Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Uyuyan Kadın, Görünmez At ve Aslan”
Katalan asıllı Sürrealist ressam Salvador Dali yaşamı boyunca 1500’ü aşkın eser vermiştir. Resim, heykel, illüstrasyon, dekor tasarımı, kostüm tasarımı, yazarlık gibi pek çok alanda çalışmaları olan sanatçı, sıra dışı kimliğiyle sanat dünyasında 20. Yüzyılın dâhisi olarak kabul görmüştür. Mobilya konusunda da çalışmaları olan sanatçı mobilyayı diğer sanat eserlerinde de bir metafor olarak kullanmıştır. Salvador Dali ile ilgili çok sayıda araştırma ve akademik kaynak bulunmakla birlikte sanatçının mobilya tasarımı konusundaki çalışmaları hakkında kaynaklar yetersizdir. Bu çalışmada, öncelikle Dali’nin sanat yaşamı ve eserlerine genel bir göz atılmış, Sürrealizm hakkında bilgi verilmiş, sürrealist sanatta mobilyanın anlamına değinilmiş, Dali’nin eserlerinde metafor olarak mobilya incelenmiş ve sanat yaşamında mobilyanın yeri ve önemi yapmış olduğu tasarımlar ve sanat yapıtları üzerinden incelenmiştir. Dali’nin çılgın, yoğun ve geniş kapsamlı sanat yaşamının mobilya kesiti üzerinden incelenmesinin amaçlandığı bu çalışmada sanatçının mobilya tasarımına katkıları belirlenmiştir.
Salvador isimli ağabeyinin vefatı üzerine Dünyaya gelen Dali’ye, ailesinin sık sık ölen ağabeyinden bahsetmesi, yatağının başucunda ağabeyinin asılı fotoğrafına bakarak çocukluğunu geçirmesi, sanatçının erken yaşta kimlik karmaşası yaşamasına ve sürekli ismini taşıdığı ölen ağabeyi ile mukayese edilmesinin kendisinde bir takım değişik düşüncelerin gelişmesine neden olduğu söylenmektedir.
Resim çalışmaları konusunda annesinden destek görmüş; 1914’te bir sanat okulunda eğitime başlamış ve 1919’da ilk sergisini açmıştır. Dali 1948 yılında kaleme aldığı “The Secret Life of Salvador Dali/Salvador Dali’nin Gizemli Yaşamı” isimli otobiyografisinde 1921 yılında annesinin vefatının kendisini çok sarstığını şöyle dile getirmişti: “Hayatımda yaşadığım en büyük darbeydi. Anneme tapardım…”. Annesine olan düşkünlüğü ileriki yaşlarında eserlerine yansıyacaktı. 1922’de Madrid’de eğitim hayatına devam etmiş; Dadaizm ve Kübizm alanında eserler üretmiştir. İspanya’da henüz yaygın olmayan bu akımlar Dali ile İspanya’ya tanıtılmıştır. Sürrealist film yapımcısı, yönetmen ve senarist Luis Buñuel ve şair, ressam, aynı zamanda oyun yazarı Federico García Lorca ile olan yakın dostluğu sanatının da etkilenmesine yol açmıştır ve 1926’da Pablo Picasso ile tanışması eserlerine Picasso etkisi olarak yansımıştır.
Dali 1930’lu yıllar boyunca paranoyayı yansıtacak eserler ortaya çıkarmıştır. Öyle ki, 1930 tarihli “Uyuyan Kadın, Görünmez At ve Aslan” tablosuna dikkatli ya da dalgın bakıldığında gizlenen figürlerin birdenbire ortaya çıktığı görülür. İşte paranoyak bakışın belirsizliği de tam olarak budur ve eser bu açıdan oldukça başarılıdır. Özellikle tablonun ortasında bulunan belirsiz anatomik parçalar birdenbire bir ata dönüşüyor, tekrar baktığınızda bazen bir aslan, dikkatli bakmaya çalıştığınızda ise tekrar belirsiz anatomik parçalara dönüşebiliyor. Dali izleyicisini adeta bir paranoyaya sürüklemede başarılı bir imgeleme kullanmıştır. Biçimsiz kütlelerde, hangi çizgiler ve biçimler baskın çıkıyorsa, ona göre farklı şekiller görülebilmektedir.
Dali bu süreç sonrasında çift imge yerine çoğul imgeler kullanmaya başlar. Desenlerin rastlantısallığı, yapıtlarında tekrar tekrar karşımıza çıkan başka figürler doğurur. Dali eserlerindeki bu çoğaltımlara “morfolojik yankılar” adını koyar. Eserlerinde döngüsel tekrar ve her yere dağılmış tekrarlamalar ve aynı olayların sonsuz geri dönüşleri bulunur. Dali burada “paranoyak-eleştirel hareketin gerçeküstücü olay ve imgeleri, artık ayrı ayrı olarak değil, tersine birbirini tutan sistemli ve anlamlı ilişkiler bütünü içinde incelediğini” dile getirir.