Çayın Taşıyla Çayın Kuşu

Siyaset, ekonomi, şehirler, yollar yıllarca inşaata hizmet etti. Bankalar, belediyeler, teşvikler, krediler yetmedi betona. Doğa da versin diyorlar. İçinden taş almak için yemyeşil vadinin yüzünü sıyırıp, dallarını koparıp canını almak istiyorlar. Yılda 15-20 milyon ton taş çıkacak diye üstünde ağaç mı var, köy mü var, çay mı, kuş mu, dere mi dinlemiyorlar.
“Çed raporuna gerek yoktur” kağıdı çıkar çıkmaz iş makinaları başladı çalışmaya. Çiçek var, yaprak var, petek var bal var ama rapora gerek yoksa, çevre yok demektir bu. İkizdere Vadisi’nde insanın, hayvanın doğanın yaşam hakkına son vermektir.
İşkencedere Cevizlik köyünde taş ocağı için yollar açılıyor, ağaçlar kesiliyor sökülüyor. Bir yandan da mahkemeden karar bekleniyor. Ya mahkeme “dur” derse ne olacak? Tahrip edilen doğadan kim sorumlu olacak? Kepçeci mi? Jandarma mı? Emin olun kimse sorumluluk duymayacak; köyünü, ormanını savunmak için Cumhurbaşkanının karşısına çıkmaya yüreği yeten kadınlar kadar:
“Beni bu askerle niye karşı karşıya getiriyorsun? Benim muhatabım sensin. Ben sana beni yönetme hakkı verdim. Köyümü git birine sat, taşocağı yapsın diye vermedim. Gel bir açıklama yap, bir müteahhit etmiyor mu bu köylü.”
Biri böyle isyan ediyor, öteki “Allah aşkına, dere aşkına, böcek aşkına duyun sesimizi” diyor. Duyuyorlar belli ki; duyuruyorlar ki seslerini, derenin kenarında, ormanın içinde biber gazı soluyorlar. Duyuruyorlar ki seslerini; yeryüzünün yeşiliyle gökyüzünün birleştiği yerde bile alıyorlar o cevabı: “Alın bunları, alın…”
Doğasına sahip çıkanı sevmiyorlar para peşinde koşanı sevdikleri kadar. Üstünden imar geçip arsa olmadıysa, tarlaya, tarıma, ekip biçenlere bakmadıkları gibi, ormana suya börtü böceğe değer vereni de anlamıyorlar. İşkencedere’de taşocağı açmak yemyeşil bir cennetin altını üstüne getirmekmiş, umursamıyorlar.
Karadeniz’in sert iklimiyle, sarp coğrafyasıyla dört mevsim mücadele eden kadınların robocoplardan yılacağını sanıyorlar. Dimdik yamaçtaki bahçesinde lahana yaprağına razı bir halka “senin doğanı, iklimini elinden alacağız” diyorlar. Çayın taşıyla çayın kuşunu vurmaya kalkıyorlar.
Kapısının önündeki mısırı, patatesi gece yarısı gelen ayıyla bölüşen insanlar vadisini hükümet müteahhitiyle paylaşmıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Erhan Karadağ Arşivi