Murat Kubilay
Dünya küçülürken Türkiye büyüyecek mi?
IMF ile başlayan küresel görünüme ilişkin olumsuz beklenti beyan edenler kervanına Dünya Bankası ve OECD de katıldı. Üstelik her açıklayan kurum bir öncekinden daha karamsar oldu. Önde gelen yatırım bankaları ve kredi derecelendirme kuruluşlarının da beklentileri az çok aynı; asıl farklılaşma bu süreçten ne zaman ve hangi hızda çıkacağımızda. Önümüzdeki hafta IMF Nisan ayında açıkladığı 2020 ve 2021 beklentilerini güncelleyecek; kurumun baş ekonomisti şimdiden güncellemenin aşağı yönlü olacağını söyledi bile. Diğer taraftan henüz kovid-19 olmadan önce Türkiye’de Bakan Albayrak’ın başında olduğu ekonomi yönetimi, %5 büyüme beklentisi açıklamış; salgına rağmen bu hedefe ulaşacaklarını eklemişlerdi.
IMF’nin Nisan ayında açıkladığı ABD, Avro Bölgesi ve Japonya gibi gelişmiş ülkeler için 2020 küçülme beklentileri sırasıyla; %5,9 %7,5 ve %5,2. 2021’deki büyüme oranı beklentileri ise bu oranların altında; yani 2022 başında bile 2020 başına dönmüş olamayacağız. Dünya Bankası’nın ise bu 3 ülke grubu için küçülme beklentisi sırasıyla %7,9 %10,1 ve %6,8. Gelişmekte olan ülkelerden Çin ve Hindistan için bu oranlar sırasıyla %4,9 ve %5,1. Yani 40 yıl sonra Çin’in yılsonunda küçüleceğine işaret ediliyor. Elbette bu durum anlaşılabilir; fakat asıl kötümserlik 2021 beklentisinde. Yalnızca 3 gelişmiş ülke için değil; Çin ve Hindistan için bile 2021 büyümelerinin 2020 küçülmelerinin altında kalacağı öngörülüyor (sırasıyla %1,1 ve %-0,4). OECD ise tahminlerde bulunurken 2 farklı senaryoya yer vermiş. İlkine göre yeni bir dip görmezsek eğer, dünya 2020’de yalnızca %6 küçülecek. Olur da yeni bir salgın dalgası ve ekonomilerin 2. kez kapanma süreci yaşanırsa; 2020 küçülmesinin %7,6’ya kadar derinleşeceği belirtilmiş. Bu tahmin; uluslararası örgütler ve yatırım bankaları arasındaki en kötü beklenti olduğunu söyleyelim.
Ya Türkiye? Ülkemiz için IMF ve Dünya Bankası’nın 2020 küçülme tahminleri sırasıyla %5 ve %6,8. IMF’nin güncellenecek tahmini Dünya Bankası’na yakınsayacaktır. Ya OECD? Tek dipli senaryoya göre %4,8 ve çift dipli senaryoya göre %8,1 daralma. Şaşırtıcı olansa, Türkiye’de ekonomi yönetimi ve bürokrasisinin hala %5 büyüme beklentisinde olması ve bunu açıkça beyan etmesi. Hangi sihirli değnekle bunun başarılacağına ilişkin bir bilgi yok. Turizm ve ulaştırma sektörlerinde büyük bir çöküş olacağını kimse inkâr etmiyor. Hizmetler sektöründeki daralmanın telafisi mümkün değil; bu dönemde gitmediğimiz restoranlara zamanı geriye alarak gidemeyiz
Hükumet teşvikleri telafi sağlayacaksa eğer; bu sefer de kamu borçlanmasının artışını konuşmamız gerek. Bir şekilde kamu bankaları yoluyla kaydi para, merkez bankasının genişlemesiyle de rezerv para (parasal taban) yarattık diyorsak; bu paraların döviz talebi olarak bankalara döneceğini söylemek gerek. Yani büyüyelim ama enflasyon ve cari açık olmasın; kamu borçluluğu artsa bile bunu parasal genişleme ile yönetirim, dolar kuru da ‘bir şekilde’ artmayacaktır demek sihirbazlık iddiasında olmak demek. Küresel risk iştahının yüksek olup ülkemize para yağdığı, ekonominin potansiyelinin tüketilmediği, şirketler ve hane halklarının bu derece borç batağına düşmedikleri, kamu maliyesi ile bankacılık sektörünün güçlü olduğu dönemlerde bile başaramamıştık bunu. Bir de politik istikrarsızlık riskini de göz ardı etmemek gerek. Yeni partiler kuruluyor, siyasette kutuplaşma artmaya devam ediyor; genç işsizlik zirvede ve bu yıl doğalgaza ek zamlar gelecek.
Yılsonu geldiğinde Bakan Albayrak’ın bizim aklımıza yatmayan hesaplarının neticesini göreceğiz. Elinde hiç mi koz yok derseniz eğer; TÜİK başkanı yeni atandı diyebilirim.