Bu çocuklar eskiden kafasını oyundan kaldırmazdı. Bir lise öğrencisi kameranın önüne atlayıp mikrofona hayat pahalılığını anlatıyor. Babasının, istediği kitabı alamadığını söylüyor. Ama nasıl söylemek, ama nasıl anlatmak… Yönetenleri, devleti dava eder gibi şikâyet ediyor; “Benim babam” diyor, "Kitap istedim, alamadı. Stresten hastalandı benim babam" diyor. Daha lise bitmeden, yokluğu tarif edecek kadar, babasının derdine sahip çıkacak kadar büyüdü bazı çocuklar.
Evlatları için ağlayan anaları babaları biliyorduk da koşup eğlenme çağında, haksızlıklara kırılmayı, kadere gücenmeyi öğrenen çocukları gördük bu dönemde.
İşsizin kolu kanadı yok, umutsuz; işi olup çalışan, çaresiz. Ekmeği, sütü, çayı, şekeri, hep zamları konuşuyoruz. Çocuk okutan bacası tüten bir ailenin tenceresi bir gün kaynayınca bitiyor mu dert? O sofra her gün kurulacak, o çamaşır makinesi haftada bir dönecek. Doğal gazdan, elektrikten, kiradan ne kalacak da çarşıya çıkacak evin annesi. Ülkenin gerçek gündemi hayatın en zor sorusu. Pembe hesap makinesiyle iktidar memnun eden TÜİK’in var mı bir cevabı? Verebiliyor mu bir rakam?
Pazar çantasının yarısı boş; buzdolabının üstü, altı, meyveliği her yeri boş. Sözler boğazında düğüm düğüm; bir tek gözleri dolu. Mikrofon uzatıp pahalılık, asgari ücret sorabilen arkadaşların röportajlarında, yayınlayamadıkları yerlerde kim bilir neler söyleniyor. O gözler, ses tonu, zaten otuz saniyeye sığdırmak mümkün mü? Bir baba izledik bu hafta o röportajların birinde. “Okula giden iki çocuğuma 15 lira vermem lazım veremiyorum” diye ağlayan, içi yanan bir baba… Bir tek o mudur sizce? Sabahları çocuklarından gözünü kaçıran kaç baba vardır? Onları kim sayacak?
CHP’nin Mersin mitingine kaç kişi katılmış onu dert ediyorlar. Kaç kişi katıldıysa katıldı. 100 bin kişi olsa ne olur, 50 bin olsa ne olur. Burada söylenenin anında memleketin öbür ucunda duyulduğu şu dijital çağda Mersin’in kenar mahallesine iteklenmiş mitinge o büyük kalabalığın bizzat katılması az şey midir? CHP liderini illa canlı dinleyeceğiz diye gitmediler ki, kendi seslerini duymaya, duyurmaya, tavır koymaya gittiler. Hepsinin cebinde o meydanı her yerden gören, duyan akıllı telefonlar var nihayet.
Böyle büyük kalabalık toplayan mitinglerin asıl ölçüsü, katılanların coşkusu ve doğallığıdır; yani kendiliğindenliği. Dijital olanaklara rağmen yüz yüze verilen sözler, mesajlardır. Muhalefetin yönetmeye talip olduğu halkla sözleşip sokağın köşesinde aleni buluşmasıdır. Binlercesi o köşeye ulaşamasa da büyük heyecandır.
Mersin Valiliği mitinge katılanların sayısını 21.500 olarak açıkladı. Devletin işi midir siyasetin rekabetine malzeme toplamak?
Ne diyor evlat, “Kitap istedim alamadı, benim babam stresten hasta oldu” diyor. Kim bilir nerelerde, ne feryatlar, ne eksikler var böyle. İktidarsınız; mitinge katılanları sayacağınıza, çocukların ihtiyacını saysanız, hastaların şifasına yetişseniz ya…