Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Han Kahvesi”
Sanatçılar yaşadıkları toplumun yansıtıcıları ve gözlemcileridir. Elde ettikleri izlenimler neticesinde sanatına yön verecek bazı bilgileri özümserler. Bu bilgileri kendi üslupları şeklinde eserlerine taşıyarak, izleyiciyle aralarında bir bağ oluştururlar. Bu bağda, ruhsal yansımalar, düşünceler kısacası sanatçının hayat biçimi ve karakteristik özellikleri vardır. İzleyici dikkatli bir biçimde baktığında, bu yansımaları hissetmekte ve yaşamaktadır. Sanatın temel prensiplerinden biri olan sanat eserinin niteliğindeki farkındalık burada ortaya çıkmaktadır. Eyüboğlu, eserinde salt olarak fotoğraf makinesinden çıkmış bir görüntüyü izleyiciyle paylaşmak yerine, Anadolu halkının yaşam biçimini kendi perspektifinden ve ruhsal düzleminden izleyiciye aktarmıştır. Kelimelere döktüğü şiirsel dili, renkçi, çizgisel ve lekesel unsurlarla izleyiciye sunmuştur. Bedri Rahmi Eyüboğlu, Türk resim sanatının en önemli sanatçılarından biri olurken, geniş Türk kültürünün özgün yaratıcısı olarak da sanat tarihindeki yerini almıştır. Yetiştirdiği öğrencilerde aynı yolun ve ruhun devamı şeklinde ölümsüz eserler bırakmış, Türk sanatı ve kültürüne hizmet etmişlerdir.
Eserlerinin ana merkezini oluşturan Türk halk kültürünün imgeleri, sanatçının dışavurumcu kimliğinin destekçisi konumundadır. Anlatılmak istenen düşünce, salt ve yalın biçimde izleyicinin beğeni kompleksine sunulurken, felsefecilerin sosyal insan profilinden farklı olarak, bulunduğu toplumun biçimsel ögelerinden duygusal çıkarımlara ulaşan, kuramsal dili oluşturmaktadır.
Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun Kahvehane resimlerinden bir tanesi de 1973 tarihli “Han Kahvesi” isimli eseridir. Eserde dört erkek figürü bulunmaktadır. Kılık ve kıyafetlerindeki işlemelerin, motiflerin bu resim için özellikle seçildiğini, durağan gri tonlarda renk lekeleri arasında, renkçi bir anlayışla resme ritim kattığını ifade etmekte yarar vardır. Anadolu’da bir yol üstü hanı resmine taşıyan sanatçı, eline bağlama tutuşturduğu figürü resminin ana kahramanı konumuna getirerek, bütün dikkati bu figür üzerinden izleyiciye sunmuştur.
Bağlama çalan figürün ayağındaki çorap, giydiği gömlek, belindeki kuşak sanatçının kendine has fırça vuruşlarıyla, motifleri işleyişi şeklinde tuvalde kendine yer bulmuştur. Ozan gözlerini kapatmış halde bir türkü seslendirmektedir. Ozanın yanında kulağına elini götürmüş figür, derin düşüncelere dalarak türküyü dinlemektedir. Anadolu insanının düşünceli, duygusal yapısı ifade edilerek, karakteristik Türk insanının yansımasını oluşturmaktadır.
Resimde ozanın seslendirdiği ve çaldığı müzik, ortamda hüzün etkisiyle kendini hissettirmektedir. Resmin solundaki figür, profilden kompozisyona katılmaktadır. Bu figürün de üzerindeki kıyafetler, sanatçının kendi üslubuyla çeşitli motiflerle bezenerek resimlenmiştir. Resmin ön planında kırmızı küçük bir masa bulunmaktadır. Masada çay bardakları, şeker ve mavi bir sürahi bulunmaktadır. Dolayısıyla hanın ortamına uygun objeler, özenle yerleştirilerek kompozisyon tamamlanmıştır.
Son iki haftada tanıttığım resimlerdeki ozanların çorapları, motiflerinden de anlaşılacağı üzere, Anadolu el dokumalarından örnekleri ihtiva etmektedir. Ozanın elinde tuttuğu bağlama, Türk Halk müziğinde yaygın olarak kullanılan telli tezeneli bir çalgı türüdür. Yörelere ve boyutlarına göre kopuz, cura, saz, çöğür, dombra, ikitelli, tambura, tar gibi değişik isimlerle tanınmaktadır. Bağlama; Tekne, Göğüs ve Sap olmak üzere üç ana kısımdan oluşmaktadır. Tekne kısmı genelde dut ağacından yapılmaktadır. Ancak dut ağacının dışında ardıç, kestane, ceviz, gürgen gibi ağaçlarda kullanılmaktadır. Göğüs kısmında ladin ağacı, sap kısmında ise gürgen, akgürgen veya ardıç ağacı kullanılmaktadır. Bunlardan başka mekâna kompozisyonun ana kurgusu içinde yerleştirilmiş olan tabureler ve han, yine Türk kültürü içerisinde yer alan toplumsal kültürün önemli elemanlarındandır.