Kubilay Kaptan
Bir Tablonun Anlattıkları “Belleğin Azmi”
Zaman kelimesinin anlamsal derinliğinin yanı sıra düşünce sisteminde yarattığı boşluklar, bu kavramın enginliğinin boyutunu ortaya koyarken, sinemadan görsel sanatlara, görsel sanatlardan edebiyata kadar her alanda etkisi derin bir şekilde hissedilir.
• • •
Sanatın zamanla savaşı ya da ona karşı manifestosu ortaya koyulan sanat eserlerinin niteliği, para-doksları belleğin sınırlarına hapseder. Wells’in “Zaman Makinesi” ile aşmaya çalıştığı zaman kavramı, Calvino’da “Sıfır Zaman”a indirgenir. Salvador Dali’nin “Belleğin Azmi” tablosu ile ters düz ettiği zaman, Borges’in “Bellek Funes” öyküsünde askıya alınır. Belleğin zamanla savaşına dahil olan karakterlerin evreninde Marcel’in geçmişinde labirente dönüşen zaman, Pirandello’da karakterin bir çığlığı olarak belirir. Carlos Fuentes’in “Aura”sında sıkışıp kalır.
• • •
Einstein’ın geliştirdiği görecelik kuramı ile birlikte zaman kavramı, bir boyutuyla ele alınsa da kavramın hala tam olarak tatmin edici ve anlaşılabilir bir kavrayış kazanamadığı görülür. Einstein’ın ikizleri ile Evren ve Dünya üzerinden ürettiği örnek, bir “an” üzerinden başlar ve algıya kadar sürüklenir.
• • •
Salvador Dali’nin 1931 yılında resmettiği “Belleğin Azmi”, Einstein’ın zaman kavramındaki mekân algısını yerle bir eder. Resim üzerine birçok yorum yapılmasına rağmen Salvador Dali bu resmi Camembert peynirinden esinlenerek tasarladığını, bu süreçte gördüğü halüsinasyonlarda eriyen peynirin yapış yapış olma durumunun saatlerle özdeşleştirdiğini söyler.
• • •
Tuval öyle bir boşluktur ki içinde binleri barındıran hiçlik masası gibidir. Bu sanatçının kendini ifade serüvenidir. Resim ile ilgili çözümlemeler, karıncalar, sinek, eriyen saatler, bomboş kumsal gibi kavramalarla birlikte ölüm üzerinedir. Ancak bu resmin göstergeleri ölümden ziyadesiyle önde ve öncesinde zaman ve bellek üzerinedir. Görsellik olarak bomboş kumsalın seçilmesinden başlayacak olursak burada zaman kavramı ile örtüştürülen mekâna bir gönderme olduğu görülecektir. Zamanın nesneye atfedilmiş en güzel ve nesnel örneği saatlerdir. Saat somut olarak mekânda yer kaplayan ve zamanı temsilen mekâna katılan bir aracıdır. Değişen mekân ögeleri zamanın da aktığının göstergesi olur. Isının değişmesi ile eriyen peynirle, Belleğin Azmi’nde mekânın değişmesi ve eğimli bükümlü hale gelmesi ile saatlerin erimesi özdeşleşir. Dali’nin resmettiği canlı bir mekândır. Dalgalara sahip olan deniz, her an denizin ve havanın etkisi ile bir parçasını daha salıveren dağ, denizin gelgitleri ve rüzgârın etkisi ile ıslanıp, uçuşan kumlar, denize yansımasıyla onu kendi rengine boyayan gökyüzü ve yine onun görüntüsüne renk katan dağ, gökyüzü ve denize akraba olan ayna, onlarla örtüşür bir renkte karşımıza çıkar. Bu da bir nevi canlılığı temsil eder.
