Şengül Hablemitoğlu
Belirsizlik Devam Ederken Güven Kaybolur…
Covid bir yıkım izi bırakarak yoluna devam ediyor. Bu durum bilmediğimiz bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Ve bütün bu fotoğraf bir belirsizlik bulutu ile kaplı. Çünkü bilginin olmadığı yerde açığa çıkan boşluğu belirsizlik dolduruyor. Bilinmezlik arttıkça kontrol duygumuz ortadan kalkıyor ve eylemsizleşiyoruz. Belirsizlik zamana dair bir durum, yaşadığımız anda olanlara ve gelecekte olacaklara dair bir bilgimiz olmadığı için beklentilerimizi elimizden alan ve hareket kabiliyetimizi kaybettiğimiz sonu olmayan bir zamandayız. Ve belirsizlik risk taşıyor. Böyle zamanlara tahammül edemiyoruz. Tam da bu noktada, ülkeyi yönetenlerin bu durumu değerlendirememelerinden çok, her gün bir yenisi eklenen ve yaşamımızı çıkmaza sokan gelişmeler, belirsizlikleri azaltarak süreci yönetmeyi istemediklerini düşündürtüyor.
Bizi etkileyen iki tür belirsizlik var;
İlki; bize iyi gelen, hoş ve keyifli bir belirsizlik. Hatta sürprizlerle dolu. Gerilim filmleri izlemeyi ya da romanları okumayı severiz, çünkü sonuç belirsiz olsa da bizi heyecanlandırır. Ya da uzun bir yolun sonunda vardığımız yerde göreceklerimize dair gizem merak uyandırır. Bu türden belirsizliklere ‘’iyi huylu’’ belirsizlikler deniyor. Belirsizlik ortadan kalktığında mutlu olacağımıza ikna olduğumuz belirsizlikler bunlar.
Peki, şu anda karşı karşıya olduğumuz karanlık türden belirsizlik ne olacak? Sadece salgının neden olduğu hastalık ve iş kaybı, yakınlarımızı kaybetmek ya da bu durumun ne zaman yoluna gireceğini bilmemek değil, aynı zamanda pandeminin açık uçlu doğası, buna karşın başarısız ancak başarılı olduğunu iddia eden bir yönetim sürecinin yarattığı belirsizlikle ne yapacağız? Sadece sosyal ekonomik değil, ciddi olarak akıl sağlığımıza, duygu durumumuza zarar veren şeylere tanıklık ediyoruz. Bu türden belirsizlik; bizi korkutan, tehlikede olduğumuzu düşündüğümüz bir belirsizlik türüdür. Böyle belirsizliklere, ‘’habis-kötü huylu belirsizlik’’ deniyor. Mutlu sonları olmayan bir belirsizlik, korkuyoruz, risk algılıyoruz, tehlikede olduğumuzu ve acı çekeceğimizi düşünüyoruz. Bu durumda varoluşsal-ontolojik güvenimizi kaybediyoruz. Varoluşsal güvenlik, benliğimizle ve fiziksel varlığımızla karşılıklı olarak bağlı olduğumuz sosyal ve fiziksel çevrenin sürekliliğinden emin olmaktır. Bundan emin olduğumuzda hareket edebiliyoruz. Belirsizliğin olduğu yerde yazık ki güvenin yerinde yeller esiyor.
Bu noktada, şöyle bir gerçeği de vurgulamak önemli; bilinmeyenin kötü hissettirmesi önceden belirlenmiş bir son değil, sadece bir eğilimdir. Ve bizim belirsizliği iyiye ulaştırabilecek yöne doğru çevirebilme seçeneğimiz vardır. Nasıl? Bunun için öncelikle yöneticilerin belirsizliği azaltmaya dair, şeffaf, insan onuruna saygılı, adil ve güvenilir sorumluluk politikalarına ihtiyacımız var. Ancak buna dair yazık ki, kötü örneklerle karşı karşıyayız. Kapanma ile ilgili tedbirlerin duruma ve kişilere göre uygulanması, alelacele ve düşünmeden kararlar alındığını ortaya koyuyor. Kapsayıcı olmayan söylemler, güven vermeyen damgalayıcı salgınla mücadele tedbirleri; onlarca örneği var; kapanma sırasında yayınlanan tutarsız genelgeler, turist çekmek amacıyla yapılan reklam gibi. Bizler tek tek yurttaşlar olarak belirsizliğe dair tepkilerimizi belki yönetebiliriz. Bunu yapmanın en etkili yolu, belirsizliğe ilişkin düşünme şeklimizi anlamak ve bunu değiştirmektir. Ancak ülkeyi yönetenlerin belirsizliği azaltma ve güven inşa etme sorumlulukları daha öncelikli. *
Güven, bir kişinin, genellikle savunmasızlık koşullarında, başka bir kişinin eylemlerinin ya da güdülerinin adil ve dürüstlüğe dayalı olacağı beklentisidir, buna inanmaktır. Güven, daha az bilgiye, daha az güce ya da karmaşık bilgileri işleme becerisine sahip bir kişinin, kendi refahı için uygun kararlar alması için başka kişi ya da kurumlara yönelmesidir. Pandemi koşullarında bilim insanlarına yüzümüzü çevirmek, sağlık sistemine dayanmak gibi. Güven, sistem, kurum ve bireysel düzeyde inşa edilen; ilişkilerimiz, eylemlerimiz, başkalarından beklentilerimiz gibi yaptığımız her şeyi birbirine bağlayan bir bağ dokusudur. Bu bağ dokusu ne denli güçlü ise, belirsizlikler karşısında o denli dayanıklı oluyoruz. Araştırmalar, güvenin varlığının belirsizliklerin olumlu sonuçlanmasının en önemli kaynağı olduğunu ortaya koyuyor. Güçlü bir güven duygusu olan toplumlar, krizlere daha iyi yanıt verebiliyorlar.
