Büyük bir şampiyon: Nadal

Bu yazı için epeyce uzun bir alıntı gerekli ama sizin de bunu uygun bulacağınıza inanıyorum:

“…Nadal, Afrika’da ve dünyanın diğer bölgelerindeki çocukların raketlerinden birine sahip olmayı ne kadar çok isteyeceklerine inanarak yetiştirildi. Bu yüzden de kortta raketlerine katiyen zarar vermemesi gerekiyor. Nitekim neredeyse hiç vermez de.

Nadal ayrıca çok kibardır; yapılan, olmasaydı da olurdu türünden bir mülakat da olsa sonunda gazetecilere teşekkür eder.

2008 Eylül’ünde meydana gelen meşhur bir hikaye anlatılır. Nadal, Davis Kupası’ndan arkadaşlarıyla Madrid’de bir kafede yemek yerken karşıdaki balkondan bir çocuğun sesi duyulur: ‘Rafa, bir imzanı alabilir miyim?’ der çocuk.

‘Aşağı gel de atayım’ diye karşılık verir Nadal.

‘Tamam ama birkaç dakika sürebilir. Çünkü tekerlekli sandalyedeyim’ der çocuğun sesi.

Nadal, ‘Dur, orada’ diye bağırır. Ardından binanın dışından tırmanıp balkona çıkar, çocuğa imzasını verir ve oturup on dakika sohbet eder.”

···

Doğrusunu isterseniz, Nadal’ı anlatmak için bu alıntıdan başka tek sözcük bile yazmak gerekli değil. Ancak o zaman bu yazı için ayrılmış bulunan koskoca yer boş kalır. O nedenle sürdürelim.

Oğlum Barış zaman zaman, “Beni onlar kadar sevmiyorsun!” diye yakınır. Onlar dediği Roger Federer ve Lionel Messi’dir. Yani Barış’ın manevi ağabeyleridir onlar. Belki o nedenle ikisinden de pek hoşlanmaz. O, C.Ronaldo ile Nadal’ı tutar.

Evet, benim için Federer tartışılmaz bir noktadadır. Bugün bana spor ve sporcu nedir diye örnek göster deseler, hiç duraksamasız Federer’i gösterir ve “İşte budur” derim. O nedenle, Federer’in 20 Grand Slam şampiyonluğunu geçtiği için Nadal’a kızarım bile…

Elbette ki böyle bir kızgınlık, yukarıdaki metni okuduktan sonra çoktan tarihe karışmıştır. Kaldı ki Nadal’ın buna benzer daha nice insanın gözlerini yaşartacak olayı vardır. Ayrıca, geçirdiği bunca sakatlığın ardından inanılmaz biçimde ayağa kalkmasıyla da her türlü takdiri hak etmektedir. Avustralya Açık’ta da maçı tam kaybetti denilebilecek bir noktada çevirmeyi bildi ve destansı bir zafer kazandı Nadal.

Üstelik O, Federer’le de çok iyi arkadaştır. Dünya sporunda ve tenis tarihinde ikisine de öteki efsanelere de yetecek kadar geniş yer bulunduğunu bilir. İkisinin bir yardım organizasyonu için biraraya geldikleri televizyon programında birbirlerine gülmekten çekimi bir türlü tamamlayamadıklarına ve bu işin saatlerce sürdüğüne ilişkin video internette var, kolaylıkla bulabilirsiniz. Onlar çocuklar gibi eğlenirken siz de dünyanın söylendiği kadar kötü bir yer olmadığını düşünürsünüz.

Bir yandan kazanıp kaybetme durumları nedeniyle birbirlerine milyonlarca dolarlık zararlar verdikleri düşünülebilir bu ikilinin. Fakat onlar bardağın dolu tarafına bakmayı yeğler. Bu muhteşem rekabet hem onların hem de tenisin değerini çok daha yukarı çıkararak zaten onlara çok büyük bir maddi ve manevi bir kazanç sağlamıştır bile. Bunun yanında, birkaç finalin yitirilmesiyle uğranılan milyon dolarlık eksikliğin lafı bile olmaz.

···

Çok ilginç bir nokta da ne biliyor musunuz? Yukarıdaki alıntı Nadal’la ilgili bir kitapta değil, Chris Bowers’ın Federer-Tenisin Yaşayan Efsanesi (Martı Yayınları, İstanbul 2015, sayfa 463) kitabında yer alıyor. Aralarındaki bağ öylesine güçlenmiş durumda ki, birinin kitabını yazan, ötekinin hayatındaki en etkileyici anekdotlardan birini aktarmak zorunda kalabiliyor.

Tabii 20 Grand Slam şampiyonluğuna sahip üçüncü büyük Novak Djokovic de bu güzelliklerin çok uzağında değil. O da hem büyük bir sporcu hem de aynı düzeyde centilmen. Belki de 21’e ilk ulaşan o olacaktı ama salgınla ilgili sorun yüzünden turnuvaya katılamadı.

Yazı burada bitti. Pişmiş aşa su katmış olmayayım ama biz dünya spor uygarlığının o kadar uzağındayız ki, bu olağanüstü adamlarla ilgili olarak yazılmış kitapları bile alıp okuma zahmetine dahi katlanmıyoruz. Yukarıdaki anekdotu bir yığın arkadaşıma anlattım. Televizyon yayınlarında çok daha geniş kitlelere aktarmaya çalıştım. İçlerinden birinin bile o kitaplardan birini alıp okuduğundan emin değilim…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ahmet Çakır Arşivi