Haldun Solmaztürk
‘Cihatçı’ terör tehdidini görmezden geliyorlar hâlâ!
Kameralar, muhabirler Boğaz kıyısında nöbetteler.!
Ukrayna’dan tahıl taşıyan gemiler—adları, rotaları, yükü, kaptanı, mürettebatı—canlı yayınlarda.
Herkeste komik bir ‘cambaza bak’ telaşı var…
Bu arada ‘Başkan’ Bey, Vladimir Putin’le görüşmeye Soçi’ye gitti; “Çok farklı bir sayfa açacaklar-mış”. Özellikle Suriye’yi ele almaları “Bölgeye ayrıca rahatlama getirecek-miş…!”.
Rusya’yla, Suriye gibi artık alev almış bir barut fıçısının görüşülmesinin tek başına ‘rahatlama’ getirmesi çok anlamsız bir beklenti; aslında başka bir şey anlatmak istiyor—anlayana…!
Geçen hafta Amerikalılar El Kaide lideri Zevahiri’yi Afganistan’ın başkenti Kabil’de, Taliban yöneticilerinden birinin evinde öldürdüler.
Bilmeyenler olabilir; El Kaide ABD’yi—ve onun kuyruğuna takılanları—Afganistan bataklığına çeken, Taliban’la birlikte yirmi yıl savaşan ve Batı’yı mağlup eden terör örgütüdür.
Türkiye de o ‘yenilginin’ parçasıydı; en büyük belalar bizim başımıza kaldı ama farkında değiliz.
Zevahiri, Osama bin Ladin’in 2011’de öldürülmesinden beri örgütün başındaydı. Anlaşılıyor ki El Kaide Taliban’la işbirliği içinde Afganistan’da tekrar yerleşmiştir. Yani
en başa dönüldü…!
Şimdi dibimize, Türkiye’nin Suriye’de sorumluluk üstlendiği bölgelere bir bakalım.
Geçtiğimiz Temmuz ayı içinde, Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Suriye sorumlusu El Aqal Afrin’de, Hurras ed-Din liderlerinden Ebu Hamza el-Yemeni de İdlib’de—yine Amerikalılar tarafından—vuruldular.
IŞİD’in uzun zamandır İdlib ve Afrin’de üslendiği herkesin bildiği bir sır…! Son iki Emiri de—Ebubekir El Bağdadi 2019’da, Ebu İbrahim el-Kureyşi geçtiğimiz Şubat ayında—Reyhanlı’nın karşısındaki köylerde Amerikalıların ‘akın tipi’ operasyonlarıyla öldürüldüler. Sonraki Emir Ebu Hasan el-Kureyşi’nin Mayıs’ta İstanbul’da yakalandığı medyaya yansıdı ama o kadarla kaldı. Aynı “Tel Rıfat ve Menbiç’i teröristlerden temizliyoruz” lafının üç aydır unutulması gibi.!
İdlib, Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) kontrolünde.!
HTŞ, El Kaide’ye bağlı Nusra olarak bilinirdi; 2016’da El Kaide’den sözde koptu ve 2017’de HTŞ oldu. Türkiye, 2018 Afrin harekatı öncesi İdlib’e HTŞ ile anlaşarak girdi ama altı ay sonra onu ‘terör’ örgütü ilan etti. Eylül’de de—hangi akla hizmetse—İdlib’de taşıyamayacağı yükümlülükler üstlendi. Türkiye sonunda burada Rusya ile savaşa bile girdi—iki ülke 5 Mart 2020’de ateşkese gittiler.
Gelelim bütün bunların ne anlama geldiğine…
ABD esas olarak, Taliban’ın El Kaide ve diğer ‘Cihatçı’ örgütlerin Afganistan’da üslenmelerine izin vermeyeceği garantisiyle bu ülkeden çekildi. Bunun tam aksi olduğu anlaşılıyor. Taliban ve El Kaide ‘Cihatçı’ ideolojinin ‘mücahitleri’ olarak dava arkadaşlıklarını sürdürüyorlar.
Aynı durum Suriye’de Türkiye’nin ‘kontrolündeki’ bölgeler için de geçerlidir. HTŞ—ve Hurras ed-Din—IŞİD ve El Kaide ile dava ve eylem birliğini sürdürmektedir. Üstelik IŞİD son yıllarda İdlib’den Türkiye’ye geçme ve yerleşme çabası içindedir. HTŞ ile Hurras ed-Din arasındaki çatışma gerçek değildir. Milli Suriye Ordusu—eski ÖSO—denen gruplar da esas olarak ‘İslamcı’ ideolojiyi benimserler. Cihatçı, İslamcı tüm örgütler ‘dar’ül-harb’ bildikleri her yerde işbirliği içindedirler. Aksi olamaz.!
Tek ‘terör’ tehdidi PKK/PYD’den kaynaklanan değildir. Sınırlarımızın dibinde—ve içeride—büyüyen ve güçlenen çok ciddi bir ‘Cihatçı’ terör tehdidi görmezden geliniyor.
Soçi’deki “Bölgeye ayrıca rahatlama getirecek.!” lafı bu tehdidin bir süre daha—seçimler sonrasına kadar—görmezden gelineceğini ve giderek daha da büyüyeceğini gösteriyor.
Bunda Rusya’nın ve ABD’nin farklı—ve çatışan—çıkarları vardır. Ama temelden, radikal dış politika değişikliklerine gidilmedikçe Türkiye her durumda kaybedendir.
Türkiye’yi yönetenler, hepimizi ‘açmazın boynuzlarına’ oturttular; çıkışı onlar da bilmiyor.
Sadece seçime kadar zaman kazanma çabası içindeler.
Muhalefet Suriye’ye bir bütün olarak bakmak ve somut bir siyaset geliştirmek zorunda.!
Amerika’nın, Rusya’nın, AB’nin—ve bütün bu örgütlerin—hangi ata oynadıklarını bilerek.!