Haldun Solmaztürk
“Başkan Trump’ı milletimize bir kurtarıcı olarak Tanrı gönderdi.!”
Amerika Birleşik Devletleri ile ilgili tartışmalarımız, seçim dönemleri hariç tutulursa, alışılmış düşünce kalıpları içinde ve genelde Kabala-Gladyo kısır mihverinde gelişir. Amerika’nın yadsınamaz bilimsel/entelektüel, ekonomik, askeri ve siyasi gücü, bu ülkenin zafiyetlerini gölgeler. Oradan gelecek her demeç, rapor, hatta sosyal medya gönderileri abartılı ilgi görür.
Amerika’da yarın seçimler var. Ya Cumhuriyetçi Trump, ya da Demokrat Joe Biden kazanacak.
Başkan adayları konuşuluyor ama sadece başkan değil, başkan yardımcısı, Senato’nun üçte biri—35 senatör—ve 435 Temsilciler Meclisi üyesi de seçilecek. Eyaletlerde de seçimler var.
Joe Biden—ve Kamala Harris—ülke çapında 9-10 puan öndeler, ama bu kazanmalarını garanti etmiyor. Kilit eyaletleri almaları gerekiyor ki oralarda da genel olarak önde görünüyorlar.
Amerikan seçim sisteminin özellikleri nedeniyle sonuçlar hemen yarın değil, muhtemelen 8 Aralık’ta—en geç 14 Aralık akşamı—netleşmeye başlar. Kesin sonuç, yani ABD’yi 2021-2024 döneminde kimin yöneteceği en erken 6 Ocak 2021 günü açıklanabilir.
Birileri—burada ve orada—Trump’ın kazanmasını çok istiyor. Kimlerin, ‘neyi’, ‘niçin’ istediği Amerika’nın iç siyasi ve sosyal dinamikleri ışığında—özellikle şimdi—doğru anlaşılmalıdır.
Seçim—artık bizde de olduğu gibi—esas olarak, siyasi iktidarın meşruiyet temeliyle ilgilidir.
Araştırmalar, Amerikalıların yüzde 41’inin İsa Mesih’in 2050 yılından önce geri geleceğine—ve ‘inananları’ Cennet’e götüreceğine—inandıklarını gösteriyor. ABD’nin 330 milyonu aşan nüfusunun 80 milyonu—yaklaşık dörte biri—Evanjelisttir. Onların Mehdi’nin geleceğine inanma oranı % 58. Örneğin inanmayanların dünyada bırakılacağını anlatan ‘Geride Bırakılanlar’ adlı kitap 80 milyon sattı. Yani orada da ciddi ciddi “Ortamı Mehdi’nin gelişine hazırlayanlar” var.
“Tanrı Trump’ın başkan olmasını istedi. Onu Tanrı göndermiştir; kutsal bir misyonu vardır”.
Bunlar Trump’ın seçim kampanyası yöneticisinin, basın sözcüsünün, ABD dışişleri bakanının sözleri—gizli saklı değil, basın toplantılarında söylenenler. “Unutmayın; Tanrı zaten size oyunuzu kime vermeniz gerektiğini işaret ediyor” diyorlar. Bizde “[Hayır oyu vererek, bu] dünyanızı da, ahiretinizi de tehlikeye atmayın” dedikleri gibi.!
Bunlara sadece gülüp geçen veya oturduğu yerden kızanlar—burada da, orada da—hata yaparlar. “Boşuna uğraşmayın. Atı alan Üsküdar’ı geçti”-den bugüne neler yaşadığımız ortadadır.
Haberlerde öne çıkartılan ırkçılık, yabancı düşmanlığı, ‘altta kalanın canı çıksın’ sömürü düzeni aslında bu ‘din’ merkezli ‘medeniyetçi’ ideolojiye dayanıyor. Öte yandan içeride hukuk tanımayanlar dışarıda da tanımıyor, birbirlerine destek oluyorlar; Putin’den Kim’e, Sisi’ye kadar.
Elbette akla gelen başka isimler de olabilir—Orban, Modi, Muhammed bin Salman, Duterte gibi.
Yarın Amerika’da işte bu oylanacak. ABD’yi, Tanrı’nın hizmetinde (!) ve sadece ona hesap verir olduğu vehmi içinde, kendini sorgulanamaz gören ve ‘anayasaya’ saygı duymayan bir başkan mı, yoksa demokrasiye inanan, anayasaya saygı duyan, halka hesap veren bir başkan mı yönetecek..
ABD başkanlık seçimlerinde kimin, kimi, niçin desteklediğini şimdi anladınız mı?
İşte bunun için.!
Trump’ın Suriye’de PKK/PYD devleti kurması—bize de “Bu Suriyelilerin hepsini siz vatandaş alın” diye akıl vermesi, İsrail’in ‘toprak ilhakı’ politikasına açık destek vermesi, Irak’ı bölmesi, hatta yazdıkları, söyledikleri, “Bizim papazı” vermezken kendi ‘papazını’ alıp götürmesi, F-35’ler vs değil; önemli olan siyasi meşruiyetini içeride ve dışarıda hangi temele dayandırdığı.!
ABD’de 9 milyon Covid vakası var; 228,185 kişi virüsten öldü. Günlük vaka sayısı 100,000…
Amerikan halkının yarısı Tanrı’nın böyle istediğine, Trump’ı Tanrı’nın iyileştirdiğine inanıyor. Maske takmıyor, virüs yokmuş gibi davranıyorlar—Ayasofya açılışı veya Dereli mitingi gibi.. Trump Covid’e yakalanmasını “Tanrı’nın bir lütfu” (a.b.) olarak anlatıyor, “Korkmayın” diyor.
Seçmenlerin yüzde 70’i için bu seçimler ‘hayati’ ve ‘doğru’ karar verilmeli; yüzde 80’i ABD’yi ‘kimin’ yöneteceğinin ‘çok önemli’ olduğuna inanıyor. Dün akşam 92 milyon seçmen erkenden oyunu kullanmıştı bile.! Bir önceki seçimde kullanılan toplam oy sayısının 136 milyon olduğu düşünülürse bu seçime Amerikan halkının—her iki tarafın da—büyük önem verdiği anlaşılır.
Demokrat çoğunluk, ülkeyi ayağa kaldırmak, yeniden kurmak—restorasyon—için sadece yeni bir lidere değil, yeni bir liderlik anlayışına ve yönetim iklimine ihtiyaç olduğunun farkındalar. Bölerek siyaseti bir marifet sayan adaletsiz, yozlaşmış, basiretsiz dört yıllık bir yönetimin sonuçlarını ve de vatandaş olmanın anlamını, özellikle salgın döneminde, yaşayarak öğrendiler.
Bir Amerikalı köşe yazarı şöyle diyor: “Bu salgın elbet bir gün bitecek. Saklandığımız yerlerden çıktıktan ve koruyucu maskelerimizi çıkardıktan sonra, bu yaşadıklarımızı unutmamalıyız”.
Evet, unutmamalılar.!
Biz de…