Sadece pandemi krizi yaşamıyoruz
Güven, büyüme, yenilik, istikrar ve daha iyi sağlık anlamına geliyor. Ancak güven kendiliğinden oluşmuyor. Bu zor ya da yapılamaz, ne yapalım şimdi böyle bir zaman diyerek kenara çekilebileceğimiz bir durum değil. Sadece pandemik bir kriz yaşamıyoruz. Bu krizden doğan belirsizlik krizi var, yönetim krizi var. Bütün bunların beraberinde taşıdığı sosyo-ekonomik, duygusal, çevresel çoklu kriz potansiyeli var. Ayrıca bütün bunlar muazzam bir stres yükü yaratıyor. Stres yükü zihinsel esnekliğimizi, sorun çözme kapasitemizi zayıflatıyor. Çağdaş güven araştırmaları, bir kurumda, toplumda, ailede güvenin risk değerlendirmesini kolaylaştırdığını ve en önemlisi güvenin belirsizliği azaltmanın bir yolu olmaktan çok, doğrudan belirsizliğe karşılık gelen en sağlam alternatif olduğunu ortaya koyuyor. Ancak güven oluşturmak için önce ‘’güvenilirliğe’’ ihtiyacımız var. Güvenilirlik için dürüst ve şeffaf olmak, ve tabii ki, liderlerin rol model olmaları önemli. Çünkü insanlar nasıl davranmaları gerektiğinden emin olmadıklarında, liderleri rol model olarak görüyorlar. Liderler, başkalarından yapmalarını istedikleri şeylerle tutarlı davranmalıdırlar. Örneğin, seyahati kısıtlamak ve sosyal mesafeyi uygulamak gibi politikaları ilk benimseyenler onlar olmalılar.
Bunları bilmek yetmiyor
Öyle bir sürecin içindeyiz ki, insanlar ne yapacakları, ne bekleyecekleri ve nasıl davranacakları konusunda liderlerden yardım istiyorlar ve bekliyorlar. Belirsiz ve akışkan zamanlarda güven inşa edebilmenin en önemli kaynağı liderlik. Güçlü, sakin, kapsayıcı, güvenilir liderliğe duyulan ihtiyaç her zamankinden daha önemli ve daha fazla şimdi. Çok net ve tartışmasız, liderlerin- ister hükümet yetkilileri/kamu otoriteleri, ister işletme yöneticileri, eğitimciler ya da ebeveynler olsun- güveni en üst düzeye çıkarmak, stresi ve kaygıyı en aza indirmek için iletişim becerilerini kullanmaları gerekiyor.
Empati ve iyimserlik önemli
İletişimlerinde insanların yaşadığı belirsizliği ve endişeyi kabul eden liderler empati yaptıklarını ve farkındalıklarının olduğunu gösteren liderlerdir. Uzun kapanmalarda, zorlu koşullarda ya da artan covid ölümleri karşısında bu yaklaşım umut verir. İnsanlar, liderlerin kararlarında ve eylemlerinde sakin ve amaca yönelik olmalarını isterler ve beklerler. Stresli olaylara son derece duygusal şekillerde, şiddeti körükleyen bir öfke diliyle tepki veren liderler, insanların stres ve kaygılarını artırırlar. Virüsün ciddi bir tehdit olduğunu anlamak ya da yaşamımızı değiştirdiğini kabul etmek için her birimizin ve politikacıların Covid nedeniyle bir yakınını kaybetmesi gerekmiyor. Buharlaşıp yok olan güveni inşa etmenin yollarını bulması gerekenler var. Bizlerin de bunu hatırlatma sorumluluğu…
- The Role of Transparency, Trust, and Social Influence on Uncertainty Reduction in Times of Pandemics: Empirical Study on the Adoption of COVID-19 Tracing Apps. Journal of Medical Internet Research, 2021, 23(2).