Hatime Kamilçelebi
Covid-19 pandemisi sürecinde kişilik özellikleri
Covid-19 süreci hepimizi etkilemekle beraber bazılarımızı daha az bazılarımızı daha çok etkiledi. Covid-19’a hiç inanmayan da oldu, marketlerdeki malları istifleyen de Covid-19 ile ilgili tedbir olarak açıklanan tüm kurallara uyan da. Covid-19 sürecinde kişilik özelliklerimize göre tepkiler gösterdik. Kişilik özellikleri insanların bilişsel değerlendirmelerini ve duygularını etkileyerek bireylerin yaşam durumlarına tepkilerini şekillendirebilir. Dolayısıyla pandemi tedbirlerine, karantina önlemlerine, kısıtlamalara ve kurallara yönelik davranışsal tepkilerimizin kişilik özelliklerimizle de ilişkili olduğuna yönelik pek çok araştırma yapıldı.
Öncelikle kişilik özellikleri nelerdir bunlara bir bakalım:
Bilimsel çalışmalarda sıklıkla kullanılan ve büyük beşli olarak ifade edilen beş kategoriden oluşan kişilik özellikleri dışadönüklük, uyumluluk, sorumluluk, nevrotiklik ve deneyime açıklıktır. İnsanların farklı yaşam deneyimlerindeki duygulanımları, düşünceleri ve davranışlarının yönü ve tutarlılığı bu kişilik özellikleriyle ölçülebilmektedir. Büyük beşli kişilik özelliklerinden olan dışa dönüklük, deneyime açıklık, uyumluluk ve sorumluluğun; başkalarından destek arama, olayları olumlu olarak yeniden yorumlama, sorunla ilgilenme ve kabullenme gibi durumlarla olumlu yönde ilişkilidir. Buna rağmen nevrotizmde durum tam tersidir. Sorumluluk, uyumluluk ve düşük nevrotizm kişilik özelliğine sahip insanlar daha iyi bir genel ve zihinsel sağlığa sahiptir diyebiliriz.
Bunların dışında kötü niyetli nitelikleri ve uyumlu davranışlarının az olması nedeniyle karanlık üçlü olarak ifade edilen narsisizm, Makyavelizm ve psikopati gibi zorlu kişilikler de mevcut. Her birinin ayrı ayrı detaylı açıklaması olmasıyla birlikte burada sadece bazı ülkelerde yapılan bilimsel çalışmalardan Covid-19 pandemisinin bu kişilik özelliklerine sahip insanlar tarafından nasıl algılandığı ve bu insanların davranışlarına nasıl yansıdığından bahsetmek istiyorum.
Bir araştırma sonucunda nevrotik kişilik özelliğine sahip bireylerin Covid-19 sürecinde daha fazla stres yaşadıkları ve Covid-19’un etkisini daha yoğun bir şekilde algılama eğilimi gösterdikleri ortaya çıkarıldı. Elbette çoğu birey Covid-19 ile kaygı yaşadı fakat bu durum onların nevrotik olduğunu göstermez. Nevrotik kişilik özelliği baskın insanlarda Covid-19 daha yoğun duygusal tepkiler yarattığı gibi Covid-19 ile yüzleşmek onlar için daha zor oldu. Hatta nevrotik kişilik özelliğinin Covid-19’un yarattığı sıkıntılar bakımından en fazla etkilenen kişilik özelliği olduğu da söyleyebiliriz.
Birkaç makalede ise hangi kişilik özelliğine sahip insanların market, pazar vb. yerlerden aldıklarını istifleme davranışı gösterme olasılığının daha yüksek olduğu araştırıldı. Bu araştırmaların sonucuna göre uyumluluğu veya sorumluluğu yüksek, nevrotik veya deneyime açık olanların Covid-19 sürecinde daha çok mal istiflediği ortaya çıktı. Bu davranışlarıyla belirsizliği azaltmaya ve zarardan kaçınmaya çalışmakta, pandeminin yarattığı tehdidi en aza indirmeye çabaladıkları ortaya çıkmaktadır.
İçedönükler ise pandemi öncesinde de genellikle sosyalleşmekten uzak ve bu yaşam tarzına biraz daha yakın yaşadıklarından kısıtlamalardan daha az etkilenip daha az depresif belirti gösterdiler. Buna rağmen tahmin edilebileceği gibi kapanmalardan en fazla olumsuz etkilenenler dışa dönük olanlar. Sosyal ilişkilerinin bu dönemde zayıflaması onları olumsuz etkiledi.
Karanlık üçlü dediğimiz ve genel anlamda sosyal açıdan daha uyumsuz, empati yoksunu, başkalarının duygularını önemsemeyen kişilik özelliklerinden olan Makyavelizm, narsisizm veya psikopati kişilik özelliklerine sahip insanların Covid-19 sürecindeki davranışları ise dikkat çekici. Covid-19 pandemisinin açıklandığı günden beri Dünya Sağlık Örgütü ve hükümetler; maske takmaya, sosyal mesafeye ve hijyen kurallarına uymaya ve başkalarını korumaya yönelik kurallar açıkladı. Bunları dikkate alma ve Covid-19 ile mücadele için pandemi kısıtlamalarına uyma olasılıklarının daha düşük olanların karanlık üçlü olarak bildiğimiz kişilik özelliklerine sahip bireyler olduğu yönünde de çeşitli araştırmalar mevcut. Bu kişilik özelliklerine sahip insanların; benmerkezcilik, sığ duygulanım, empati yoksunluğu ve rekabetçi kişilik yönlerinin daha baskın olduğunu bu çalışmalardan biliyoruz.
Politika yapıcıların uygulamaya koyduğu kısıtlamalara uydukları için belli kişilik özelliklerine sahip bireyler olumsuz duygular yaşamaya razıyken, karanlık kişilik özelliğine sahip bireylerin bu kurallara uyma olasılıklarının düşük olduğunu artık net bir şekilde görüyoruz. Çevremizde de Covid-19 hastalığına inanmayan veya inansa da kurallara uymayan pek çok insana rastlayabiliriz. Fakat burada, kurallara uyanların dolaylı olarak bir bedel ödemek durumda kaldıkları şeklinde bir sonuç karşımıza çıkıyor. Hem kendisinin hem başkasının yaşamına saygı gösterdikleri ve empati kurdukları için bunun bedelini de sadece bu kişiler ödememelidir.
Sonuç olarak politika yapıcıların pandemi sürecinde uyulması gereken kuralları belirlerken kişilik özelliklerini de göz önünde bulundurarak kural belirlemeleri, birbirinden tutarsız kısıtlamalar belirlememeleri ve herkesin menfaatine olacak bir çözüm bulmaları önemli.
Özellikle karanlık üçlüde bulunan kişilik özelliklerine sahip bireylere sosyal duygusal beceri kazandıracak eğitimler verilmeli, pandemiden daha fazla etkilenenlere durumlarına göre ekonomik ve psikolojik destek sağlanmalıdır.
Peki bu karanlık üçlü dediğimiz kişilik özelliklerine sahip bireyler politika yapıcılar ise?
O zaman işler maalesef zorlaşıyor. Bu durumda o toplumda yaşayan bireylere onları maddi ve manevi olarak önemseyecek politika yapıcıları seçmeleri gibi bir sorumluluk düşüyor.