• • •
Sırası ile imgeleri ele alırsak ilk dikkat çeken şey eriyen saatler ve kızılımsı saat üzerindeki karıncalardır. Farklı bir gerçekliğin içerisine saklanmış olan kızılımsı saat üzerindeki karıncalar, eriyen saatin üzerindeki sinek ve zeytin ağacı üzerine asılmış saat farklı bir boyutta ele alınmalıdır. Dali’nin keskin çizgilerle ayırdığı bu çerçeveyi değerlendirdiğimiz özellikle “geçmiş”e ve “an”a yöneldiği görülür.
• • •
Dali, zeytin ağacına astığı eriyen saat ile tarih ağacının meyvesi olan zamanı işaret ederek geçmişe yönelir. Özellikle zeytin ağacı kullanmasının nedeni onun uzun ömürlü ve geçmiş ile olan bağlarıdır. Eriyen saat üzerindeki sinekleri, zaman sinekleri ile özdeşleştiren Dali, buradaki sineğin cezbediciliğini göstermek ister. Zaman şeker gibidir ve herkesi cezbeder, zaman sinekleri de ona saldırmış ondan yararlanmak isteyen varlıklardır.
• • •
Zaman sinekleri Dali’yi kendi ifadelerinden de anlaşılacağı üzere çok mutlu eder çünkü bu sinekler, zeytin ağacının yani tarihin gölgesinde gezerler ve ondan beslenirler. Sinekler huzursuz edici düşünceler bütünüdür ve bu düşüncelerin varlığı sanatçının belleğini sürekli zinde tutmaktadır.
• • •
Dali’nin belleği, zaman sinekleri ile sürekli yenilenirken, bilincin açık olması gerektiği aksi takdirde uyku halinde zamana yenik düşüleceğini de gözleri kapalı insan ve üzerinde eriyen saat ile vermektedir. Kızılımsı tavrı ile kapağı olan saat diğer varlıklarda olduğu gibi olgunlaşmış, pişmiş bir zamanı işaret eder. Geçmiş zaman işçileri olan karıncalar bu fırsatı kaçırmazlar. Hemen ona üşüşürler. En iyi zaman bizim olmalı diyerek, aylak bir zamandan uzak olan gizemli saati böylece sahiplenirler. Zaman sırtımızda taşıdığımız bir anlama dönüşür. Görselin en temel dinamiğini temsil eden bu kızılımsı zaman saati yani nesnel olarak var olan zaman, karıncalar tarafından ele geçirilmekte ve parçalanmaktadır.
• • •
Dikkatli bakıldığında karıncaların saati yeniden düzenleyerek ele geçirdiği içsel ve döngüsel bir zaman grafiği oluşturduğu görülür. Böylece nesnel zaman parçalanırken, zaman sinekleri eriyen saati yerken, tarih ağacı meyvesini vererek “geçmiş ve an” yeniden şekillendirilerek gelecek kontrol altına alınır. Gelecek her ne kadar bir sıçrama sayılsa da geçmiş ve an için bir kayıp, yakalanamayan zamanın karanlık labirentidir. Bilinçdışı sürecinde zamanın hızla eriyip gitmesi, geçmişten ve an’dan uzaklaşma bireyi yakalanamayan bir zamanın akışı içerisinde bilince geri dönmesine neden olur.
• • •
Salvador Dali’nin tablosuna “Belleğin Azmi” ismini vermesi zamana karşı gösterilen çabanın bir ifadesi olarak gözükür. Belleğin zamanı kontrol altına alma çabası mekândan bağımsız bir şekilde soyut düşüncede gerçekleştirilmek istenir. Bu süreçte bilinçdışında zaman yine süreklilik arz ederken tablonun üst kurgusal yapısında “an” kavramında “şu an”da zaman kontrol altına alınırken bile erimekte durdurulamamaktadır. Bellek, zamanı kontrol altına alabilecek ve ona hükmedebilecek tek ve yegâne yapıdır. Dali tablosunda ölüme karşı çıkmaz, belleğe iner ve zamana karşı koymaya çalışır.