Nur Erdem Özeren
Çok para var bu eğitim işinde! – Özel Okullar
Eğitim camiasındaki durumla ilgili bildiklerimi daha önce iki yazı ile paylaşmıştım. Önce akademisyenlerin, ardından da öğretmenlerin hem sayısı hem de kalitesi ile ilgili bildiklerimi paylaştıktan sonra, bence sıra özel okul konusuna geldi.
Türkiye’de son 10 yılda özel okul sayısı 10 binin üzerine çıktı, öğrenci sayısı da 500 bin civarından 1,5 milyona yaklaştı. Pandemiye kadar…
Pandemi döneminde özel okul öğrencilerinin sayısı 1 milyona doğru hızla geriledi! Yani, milyonlarca lirasını kampüslere yatıran eğitim girişimcileri, batmamak için mücadeleye başladı, binlerce öğretmen ise şimdiden işsiz kaldı bile.
Peki, özel okuldan alınan o öğrenciler nereye gitti? Devlet okullarına gittiler belki ama kayıt dışı özel eğitim arttı. Uzaktan devam eden eğitime evde özel derslerle destekler patladı, birkaç aile bir araya gelerek çocuklarına özel ders aldırmaya başladı. Tabii zaman geçtikçe pandeminin seyrine göre alternatifler değişse de işsiz kalan öğretmenler gerçeği ve ekonomik sıkıntıya giren özel okullar gerçeği değişmedi.
Aynı süreçte, veliler ve öğretmenler, bazı özel okul sahiplerinden şikâyetçi oldular, ama seslerini ne kadar duyurdular bilmiyorum. Ben buradan vesile olayım tekrar dile gelmiş olsun. “Bazı” özel okullar, öğrencilere verdiği hizmet maliyetleri azalmasına rağmen bunu eğitim ücretlerine yansıtmadılar, geçen yıla ait iadeleri yapmadılar. Hatta aynı özel okullar, öğretmenleri tam kapasite, hatta daha yüksek kapasite ve zamanda çalıştırıp kısa çalışma ödeneği ile daha az para verdiler. İşsizlik korkusu ile öğretmenler, sesini çıkaramadılar. En son dernekleşen ve birlik olmaya çalışan özel okul öğretmenleri, hala mağduriyet yaşıyor. Kimi işsiz kalarak, kimi daha çok çalışıp daha az kazanarak.
Burada öğretmenlerinin hakkını veren ve dijital altyapıya yatırım yapan okulların varlığını unutmamak gerekiyor. Özel okullar, dershanelerle karıştırılıyor ve gelir – gider konusunda çoğu zaman haksızlık yapılıyor. Birçok özel okul, rekabet nedeniyle eğitim ücretini düşük tutup, yemek, kıyafet, servis vb yan gelirlerden para kazanıyordu. Şimdi bu gelirler kesilince, bir de üstüne kampüs giderleri azalsa bile artan teknolojik giderlerle, eğitim ücretini düşüremediler. Bu konuda hala eğitim girişimcilerini korumak için atılmış çok somut ve işe yarayan uygulamalar olduğunu söylemek zor, diğer ekonomik desteklerde olduğu gibi.
Hala eğitimden fazlasıyla para kazanan akıllı girişimciler de var! Kurs Merkezleri! Özel okul gibi kampüs yatırımına gerek yok. Sosyal etkinlikler için herhangi bir yatırıma da. Sınıf ve öğretmen, o kadar! Bu memlekette bugüne kadar eğitimden kampüs okulları ile büyük gelir elde eden eğitim girişimcisi çok olmamıştır. Onlar öğrencilerin “öğretim”ini çeşitli “eğitim” faaliyetleri ile desteklemek için harcama yapmaya devam eder. Dershanelerde ise daha çok ders, daha çok ders, daha çok ders, aynı maliyet. Devlet dershaneleri kapatınca dershaneciler “Temel Lise” açmak zorunda kaldı, onlar kapandı, Kurs Merkezi’ne geri döndük. Ve bu süreçte kampüs yatırımı yapanlar yine pişman, hepsi kurs merkezi açıp oradan finanse ediyor kampüsleri.
Bu iki “eğitim girişimcisi”ni ayırt etmek gerekiyor. Sadece “öğretim”e yatırım yapıp para kazanan akıllı öğretmenler ve müteahhitler ile eğitim için yatırım yapıp hem kampüste hem dijitalde hem ders dışı etkinliklerde giderlerden kısmayan, öğretmenine tam ücretini ödeyen eğitimcileri karıştırmamak gerekiyor ve onları korumak gerekiyor. Onlar vergi veriyor, istihdam sağlıyor. Kurs Merkezleri de kayıt dışı özel dersin yaygınlaşmasına engel olarak yine hem vergi hem istihdam demek. Ancak benim gördüğüm gerçek, “eğitime gönül vermiş” kişiler kampüs yatırımı yapanlar.
Peki, tüm bu yaşananlar neye neden oluyor? Doğru olmadığını bile bile tüm özel okullar, velileri kaybetmemek için sabahtan akşam 9’a kadar ders yapıyor. Olan öğrencilere oluyor.