Erdem Kırım
Değişikliklerin bedeli acı oldu
Biri son üç maçını kazanmış, diğeri ise kaybetmiş iki sarı kırmızılı takımın karşı karşıya geldikleri ilginç bir maç bekliyordu bizi. Kayserispor, bu sezon, ligin en az gol pozisyonuna giren, kalecisi ise en çok gol kurtaran takımı olarak kendinden söz ettiriyordu. Galatasaray ise en az gol pozisyonu veren takımıydı.
Sakatlar, testleri pozitif çıkanlar derken, zorunlu bir kadroyla çıkan Galatasaray’da, taraftarların en merak ettiği futbolcu şüphesiz Oğulcan’dı. Sosyal medyada bu konuyu tartışan taraftarlar neredeyse ikiye bölünmüşlerdi. Bir bölüm kötü seçim derken, diğerleri 24 yaşındaki bu futbolcuya methiyeler düzmese de, kendisinden umutlu olduklarını ifade ediyorlardı.
Maç başladıktan sonra ilk dakikalar, pek beklendiği gibi olmadı. Galatasaray, soldan Saracchi üzerinden yüklenir diye beklenirken, tam tersine, sağdan Linnes üzerinden atak yapmaya çalıştı. Takım, toplu baskı yaptığı zaman, rahat top kazanıyordu fakat bunu çok az az gerçekleştirdiler. İlk yarının en etkili hareketi, Donk’un Emre Akbaba’yı kaleciyle karşı karşıya bıraktığı pozisyondu. Kayserispor kalecisi Lung, “En çok gol kurtaran kaleci” ünvanını haklı çıkarırcasına, önemli sayıda kurtarış yaparak Galatasaray’ın öne geçmesini ilk yarıda önlemeyi başardı. İlk yarı sonlarında sakatlandıktan sonra göz yaşı dökmesi, maçın trajik olayı olarak notlara eklendi. Rumen kalecinin, yaptığı yedi kurtarışın belki de en önemlisini sakat sakat oynarken gerçekleştirmesi dikkatlerden kaçmadı.
Lyundima’nın yerine oynayan Donk, fazla olmayan Kayseri atakları karşısında başarılıydı ilk yarıda. Diagne ve Oğulcan ise pek oyuna giremediler. Diagne, ağır hareketlerine rağmen ceza sahası içinde kolay kolay top kaptırmıyor. Oğulcan ise, ikinci yarıda yakaladığı fırsatta, şut çekmek yerine, sağ tarafında bekleyen iki arkadaşına uzatsaydı topu, takımda geleceği daha iyi olurdu.
İlk yarıda Galatasaray 14 şut attı. Kayseri ise sadece tek bir şut çıkarabildi. Fakat son derece tehlikeli olan bu şut, kaleyi tutsaydı, kaleci Fatih sadece seyredecekti.
İkinci yarı, Kayserispor, Lung olmadan sahaya çıkınca, “artık goller gelir” beklentisiyle başladı. Goller geldi de. Ama beklenmedik şekilde karşılıklı olarak. Penaltı sonrası 10 kişi kalan Kayseri karşısında, Galatasaray farkı artırır derken, golü yedi. Gol, Kayseri’nin motivasyonunu oldukça artırdı. İyice kapanıp, ayağa oynamaya çalıştılar. Terim’in, Galatasaray golünden sonra yaptığı üç değişiklikten sonra takımın gol yemesi ilginçti. Biraz daha bekleseydi değişiklikler için fena mı olurdu diye düşünmeden edemiyor insan. Bütün rakiplerinin kazandığı hafta, ligin en zayıf ekiplerinden biri karşısında iki puan kaybetmesi, hem de on kişilik bir rakibe karşı kaybetmesi hayli düşündürücü.
Galatasaray’da organizatör bir oyuncu yok, bitirici yok, kanat oyuncusu yok. Bütün takım, sürekli topu çeviriyor, çeviriyor, çeviriyor. Bir bakıyorsunuz maç bitmiş, ortada gol yok. Futbolda amaç goldür. Gol yoksa, geri kalan hikayedir.
Sakatlık, covid falan bahane olamaz. Her takımda olan şeyler bunlar. Sakın kimse Belhanda demesin. Oynadığı zaman ıslıklanan, olmadığı zaman aranan bir oyuncudan bahsediyoruz. Feghouli nerede derseniz, feci kötüydü. Oynaması için, ikinci yarıyı beklemek gerekiyor galiba. İlk yarının iyi oynayanlarından Donk, Kayseri’nin golünde kafasıyla nefis bir asist yaptı. Kalecisinin alacağı topu, kafasıyla Kayserispor’a servis etti. Kaleci Fatih, ikinci yarıdaki tek şuta da bizim gibi baktı. Sanırım bundan sonra, bu şutlara tribünden bakmak zorunda kalacak.
Sonuçta, Galatasaray, amacına ulaşamamış bir futbol ortaya koydu. 27 şut çekip, golü penaltından bulması bunun ispatıdır. Bu maçı mutlaka kazanmalıydı. Başladığı 11 ile maçı tamamlasaydı rahat kazanacağı bir maçı, saçma değişikliklerle kaybetti. Maçın bitmesine iki dakika kala bir değişiklik daha yapmasıyla Fatih Terim sanırım bir mesaj vermek istedi. Bunu ilerleyen günlerde anlamaya çalışırız.