Can Selçuki
Dengesiz Toparlanma
Tüm dünya için 2021 salgından toparlanma yılı oldu. Tüm ülkeler ekonomide tekrar yukarı sıçrarken, yıl sonu itibariyle küresel ekonomik büyümenin yüzde 5,9’a ulaşması bekleniyor.
Üst seviye makroekonomik göstergeler olumlu bir görüntü verse de detaylara inince farklı bir tablo görmek mümkün.
Salgının daha görünür hale getirdiği sınıfsal eşitsizlikler 2021’de etkisini sürdürdü. Küresel toparlanmadan her ülke aynı şekilde faydalanamadığı gibi, aynı toplum içindeki farklı kesimler de aynı oranda yararlanamıyor. K tipi toparlanma tabir edilen ve zenginin zenginleştiği, fakirin ise fakirleştiği bir dönemden geçiyoruz.
2021 yılı boyunca yaptığımız kamuoyu araştırmalarında birçok konuda toplumsal kutuplaşmanın etkilerini görsek de toplumun farklı kesimleri ekonominin kötü gidişatında hemfikir oldular.
Kurdaki ve üretici fiyatlarındaki artışın özellikle gıda fiyatları daha genel olarak enflasyon üzerindeki etkileri hane halkını yakından etkiliyor.
2012 yılının son ayında katılımcılarımızın önemli çoğunluğu gıda fiyatlarındaki artışın devam edeceğini söylerken, gıda fiyatlarındaki artışta zincir marketlerin fiyat politikalarından ziyade ekonomi yönetimi tercihlerinin etkili olduğu düşünülüyor.
Türkiye Tüketici Güveninde Ayrışıyor
2021 yılının ilk 11 ayında belirli ülkeler için OECD tarafından oluşturulan tüketici güven endeksine göre Türkiye verisinde, karşılaştırılan ülkelerle olumsuz yönde ayrışan bir trend görülüyor.
Her ne kadar Türkiye 2021 yılında önemli büyüme oranlarını yakalamış olsa da bu büyümenin kitlelere yayılmadığı gerçeği ortaya çıkıyor. Özellikle işsizlik ve enflasyonun sebep olduğu gelir kaybı ve hayat pahalılığı bu olumsuz ayrışmaya sebep oluyor.
TÜİK tarafından açıklanan tüketici güven endeksine bakıldığında, Aralık 2021’de endeksin bir önceki aya göre 2 puandan fazla düşerek 68,9 seviyesinde gerçekleştiği görülüyor. Bu seviye, verinin TÜİK tarafından açıklandığı 2007 yılından bu yana aylık bazda oluşan en düşük endeks seviyesi. Türkiye Raporu aylık anketlerinde sorduğumuz “Bugün itibariyle ekonominin nasıl olduğunu düşünüyorsunuz?” sorusuna verilen yanıtların zaman içerisindeki değişimi benzer bir sonuç ortaya koyuyor.
Ekonominin bugününü kötü/çok kötü olarak değerlendirenler 2021 yılında çoğunluğu oluşturdu. Bu oran Ocak 2021’de %68 iken sene sonunda %79 seviyesine çıktı.
Ocak 2021’e gelindiğinde Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası ve Hazine ve Maliye Bakanlığı yönetiminde yaşanan değişimden sonra, maliye politikalarında önemli değişiklikler yaşanmıştı.
Ekonomik Algıda Kutuplaşma Eriyor
Türkiye’de her konuda olduğu gibi ekonomik algıda da parti kamplarının etkisi olduğunu söylemek mümkün. Yukarıdaki grafikte Cumhur İttifakı seçmeniyle muhalefet seçmeninin ekonomik algısının nasıl ayrıştığı net bir şekilde görülüyor.
2021 yılı boyunca muhalefet partilerini destekleyen katılımcılar arasında ekonominin bugününe kötü/çok kötü diyenler Cumhur İttifakı seçmenine göre çok daha yüksek gerçekleşti. Öte yandan, aynı seviyede olmasa da AK Parti ve MHP seçmeninin olumsuz algısında 2021 yılının son 3 ayında bir artış olduğu görülüyor. Türkiye’nin içinden geçtiği keskin kutuplaşma ortamında ekonomideki gerileme farklı toplum kesimlerinin fikirlerinde benzeşmesine de sebep oluyor. Bir başka deyişle ideolojik olarak ayrı tutulmaya çalışan toplum kesimleri geçim derdinde ortaklaşıyor.
Olumsuz Beklenti Yerleşti
Türkiye Raporu aylık anketlerinde sorduğumuz bir diğer soru ise ekonomik beklentiye dair. Salgının ilk yılında olduğu gibi 2021’de de belirsizlik, ekonomik beklentideki en önemli etkenlerden biri oldu.
