Ahmet Çakır
Çok şükür diyelim
Çok şükür, takımlarımız Avrupa Kupalarında çok güçlü rakipler karşısında bile bir şeyler yapabileceklerini hatırladılar. Beşiktaş’ın Dortmund karşısında eksik kadrosuyla direnişinin yanında elbette ki Galatasaray’ın Lazio galibiyeti ve Fenerbahçe’nin de E.Frankfurt karşısında 3 puanı hem de deplasmanda hiç olmayacak biçimde kaçırması bugünlerin en çok konuşulan gelişmesi olacaktır.
2000’li yılların başında ilk 6’ya girip üçüncü takımını da Şampiyonlar Ligi’ne sokabilme mücadelesi veren Türkiye, bugün o çizginin çok uzağında. Kulüplerin elde ettikleri puanlarla oluşan Avrupa ülkeler sıralamasında ilk 10’un dışına düşmüş olmasının sonrasında paraşütsüz inişimiz bu yıla kadar sürdü. Kıbrıs Rum Kesimi’nin bile gerisine düşecek kadar çuvalladık. (Bunların nihai hesaplamaları her yılın aralık ayında yapılır. Öncesindeki sıralama haberleri biraz kafa karıştırıcı olabilir. UEFA’nın sitesine girip bugünkü durumu görebilirsiniz.) Takımlarımız transfere akıl almaz paralar harcarken, bunun Avrupa boyutunda hemen hiçbir getirisi olmadı. Bütçe açısından kendilerinin 10’da 1’i değerindeki rakipler karşısında bile çok acı kayıplar yaşandı.
Bu sezon Sivasspor kazandığı birkaç maçla puan getirdi. Trabzonspor’un daha ilk adımda Roma ile eşleşmesi büyük talihsizlikti. Çok zayıf rakipler karşısında bile büyük sıkıntılar yaşayan Galatasaray’ın grupta çok güçlü rakiplerle eşleşmiş olması bir başka sıkıntı oldu. Fenerbahçe zaten uzun yıllardır Avrupa’yı unutmuş gibiydi. Takımlarımız o kadar gerilediler ki, bir zamanlar dünya birinciliğine kadar tırmanabilmiş olan Galatasaray bu sezon Avrupa Kupalarına 96.sıradan başladı. Lazio maçı öncesinde Sarı-kırmızılı takım 77.liğe yükselmişti. Bu galibiyetle biraz daha yukarı çıkabilir. Beşiktaş dışındaki takımlarımız sıralamada çok hazin durumda. Başakşehir de idare eder bir noktada ama bir daha ne zaman katılır da oralarda kalabilir, kestirilemez.
Böyle bir ortamda Galatasaray’ın Lazio gibi bir devi geçmesi, Fenerbahçe’nin de bu şansı son dakikada değerlendiremeyişi yeni bir heyecan yaratacaktır. Üç takımımızın da gruptan çıkma şansları hala pek yüksek değil ama bu yolda nihayet bir adım atılabilmiş olması sanıldığından çok daha önemli. Çünkü Avrupa’da başarısızlık adeta bir kader olarak kabullenilmiş gibiydi. Başka bir kalıplaşmış deyişle, üzerimize ölü toprağı serpilmişcesine yere serilmiş durumdaydık.
Spor basınının gazete satabilmek, tv izletebilmek için artık klasikleşmiş, aslansınız kaplansınız, yaparsınız edersiniz, masalları dışında bu maçlardan umudu olan bir futbol adamı var mıydı, sanmıyorum. Böyle bir ortamda alınan sonuçlar, kendi gerçeğinden çok daha fazlasını ifade ediyor. Son zamanlarda eleştirilerin hedefi durumundaki Fatih Terim bile bu galibiyetle yeniden doğmuş gibiydi. Galibiyeti, basın toplantısındaki İtalyanca şovuyla süsledi İmparator.
Bundan sonrası hala çok zor ama bir şeyler yapılabileceğini herkesten önce kendimize kanıtlamış olduk. Son yıllarda neredeyse peşinen yenik çıktığımız Avrupa maçlarında tekrar ayağa kalkabileceğimizi gördük. Bunda takımlarımızın belki de yıllardır ilk kez transferde doğru adımlar atmış olmalarının da belli bir payı var. Gerçi hala sağlam bir zemine oturtmayı başaramadığımız yabancı oyuncu sayısı başta olmak üzere bir yığın sorunumuz var ama onları çözebilme umudumuz yok artık. Hiç değilse böyle maçlar kazanarak ayağa kalkmaya çalışmak da yabana atılmayacak bir durum.
Kulüp bütçeleri olarak son yıllarda Avrupa ile ara çok açıldı ve başarısızlığımızın bir nedeni de bu. Geçmişin UEFA Kupası kazanma başarısı da Şampiyonlar Ligi’nde gruptan çıkıp çeyrek filan oynama gibisinden sıçramalar da artık erişilmez hayaller durumunda. Ancak bütçeleri bizden çok daha düşük olan özellikle bazı eski Yugoslavya ve Doğu Avrupa takımlarının yaptıklarını bile beceremeyişimiz hazin bir durum. Geçmişin averaj takımları durumundaki D.Zagreb, Kızılyıldız, Slavia Prag, Salzburg gibi takımların izledikleri akılcı politikalarla yükselişleri, bizim gerçekte ne yapmamız gerektiğini gösteren örnekler.
Umarız ki bu sonuçlar tek maçlık bir parlayış olarak kalmaz, yeniden ayağa kalkışın habercisi olur.