Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “İkarus'un Düşüşü Sırasında Bir Manzara”
Pieter Bruegel De Oudere veya Boeren Bruegel olarak da bilinen, kendi gibi ressam olan oğulları ve torunlarından ayırmak için "Köylü Bruegel", "Yaşlı Bruegel", "Baba Bruegel" gibi lakaplarla anılan ressam ve gravür sanatçısı Pieter Bruegel'in hayatı, özellikle de kökenleri, ailesi ve yaşamının ilk yılları hakkında maalesef pek az şey bilinmektedir.
Flaman ressam Karel Van Mander'in Flaman sanatçıların biyografilerini kaleme aldığı 1604 tarihli Het Schilderboeck (Ressamlar Kitabı) adlı eserine göre Bruegel 1525 tarihinde Flandra ülkesinin Breda şehrinde dünyaya geldi. Lakin adı geçen kentin günümüz Avrupa'sında Hollanda sınırları içinde kalan Breda şehri mi, yoksa Belçika sınırları içinde kalan Bree şehri mi olduğu tartışmalıdır.
Bruegel her ne kadar sanat yaşamı boyunca konu ve imge olarak geniş ve kendine has bir dağarcığa sahip olduğunu gösterse de nerdeyse izlenimci ve hatta dışavurumcu olarak adlandırılabilecek engin bir doğa manzarası neredeyse tüm resimlerinde teşhis edilebilecek bir öğe halini alacaktır. Pieter Bruegel'in kır manzaralarının önemli bir yanı da yüksek dağların hayret verici azametini yansıtmadaki başarısı açısından Avrupa sanatı içinde eşsiz bir konuma sahip olmalarıdır.
Bruegel'in Brüksel dönemi resimleri konularının çeşitliliği dolayısıyla da dikkat çeker. Manzaraların yanı sıra, Hz. İsa'nın hayatından kesitler gibi geleneksel dini sahneler ve "İkarus'un Düşüşü" gibi mitolojik öykülerin yanı sıra ressam 100 atasözü öyküsünü Flaman kırsalı dekoru içinde tasvir ettiği "Hollanda Atasözleri", gibi kendine özgü didaktik ve ahlakçı alegorik tablolar da resmetmiştir.
Lakin bu resimlerde kaba bir ahlakçı sofuluk yerine Antwerp döneminde yarattığı "Günahlar" ve "Erdemler" gibi oymabaskı serilerinde gördüğümüz kendine has mizahi ve hatta yer yer alaycı dil ile tüm kusurlarıyla insanoğluna hümanist bir bakış sezilir.
Bu tablonun merkezinde çift süren bir köylü bulunur. Onun arkasında bir çoban, resmin sağ alt köşesinde ise bir balıkçı vardır. Görüntü, körfezin büyük bir güneş diskiyle birleştiği ufka doğru açılmaktadır. Denizde yol alan gemiler ile sağ üst köşede beyaz kayalardan oluşan dağlar vardır. Çiftçinin sol üst tarafında, muhtemelen İkarus'un kaçtığı labirenti temsil eden, üzerine kale inşa edilmiş bir ada; onun ilerisinde ise bir liman şehri görülmektedir. Sol alt köşede, bir kılıç ve para çantası vardır. Bunların hemen sağ tarafında ise bir tahıl çuvalı bulunur. Atın arkasındaki çalılıkta, yaşlı bir adamın kısmen gizlenmiş cesedi vardır; ancak çiftçi bunun farkında değildir. Talihsiz İkarus, ufak bir figür olarak, sağ alt köşedeki balıkçının üst tarafında görülmektedir.
Çoban yaklaşık olarak tablonun orta noktasındadır. Çobanın yüzü, resmin köşegenlerinin kesiştiği noktada yer alır. İzleyici, en öndeki çobana bile biraz yukarıdan bakmaktadır. Bu konumlama sayesinde resimdeki uzaklık ve derinlik hissi artırılmıştır. Sarı, yeşil ve kahverengi tonlarının hakim olduğu tabloda, çiftçinin kırmızı gömleği dikkat çekicidir.
Brueghel İkarus öyküsünü tamamıyla kendi çağına taşımıştır. Resimdeki manzara ve denizdeki 16. yüzyıl gemileri bunu göstermektedir. Bu tür gemiler ressamın eserlerinde sıklıkla görülür ve gerçeğe oldukça yakın çizilmişlerdir.
Resimde İkarus'un ikincil bir figür olarak yer alması dikkat çekicidir. Resmin sağ alt köşesinde suya çakılırken çizilmiştir ve çırpınan bacaklarıyla gülünç bir figür oluşturur. Üzerinde, havada uçuşan birkaç tüy görülür. Konunun diğer ana karakteri olan Daidalus ise resimde yoktur. Brueghel'in tablosunda asıl önem çiftçi, çoban ve balıkçı gibi, Ovidius'un anlatımında da yer alan diğer karakterlere verilmiştir.