2019 yılında İzmir Karşıyaka’da kimlik sorduğu genci tartaklayan bekçi haberiyle duyulmaya başlayan bekçi sorunu, salgın dönemi yasaklarının uygulanması ve son şampiyonluk kutlamalarında yaşanan olaylarla daha görünür hale geldi. Sokakta yurttaşları döven, hakaret eden, havaya ateş eden bekçi görüntüleri yayınlandı.
Birçoğumuz sorunu, bekçilerin eylemleri üzerinden konuşuyoruz. Konunun üzerinde biraz daha duranlarımız bekçilerin eğitimsizliğini, yetersizliğini, kişilik sorunlarını ya da yasal yetiklerinin sınırlarını tartışıyor. Bu tartışma ve yaklaşımların hepsi doğru. Ama bunlar ortaya çıkan sorunun nedenleri değil, sonuçlarıdır. Bekçilerin yaptığı tedhiştir, halka, sokağa dehşet vermek, yıldırmaktır. Bunlar doğru ama yapılanlar bekçilerin kişisel tercihlerinin, eğitimsizliklerinin ya da yetersizliklerinin sonucu değildir.
Bekçilerin karıştığı olayların ardındaki asıl neden, devletin neredeyse tüm yöneticileri ve kurumlarıyla hak, hukuk ve adaletten kopmuş olmasıdır. Bekçilerin gözümüzün önüne serdiği şiddet, hukuktan koparak yozlaşmakta olan sistemin sokağa yansıyan halidir.
İçişleri Bakanının, Twitter üzerinden gazetecileri alenen tehdit edip hedef gösterdiği yerde, sokaktaki bekçilerin insanlara kabadayılık yapmasını sadece eğitimsizliklerine bağlayamazsınız.
Ticaret Bakanının, kendi bakanlığına mal satmasının olağan ticari faaliyet sayıldığı, soruşturulup cezalandırılmadığı, hatta teşekkür edildiği yerde, bekçilerin insanların dövmesinin cezasız kalmasına şaşıramazsınız.
Sağlık Bakanının, hepimizin gözünün içene baka baka yalan söylediği, sonra da bu yalanı milli çıkarlar nedeniyle söylediğini apaçık dile getirdiği halde hala görevine devam ettiği yerde, bekçilerin havaya ateş etmesi nedeniyle açığa alınmasını bekleyemezsiniz.
Turizm Bakanının, biraz turist gelsin diye kendi insanını aşağılayan tanıtım filmleri çektirdiği yerde, bekçilerden insan onuruna saygılı muamele göremezsiniz.
Anayasa Mahkemesi’nin verdiği hak ihlali kararlarını tanımayacak kadar hukuktan kopmuş yerel mahkemelerin olduğu yerde, bekçilerin silah kullanma yetkisinin sınırlarını bilmediğini söyleyemezsiniz.
Yaptığınız şeylerin hukuka uygun olup olmadığına değil siyasi iktidarın tavrına uygun olup olmadığına göre tepki aldığınız bir devlet, hukuktan kopmuş demektir. Hukuktan kopmuş bir devletin varlığı da devlet olup olmadığı da sorgulanır. Böylesi bir devlette yaşayan herkesin hakkı da hukuku da onuru da tehdit altında demektir. Hukuktan koparak yozlaşmış sistemin, sokağa yansıyan haliyle karşı karşıyız.
Velhasıl mesele bekçilerin yarattığı şiddet ve tedhişten çok ötededir. Ülkede iktidar sahibi olanlar hukuktan kopmuş, ne yapacakları bilinmez hale gelmişse, sandıkta yapacağımız tercihlerimizle, hakkımıza, hukukumuza ve onurumuza sahip çıkmak birinci vazifemiz ve ortak paydamız olmalıdır.