2021 yılında aşının yaygınlaşmaya ve sosyal hayatın normale yaklaşmaya başladığı dönemlerde ekonomik beklentinin iyileştiğini gözlemledik. Ancak buna rağmen ekonomi önümüzdeki 1 sene içerisinde daha kötü/çok daha kötü olacak diyenlerin oranı %45’in altına sadece Şubat 2021’de geriledi. Aralık 2021’e geldiğimizde ise toplumun %54’ü bir sene sonrası için olumsuz beklenti içerisindeydi.
Bu oranların tam olarak ne ifade ettiğini anlayabilmek için ekonomik sıkıntıların olmadığı bir dönemle kıyaslamakta fayda var. Örneğin 2017 Nisan ayında yapılan referandumdan bir ay önce yaptığımız anket çalışmasında aynı soruya daha kötü/çok daha kötü yanıtını verenlerin oranı %32 olmuştu. Buradan yola çıkarak salgın veya Türkiye ekonomisinde gördüğümüz anormal gelişmelerin olmadığı dönemlerde ekonomik beklenti daha çok siyasi aidiyet ile şekilleniyor. Bu açıdan bakıldığında yaklaşık bir seneyi aşan bir süredir olumsuz beklentinin %50 seviyesinde oluşması farklı bir trende işaret ediyor.
Ekonomik beklentinin siyasi parti desteğine göre kırılımına bakıldığında, bugünün ekonomik değerlendirmesiyle benzer bir sonuç ortaya çıkıyor. 2021 yılına daha olumlu bir beklenti ile başlayan AK Parti ve MHP seçmeni, sene sonuna doğru olumsuz görüşte muhalefet partilerini destekleyen seçmene yakınlaşıyor.
Daha enteresan bir sonuç ise ekonomik beklenti sorusuna verilen yanıtların yaş gruplarına göre değişimine bakınca ortaya çıkıyor. Enteresan bir şekilde beklenti bakımından en çok benzerlik gösteren yaş grupları 18-24 ve 65+. Sene başında beklentilerindeki olumlu gidişat sene sonunda tam tersine dönüyor ve bu iki yaş grubunda bulunan katılımcılar %70 seviyelerinde ekonominin önümüzdeki bir sene içerisinde daha kötü/çok daha kötü olacağını düşünmeye başlıyor.
Öte yandan beklentisi en fazla olumlu yönde hareket eden yaş grupları 35-44 ve 45-55 oluyor. Bu sonuçta, bu yaş gruplarının ekonomik hayatta en aktif şekilde yer alan gruplar olmasının payı olduğunu söylemek mümkün.
Gıda Fiyatlarındaki Artış Devam Edecek
Gıda fiyatlarındaki artışın sebebi için birçok sorumlu işaret edilirken toplumun çok önemli bir kısmı artışı ekonomi politikalarındaki tercihe bağlıyor. Öte yandan toplumun sadece %15’i gıda fiyatlarındaki artıştan zincir marketleri sorumlu tutuyor. Dahası AK Parti seçmeninin %27’si ve MHP seçmeninin %17’si, fiyat artışlarının sebebinin zincir marketlerin belirledikleri fiyatlar olduğunu düşünüyor. Son olarak Aralık 2021 yılında anketimize katılanların %75’i önümüzdeki 3 ay içerisinde gıda fiyatlarında artış olacağını düşünüyor.
Türkiye’deki tartışmadan bağımsız olarak dünyada gıda fiyatlarındaki artış devam ediyor ve bu artışta Türkiye dünyadan olumsuz şekilde ayrışıyor. Bu noktada üretici fiyatlarındaki genel artıştan daha fazlasının tüketici fiyatlarına yansıyor görünmesinin temel nedeni ise tedarik zincirinde yaşanan fiyatlama sorunu. Hükümet ise bu noktada sorunun sadece fiyatlama bölümüne odaklanmakta ve tarımsal üretim ve gıda maliyetlerindeki artışı göz ardı ediyor.
Ekonomi kötü,peki ne yapmalı?
2021 yılında yaptığımız Türkiye Raporu anketleri sonuçlarımızdan yola çıkarak tarif etmeye çalıştığım hane halkı ekonomik durumu, dünyada olduğu gibi Türkiye’de de daha kapsayıcı ve adil ekonomi politikalarına talebin artacağı bir döneme işaret ediyor. Bu talebin siyasi spektrumun her kısmındaki partiler farkında. Merkez sağın güçlenen aktörü İYİ Parti’nin aralık ayı sonunda yaptığı kalkınma kongresinde açıkladığı politikaları gözünüz kapalı dinleseniz kendinizi bir sosyalist enternasyonal toplantısında sanabilirdiniz. Muhalefet için şimdi mesele bu politika önerilerini “iki anahtar” kadar basit ve akılda kalıcı şekilde toplumun algısında yer ettirmek.