaları ele alır. İran, Şah döneminden devraldığı pilotlarla savaşı yürütmek zorunda kaldığından, pilotlara inisiyatif bırakılmaz. Tüm görevler sıkı sıkıya yerden verilen talimatlara göre yürütülür. Sonuçta pilotlar ani gelişen durumlara tepki verme olanağından mahrum kaldıkları için kullandıkları F-4 ve F-14 gibi savaş uçaklarının teknolojik üstünlüklerini her zaman avantaja dönüştürememiştir.
SADDAM’IN HEMŞERİSİ PİLOTLAR
Irak’ta da benzer bir durum söz konusudur. Öncelikle neredeyse tüm pilotlar, Saddam Hüseyin’in memleketi Tikrit ve civarından devşirilmiştir. Bu örnekte lidere akrabalık/yakınlık temel kriterdir. Sonuçta pilotlar çok daha dar bir yetenek havuzundan seçildiği için, seçkin askerlerden oluşan bir kuvvet niteliği tartışmalıdır. Liderin “hemşerisi” pilotlara bile tamamen güvenilmediği için uçaklara ancak görevlerinin gerektiği miktarda silah ve yakıt yüklenir. Örneğin “tanker savaşı” olarak bilinen evrede Basra Körfezi’ndeki deniz hedeflerine taarruz ile görevlendirilen uçakların pilotları, düşman av uçakları ile karşılaştıklarında angajmana girmekten kaçınmıştır. Birçok görev bu nedenle iptal edilmiştir. Zira Irak uçaklarında pilotların yeni duruma yanıt vermelerine yetecek ne yakıt ne de mühimmat yüklenmişti.
PUTİN’İN ZAFER GÜNÜ ENDİŞESİ
Rusya’nın merakla beklenen Zafer Günü kutlamalarına hava kuvvetlerinin katılımı elverişsiz hava koşulları gerekçesi ile iptal edilmişti. Bazı yorumcular, uçakların törene katılmamasını İran ve Irak örneklerine benzer güvenlik kaygılarına bağlamıştı. Tören sırasında Putin asi bir pilotun kolayca hedefi olabilirdi. Karada ve denizde varolan emir komuta zinciri havada çok daha zayıftır. Daha az katman ve unsurdan oluşur. Her an kopabilir. Denetim dışı kalmış pilotların neler yapabileceklerine dair çok uzak örneklere aslında gerek yok. 15 Temmuz darbe girişimi sırasında büyük kentlerimizin göklerinde tanıklık ettiğimiz manzaraları anımsamak yeterli.
İNSANSIZ SİSTEMLER
Bir savaş uçağının sahip olduğu vurucu gücün emin ellere bırakılma ihtiyacı, bir füze ya da insansız hava aracına oranla çok daha ciddidir. Otoriter rejimler hava gücünün kullanımına çoğunlukla askeri ihtiyaçlarla çelişen kısıtlamalar getirebilir. İnsansız silah sistemleri otoriter rejimlere bu açmazdan bir çıkış imkanı sunabilir. Ancak henüz füzelerin ve İHA’ların insanlı hava araçlarının işlerini aynı etkinlikle üstlenebileceği aşamaya ulaşmadık.
DEMOKRASİ ŞART
Westenhoff’un hava gücünün etkinliği ile rejim türü arasında ileri sürdüğü gibi bir ilişkisellik (korelasyon) söz konusu ise giderek otoriterleşen bir Türkiye’nin hava gücünün etkinliğinde bunun tezahürlerini görmek şaşırtıcı olmaz. Yani Yunanistan’ın teknolojik üstünlüğünü telafi etmek için bel bağlanan insan kaynağının gerçek potansiyelini ortaya koyması kısıtlanırsa, Yunanistan’ın üstünlüğü perçinlenebilir.
Sözü özü, demokrasi şart. Hava gücünün etkinliği için bile.