Haldun Solmaztürk

Haldun Solmaztürk

“Can alıp can vermeye hazırım Sayın Başkanım.!”

Diyanet İşleri Başkanı’nın Şırnak’taki jandarma denetlemesi bazı çevrelerce eleştirildi.

Kendisi “Askeri şehit olan bir komutana gidip baş sağlığı dilemenin neresi yanlış?” diye soruyor.

Anlaşılıyor ki Başkan Bey ya hiç anlamamış, ya da anlamazdan geliyor.!

Aslında ne Diyanet İşleri Başkanı’nın yaptığı o, ne de orada eleştirilen sadece Başkan Bey…

Ankara’da görevli bir Diyanet imamı, il il, kasaba kasaba dolaşıp ‘Ümmetçilik’ propagandası yapıyor. En son Bursa Mihraplı Cami’deki vaazında ‘Hilafet’ çağrısı yapınca dikkat çekti: “Allah o makamı [Hilafet’i] geri getirsin bize. Bunun için, Ümmet’i bir arada tutmak için çalışacağız” diyordu.

Yaptığına ‘Cihat’ diyor, uzun süredir de yapıyor. “Cihad bu dinin farz bir ibadetidir. Askerimiz, polisimiz, istihbarat teşkilatımız, jandarmamız cihat ediyor. Bu devletin mücahitleridir onlar” diyor. Bayrağımız ‘Ümmetin’ bayrağıymış. Aslında ‘Halkı alenen kin ve düşmanlığa tahrik’ ediyor.

Dili saldırgan ve tam anlamıyla ‘pis’ bir dil; burada örneklemek bile uygun değil.!

‘İslam dini hoşgörü dinidir’ diyenlere çok kızıyor, “Hoşgörü moşgörü yok-muş”.

İdolü ‘Fesli Kadir’ merhumu dilinden düşürmüyor, “Hep bunları anlatırdı. Surda gediği açan aslında oydu. O günler gelecek, çok az kaldı” diyor.

Yani, cami cami dolaşıp siyaset yapıyor, ısrarla suç işliyor.

Yargımızın hali malum; ‘Bana bakmayın’ diyor, ‘Bak!’ denmedikçe kimseye de bakmıyor.

Ama, Şırnak’ta jandarmayı denetleyen Diyanet İşleri Başkanı da kulağının üzerine yatıyor.!

İşte o Başkan’ı jandarma komutanları esas duruşta, asker selamıyla karşılıyorlar. Sağlı sollu iki sıra jandarma saygı kıtası var:

-Nasılsınız?

-Sağol.!

-Siz de sağolun.

Bir jandarma tekmil veriyor—hudut tekmilinden uyarlanmış: “Vatan ve millet uğruna seve seve can alıp can vermeye hazırım Sayın Başkanım” diyor.

‘Seve seve can almak’ kısmını yeni icat etmişler—asker ‘can almaktan’ zevk almaz.!

Bu tekmil sıralı komutanlara verilir; Sayın Başkan da böylece ‘komutan’ oluyor.

Jandarma Genel Komutanı’nı, İçişleri Bakanı’nı arıyor, Cumhurbaşkanı’na selam gönderiyor—kamera önünde. Belli ki ziyaret kurgulanmış, provaları yapılmış, medyaya servis ediliyor.

Başkan Bey’in daha önce de böyle ziyaretleri olmuştu. Örneğin Afrin harekatı sırasında 2nci Ordu Harekat Merkezi’nde ‘harekat’ brifingi almıştı.

Milli Savunma Üniversitesi’nde verdiği konferansa ‘İslam ümmeti’ söylemi hakimdi—subaylara “İslâm ümmeti bilincini” hatırlattı.

Ama dahası var…!

Ümmetçi imamın idolü ‘Fesli’ vardı ya, “10 Kasım’da saat 9’u 5 geçe” nereye (!) gidileceğini anlatır, “Husumetinizi taze tutun” derdi. Başkan Bey, tam da 9 Kasım’da ona ziyarete gitmişti.

Sonraları, Mehdi’nin gelişine ortam hazırlayanlarla (!) ortak çalışmalara başladı. ‘İlahî çağrıya’ [a.b.] kulak vermeli, “Ümmet’in siyasi birliğini, güvenlik ve savunma teşkilatını” kurmalıydılar.

‘Güvenlik ve savunma teşkilatı’ dediği Ümmet ordusu—asker, polis, istihbarat, jandarma.

Ümmet devleti için “Kur’an-ı Kerim ve Peygamber Efendimizin sünnetlerinin belirlediği Ümmet anlayışı doğrultusunda” kapsamlı bir Anayasa bile hazırladılar. Yapılan “Devletin siyasi, hukuki temel düzenini din kurallarına dayandırmak” ve “Dince kutsal sayılan şeyleri” istismar etmekti.

Bunlar Anayasa’mızda ve kanunlarımızda suçtur…!

Diyanet İşleri Başkanı sadece bunları görmezden gelmekle kalmıyor, parçası da oluyor. Cami’yi tümüyle siyasetin içine çektiği gibi, Ordu’ya ve Okul’a siyasetin sokulmasına da öncülük ediyor.

Yani Namaz Dağı’nda eleştirilen başsağlığı ‘ziyareti’ değil, açıkça kurgulanmış olan bu siyasi propaganda etkinliğidir. Eleştirilenler de buna—göründüğü kadarıyla gönülden—ortak olanlardır.

Bu olay ‘surda açılan gediğin’ ne kadar büyük olduğunu bir kez daha gözümüze soktu.

Üniforması üzerine sarık, cübbeyle tarikat tekkesine giden amiral hiçbir yaptırıma uğramazken, “Yaşananlardan, 15 Temmuz’dan ders alalım” diyen amirallerin çarmıha gerilmeleri gibi.!

Aynı uyarıyı daha 28 Şubat 1997 Milli Güvenlik Kurulu toplantısında yapan—bugün 80’li yaşlardaki—askerlerin geçtiğimiz Ağustos ayında tutuklanmaları gibi.!

Diyanet İşleri Başkanı’na ‘genel komutan’ muamelesi yapılması olağan değildir.!

Jandarma erinin “Can alıp can vermeye hazırım Sayın Başkanım.!” tekmili de sıradan bir laf değildir…!

Önceki ve Sonraki Yazılar
Haldun Solmaztürk Arşivi