İbrahim Turhan
Bay Ezop, umarım yanılmışsınızdır
Yalancı Çoban masalını hiç sevmem. Güya çocuklara bir ders veriyor ama ne ders! Çok bilindik bir masaldır. Anaokulunda şarkısını da öğretirler. Eğlenceli bir kişiliği olduğunu anladığımız çoban, köylüleri birkaç defa “kurt geldi, koyunları telef ediyor” diye şakacıktan kandırır. Adamcağız dağ başında can sıkıntısından patlamış olmalı. Fakat mizah duyguları çobanınki kadar gelişmemiş olan köylüler nezdinde inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitirir. Sonra bir gün gerçekten bir kurt sürüye saldırır. Çoban ne kadar uğraştıysa da kimse oralı olmaz ve zavallı çoban da hain kurdun kurbanı olur.
Bir kere mutlu son yok. Oysa hiç olmazsa masallarda mutlu son olmalı. Gerçek hayat zaten yeterince acımasız. Ayrıca çoban bu yaşananlardan ders alsa bile bunun çobana bir yararı yok, zira –biraz siyasî bir söylem olacak ama– atı alan Üsküdar’ı geçmiş durumda. Üstelik köylüler de bu işten zararlı çıktı. Kısacası tam bir ‘kaybet-kaybet’ durumu.
Hâlbuki biz –nasıl derler– ‘win-win’ olsun istiyoruz (kazan-kazan diyeceğim ama kazı-kazan ile karıştırılır diye endişe ettim). Bunun için gereğini yaptık, bedel de ödedik. Fakat heyhat!… Hain kurt değilse bile bir harf eksiğiyle hain kur yine sıçradı, piyasaların da yüreği hopladı… Üstelik ödevimizi yapmış olmamıza hiç aldırış etmeden… Merkez Bankası piyasa beklentilerine uygun biçimde para politikasında sadeleştirme gerçekleştirdi. Beklenen enflasyon işi biraz karışık ama mevcut enflasyona göre hesaplanacak olursa pozitif reel faiz de veriyor. Sermaye akımlarının geleceği yerlere, hem de bizzat Cumhurbaşkanının ağzından, “Ülkemizi yerli ve uluslararası yatırımcılar nezdinde cazibe merkezi haline getirmekte kararlıyız. Yatırım süreçlerinin iyileştirilmesi yoluyla iş ve yatırım alanlarını daha da cazip hale getirmek istiyoruz. Ülke risk primini düşüreceğiz. Türk Lirası’na ve Türk ekonomisine güvenen yatırımcılara her türlü kolaylığı gösterecek desteği vereceğiz” mesajı verildi.
Hükümet, kredi ve mevduat piyasalarının rekabetçi bir yapıda işleyeceğinin ve aracılık maliyetlerinin düşürüleceğinin, kredi ve mevduat piyasalarındaki fiyatlamaların serbest piyasa mekanizması içerisinde oluşacağının güvencesini verdi. Bizim anlayacağımız biçimde ve yalın ifadeyle, artık bankalara talimat gitmeyecek, bankalar finans piyasalarının olağan işleyişi dışında kredi vermeye zorlanmayacak. Dayatma ile faiz düşürülmeyecek. Rasyonelleşme yönünde açık bir niyet ifadesi.
Durun daha bitmedi. Uluslararası ilişkilerin ekonomi üzerindeki etkisi konusunda da bir aydınlanma yaşandığını düşündürecek gelişmeler oldu. Kendimizi başka yerlerde değil, Avrupa'da gördüğümüzü, geleceğimizi Avrupa ile birlikte kurmayı tasavvur ettiğimizi bir kere daha teyit ettik. Amerika ile uzun ve yakın müttefiklik ilişkilerimizi bölgesel ve küresel tüm meselelerin çözümünde aktif olarak kullanmak arzusunda olduğumuzu duyurduk. Geçmişte “stratejik ortağımız” dediğimiz Rusya’dan bahsederken, “Köklü tarihi münasebetlerimizin bulunduğu ülkeleri asla göz ardı edemeyiz” diye geçiştirdik. Yakın zamana kadar stratejik ortak olan, şimdi tarih oldu…
Anlaşılan bu piyasalar Ezop’u fazla ciddiye alıyor. Bu durumda zorlu günlere ve yüksek oynaklığa hazır olmak gerekecek. Zira önce söylediklerimizi hayata geçirmemizi, vaatlerimizi somut uygulamalarla kanıtlamamızı bekleyip sonra yatırım tercihlerini değiştireceklerse işimiz var demektir. Geçmiş dönemde yabancı portföy yatırımlarının düzeyi bilinçli olarak azaltılmış, TL dışarıya yarı-kapalı bir para haline getirilmişti. Hani deyim yerindeyse “dış mihrak” olabileceğinden kuşkulandığımız herkesi tekme-tokat kapı dışarı etmiştik. Şimdiyse reform programının başarısı açısından Türkiye’ye yeniden sermaye girişinin sağlanması büyük önem taşıyor. Öyle anlaşılıyor ki gelenler Türkçeye “leş kargası” diye çevrilse yanlış olmayacak “vulture funds” denilenler. Kısa süreli spekülatif kazanç peşinde oldukları için hoşlarına gitmeyen bir şey olduğunda anında küsüp gitmek gibi kötü bir huyları var. Ellerini taşın altına koymaktan çok uzaklar.
Hükümetten ters bir açıklama mı geldi, hemen tepki verirler. “Yahu durun, retorik olsun diye, lafın gelişi öyle dedik” ya da “ortakları yatıştırmak için mahsusçuktan söylüyoruz” deseniz de nafile… Dahası, birkaç defa boş umutlarla dağa kadar gidip her seferinde sonucu gördüklerinden olsa gerek, yurt içi yerleşikler de henüz tam ikna olmuş görülmüyor. Bu durumda TL’nin değerinde, Borsa endekslerinde ve faizlerde oynaklığın daha yüksek olacağı bir dönem yaşanması kaçınılmaz. Bu, reformlara olan siyasal desteğin azalmasına, yeni ekonomi yönetimine olan güvenin aşınmasına ve bu politikaların sorgulanmasına sebep olursa çok fena.
Türkiye’nin küresel değişimlere uyum sağlama becerisi ve esnekliği iş başındaki hükümetlerden bağımsız olarak çok yüksektir. Aksi takdirde dünyanın bu kadar zor bir coğrafyasında varlığımızı bağımsız bir devlet olarak sürdürmemiz nasıl mümkün olurdu? Bence, esneklikle ilgili sorun yok ama içerideki ve uluslararası alandaki muhataplarımız, geliştirilen ilişkiler, kurulan ortaklıklar ile Hükümetin kullanabileceği aktörler/araçlar gibi politika kısıtları dikkate alındığında hareket alanı çok geniş görünmüyor. Manevra yapmak istiyoruz ama içerideki dengeler, şimdiden gözle görünür hale gelen çatlaklar buna izin verecek mi? Siyasal ve moral üstünlüğü kaybetmiş, birçok alanda yıpranmış koalisyon hükümetinin yaralı psikolojisi, önümüzdeki dönemde artacağı belli olan piyasa oynaklığının yol açacağı muhtemel sinir harbini kaldırabilecek mi?
Bir rivayete göre Trakyalı, bir başkasına göre Emirdağlı olduğu söylenen Ezop bize bir hemşehri iyiliği yapar herhalde. Biz yine iyi niyetle seslenelim kendisine; “Bay Ezop, umarım yanılmışsınızdır!..”